Yazar "Künili, İbrahim Ender" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alabalık (Oncorhynchus mykiss) ve Atıklarından Balık Sosu Üretimi ve Kalite Özelliklerinin Belirlenmesi(2018) Ormancı, Hasan Basri; Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Fatma ArıkBu araştırmada, önemli bir kültür balığı olan alabalığın balık sosu olarak değerlendirilmesi ve ekonomikbir ürün elde edilerek ürün yelpazesinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, Çanakkale Bayramiç’teki biryetiştiricilik çiftliğinden temin edilen alabalıklar kullanılmış, farklı oranlarda baharat ve tuz ile harmanlanan soshamurları iki ay boyunca 37°C’de inkübasyona tabi tutularak fermente edilmiştir. Fermantasyon sonrasındaüretilen sosların kalite özellikleri, duyusal, fiziko-kimyasal ve mikrobiyolojik analizleri yapılarak, belirlenmiştir.Elde edilen bulgularda, sosların beğeni ile tüketime uygun ürünler olduğu ve alabalık atıklarından üretilensosların kalite açısından bütün balıklardan üretilen soslarla benzer özelliklere sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuçolarak, balıkların besin olarak tüketilen kas kısımlarının yanı sıra, atık olarak nitelendirilen kısımlarının da sosolarak değerlendirilebileceği tespit edilmiştir.Öğe Antioxidant and Antimicrobial Activity of Sea Cucumber (Holothuria tubulosa, Gmelin 1791) Extracts(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-12-26) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Fatma ArıkHolothuria tubulosa is an economic and most harvested sea cucumber species found in Turkey seas. Sea cucumbers are known to be sources of some of bioactive components which are play important roles in human health. In this study, it was aimed to determine the antioxidant and antimicrobial activity of H. tubulosa. The extracts of H. tubulosa were obtained with using different solvents such as, acetonitrile/trifloroacetic acid, methanol, and water/methanol. According to results, antioxidant activity of the extracts was lower than the reference antioxidant agents at all concentrations. However, the activity at higher concentrations of extracts was found to be closer to reference agents. Bacteriostatic effect was observed after the concentration of 12 µg/ml for all bacteria except Bacillus cereus, which has also shown resistance to reference antibiotic. As a consequence, H. tubulosa found in Turkey seas may be regarded as potential source of natural antioxidant agent.Öğe Characterization of Depuration Process of Mytilus galloprovincialis in Presence of Chloramine-T and Super-Oxidized Water(2019) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, FatmaSeafood poisoning due to mussels contaminated with pathogens is an important health issue all overthe world. Increasing attention and efforts are made to improve the last product quality of musselsand to save consumers from food poisoning. In this study, the depuration process of black mussels(Mytilus galloprovincialis) which have a high consumption rate and located in coastal waters ofTurkey was tried to improve using Chloramine-T and superoxide disinfectants. For this purpose,mussels contaminated with Escherichia coli were subjected to depuration for 6 hours in the presenceof 20 mg / L of two disinfectants. In the study, It was determined that E. coli numbers in the musselsof disinfectant groups with an initial bacterial load of 4.4 Log cfu / g, decreased to 3.70 and 3.86Log cfu / g, respectively and the depuration was faster than the control group (4.05 Log cfu / g). Asa result, it has been concluded that the use of food-suitable disinfectants in deposition waters can beused for faster and more effective purification. However, considering the possibility of chemicalsleaving residues in mussels, detailed studies should be carried out.Öğe Deniz hıyarının (Holothuria tubulosa) biyokimyasal, fonksiyonel ve biyoaktif özelliklerinin belirlenmesi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2017) Künili, İbrahim Ender; Arık Çolakoğlu, FatmaYapılan çalışmada, değerli bir deniz ürünü olan Holothuria tubulosa'nın besinsel, fonksiyonel ve biyoaktif özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma materyali, Holothuria tubulosa Çanakkale Boğazı kıyısal alanlarından toplanmış, örnekler; vücut duvarı, iç organlar ve vücut sıvısı olmak üzere üç ayrı kısma ayrılarak analizlere tabi tutulmuştur. Deniz hıyarının besin kompozisyonu, makro bileşenlerden su, protein, yağ ve kül analizleri, yanı sıra amino asit, yağ asidi ve mineral madde analizleri ile tespit edilmeye çalışılmıştır. Fonksiyonel ve biyoaktif özelliklerin tespiti ise; deniz hıyarının vücut kısımlarından elde edilen ekstrakt, izolat ve hidrolizatlarda yapılmıştır. Elde edilen numunelerde fonksiyonel özelliklerden; çözünürlük, nem çekme-tutma, emülsiyon ve köpük özellikleri, biyoaktif özelliklerden ise, 2,2-Diphenyl-1-picrylhydrazyl (DPPH) radikallerini süpürme, demir şelatlama, indirgeme gücü, DNA hasarı koruma ve antimikrobiyal aktivite özellikleri araştırılmıştır. İncelemeler sonucunda; deniz hıyarının besin olarak nitelendirilebilen kısımlarının % 81-93 su, % 3-10 protein, % 1-2 yağ ve % 1-5 kül içerdiği, tüm esansiyel amino asitleri ihtiva ettiği, sahip olduğu mineral maddelerden en fazla bulunan iz mineralin silisyum (91 mg/kg), makro mineralin ise sodyum (3,9 g/kg) olduğu belirlenmiştir. Vücut sıvısı, duvarı ve iç organ kısımlarından elde edilen protein içerikli örneklerin, referans maddelere göre fonksiyonel özelliklerinin genel anlamda iyi olduğu, en iyi özelliğin ise kolajen örneklerinde emülsiyon aktivitesi (56-66 m2/g) olduğu belirlenmiştir. Biyoaktif özellikler açısından; deniz hıyarının vücut kısımlarının, farklı düzeylerde antioksidan özellik gösterdiği; en iyi antioksidan özelliğin ise yine kolajen örneklerinde (DPPH % 85, Şelatlama % 77, İndirgeme 1,80/1,65) görüldüğü tespit edilmiştir. Antimikrobiyal aktivite özelliğinin düzeyi ise, tüm örneklerde referans maddelere göre düşük olduğu belirlenmiştir.Öğe Geleneksel et üretimi ve tüketimine alternatif: Et analogları(2023) Künili, İbrahim Ender; Dinç, Selin Özge; Çolakoğlu, FatmaSon yıllarda popülaritesi artan ve yeni ürün grupları arasında yer alan et analogları, çoğunlukla bitkisel proteinlerin hammadde olarak kullanıldığı ve son ürüne eti andıran formun kazandırılmasına dayalı ürünlerdir. Et analogları üretiminde baklagillerden yağlı tohumlara, buğdaydan alglere kadar birçok bitkisel kaynak hammadde olarak kullanılabilmekte, hammadde özelliklerine göre aroma arttırıcı ve renk verici gibi katkı ilavesi yapılarak ürüne istenilen özellikler kazandırılabilmektedir. Nihai ürün formunda et benzeri özellikler elde etmek için tüm hammaddeler ve katkı maddeleri geleneksel ve/veya modern işleme teknikleri ile işlenir. Bu işleme teknikleri arasında ekstrüzyon, yaygın olarak kullanılan ve kabul edilen bir yöntem olarak bilinmektedir. Et analoglarının hayvansal ürünlere ikame olarak tüketici tarafındaki kabul edilebilirliği, hammadde ve katkılar ile kullanılan üretim tekniğinin ürüne kazandırdığı kalite özelliklerine göre şekillenmektedir. Yakın gelecekte et analoglarının tüketim alışkanlıklarında yaygın yer bulacağı öngörülmektedir. Bu nedenle, üretime katılan bileşenler üzerine araştırmaların artması, üretim teknolojilerinin kullanımının yaygınlaşması ve geliştirilmesi ile üretime yönelik yasal düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bu çalışmada yeni bir gıda olarak et analoğu ve kavramı, üretimin başlangıcından tüketici kabulüne kadar geniş bir perspektiften ele alınmıştır.Öğe Gelibolu Tuzlu Sardalyasının +4oC de Raf Ömrünün Belirlenmesi(2018) Ormancı, Hasan Basri; Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Serhat; Çolakoğlu, Fatma ArıkBu çalışmada, Çanakkale/Gelibolu yöresine özgü geleneksel bir ürün olan tuzlanmış sardalya balığının+4oC de raf ömrü süresinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada karma tuzlama yöntemi ile (kuru tuzlama;balık: tuz (3:1), salamura (%18)) tuzlanan sardalya balıkları 28 günlük olgunlaşma sürecinden sonra 120±3,0 golacak şekilde kavanozlara dizilmiş ve üzeri ayçiçeği yağı ile doldurulduktan sonra +4°C’de depolamayaalınmıştır. Depolama süresince, örnekler belirli periyotlarda duyusal, kimyasal ve mikrobiyolojik açıdan analizedilmiştir. Depolanan örneklerin 24. ayda duyusal açıdan bozulduğu saptanmış, gerek üretim aşamasında,gerekse depolama süresince biyojen amin ve mikrobiyolojik açıdan risk teşkil etmediği belirlenmiştir.Öğe İklim Değişimi Sürecinin Sürdürülebilir ve Güvenli Gıda Üretimine Etkisi(2022) Dinç, Selin Özge; Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Fatma ArıkDünyanın doğal döngüsü, sanayi devriminden sonra başlayan ve artarak devam eden insan aktivitelerinden etkilenmektedir. İlk olarak fosil yakıtların tüketimi ile kendini göstermeye başlayan insani etkiler, küreselleşmeye bağlı mobilite, beslenme faaliyetleri ve sanayileşme ile yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bu etkiler atmosfer bileşiminin dengesini bozarak iklimde değişiklikler meydana getirmektedir. Değişen iklimin ise neden olduğu birçok olumsuz sonuç bulunmakta, bunlar arasında en önemlilerinden biri gıda üretimindeki değişimler olarak görülmektedir. İklim değişikliği, gıda üretiminde sürdürülebilirliği etkileyen başlıca faktördür. Sürdürülebilirliğin sağlanması, ilk etapta üretim teknolojilerinin değişmesi ve yerel ürünlerin yerine değişen iklime uygun türlerin yetiştirilmesi ile mümkün görünmektedir. Yanı sıra, gıda üretiminin sekteye uğramadan toplumların ihtiyacının karşılayabilmesi için farklı uygulamalar da yapılmaktadır. Bu uygulamalar arasında ise daha çok korunma ve büyümeyi destekleme amaçlı kimyasal kullanımı ile tohumlarda genetik modifikasyon tekniğinin kullanımı, ön plana çıkmaktadır. Ancak üretimde kullanılan bu uygulamaların niteliği, kapsamı ve büyüklüğü hakkında tüketicide önemli düzeyde bilgi eksikliği ve şüpheler bulunmaktadır. İklimde yaşanan olumsuzluklara rağmen, üretimde yeni uygulamaların kullanımı bugün ve gelecekte gıda üretimlerini mümkün kılacaktır. Ancak bu durum, güvenli gıda konusunda bilinçlenen tüketicide negatif algı oluşturmakta, kaygılar gün geçtikçe artmaktadır. Yapılan bu çalışmada, değişen iklim koşullarına ayak uydurmak amacıyla kullanılan uygulamaların, bitkisel ve hayvansal üretimde sürdürülebilirliğe etkisi irdelenecek ve gıda güvenliği konusu açısından etkileri değerlendirilecektir.Öğe İklim değişiminin Türkiye’de güvenli gıda algısı ve tüketim davranışlarına etkisinin incelenmesi(2024) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Fatma; Ormancı, Hasan Basri; Ertuğral, Tuğba Güngör; Çolakoğlu, Serhat; Dinç, Selin Özgeİklim değişikliği ile gıda üretim zincirinde meydana gelen zaruri değişimler tüketicinin tutum ve davranışlarını etkilemekte ve piyasa düzenini şekillendirmektedir. Yapılan bu çalışmada, üretimde yaşanan değişikliklere tüketicinin bakış açısı sorgulanmış, tutum ve davranışları incelenmiştir. Araştırma, ülke genelini temsilen 40 ilde 1013 kişiye anket uygulaması ile gerçekleştirilmiştir. Bulgulara göre, tüketicilerin %90’ı yerli ürünleri taze haliyle tercih etmekte, taze ürüne ulaşılamadığında ise dondurulmuş (%36.75) ürünleri satın almaktadır. Gıda tüketiminde en çok endişe duyulan unsur, genetiği değiştirilmiş organizmalardan (GDO) elde edilen ürünler (%40.32) olarak tespit edilmiştir. Gıda kaynaklı hastalanmalara mikroorganizmaların (%50.30) neden olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca gıdanın güvenli olmasının önemsendiği (%26.06), ve gıdanın güvenli olması halinde lezzet (%4.87), görüntü (%15.63), ucuzluk (%42.31) gibi kriterlerin dikkate alınmadığı belirtilmiştir. Sonuç olarak, Türkiye’de tüketicilerin bilimsel veriler ile aydınlatılması, endişe duyulan birçok konunun iklim değişimi ile daha da iç içe olacağının ifade edilerek, farkındalıklarının artırılması gerektiği tespit edilmiştir.Öğe İşlenmiş su ürünlerinde bazı patojen mikroorganizmaların araştırılması(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2010) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Fatma ArıkBu çalışmada, Marmara Bölgesi'ndeki çeşitli illerde, 27 ayrı noktadan satın alınan 138 adet işlenmiş su ürünlerinin, hijyenik kaliteleri ve patojen mikroorganizmaların varlığı açısından incelenmiştir. Alınan örneklerde, hijyenik kalitenin belirlenmesi amacıyla, toplam aerobik bakteri sayısının yanısıra, toplam koliform, fekal koliform, Escherichia coli ve Enterococcus spp. sayısına bakılmıştır. Örneklerin sağlık riski taşıyıp taşımadıkları ise, Staphylococcus aureus, E. coli O157:H7, Salmonella spp., Listeria spp., Clostridium perfringens ve Vibrio spp. gibi su ürünleri için önemli patojenlerin varlığına bakılarak, belirlenmeye çalışılmıştır.Elde edilen sonuçlara göre, dondurulmuş ürünlerin % 25,5'inin, tuzlanmış ürünlerin % 13,6'sının, dumanlanmış ürünlerin % 17,4'ünün, marine ürünlerin % 5,3'ünün, konserve ürünlerin ise % 5,6'sının, hijyenik kalite açısından Türk Gıda Mevzuatı, Uluslar arası Mikrobiyolojik Gıda Standartları Komisyonu (ICMSF) ve Avrupa Birliği Komisyonu (EC) tarafından belirtilen mikrobiyolojik kriterlere uygun olmadığı tespit edilmiştir. Patojen mikroorganizmalar açısından ise, örneklerin % 24,6'sında Staphylococcus aureus, % 2,2 (3 adet)'sinde Salmonella spp., % 10,1 (14 adet)'inde Listeria spp. ve % 5,1 (7 adet)'inde Clostridium perfringens saptanmıştır. E. coli O157:H7 ve Vibrio cinsi bakterilere ise hiçbir örnekte rastlanılmamıştır.Sonuç olarak bu çalışmada, mikrobiyolojik açıdan analiz edilen 138 adet ürünün % 15,9'u hijyenik açıdan, % 15,2'si patojen mikroorganizmaları barındırması açısından riskli gıda grubunda yer aldığı belirlenmiştirAnahtar Kelimeler; İşlenmiş Su ürünleri, Patojen Mikroorganizma, Hijyen, Gıda Güvenliği.Öğe İzmir İli Su Ürünleri Tüketimi ve Tüketici Tercihleri Üzerine Bir Araştırma(2019) Çaylak, Bengü; Çolakoğlu, Fatma; Künili, İbrahim Ender; Ormancı, Hasan BasriSu ürünleri, sağlıklı bir protein kaynağı olması nedeni ile insan beslenmesinde önemli bir yertutmaktadır. Ancak, ülkemizde dengeli beslenmede görülen ciddi sıkıntılara rağmen, su ürünlerindenyeterince faydalanılamamaktadır. Ülkemizde su ürünleri tüketimi ile ilgili bu durumun gözdengeçirilmesi ve nedenleri üzerinde düşünülerek çözümler üretilmesi gerekmektedir. Bu bağlamdayapılan çalışmada, avcılık ve yetiştiricilik üretiminin yapıldığı ve tüketime sunulduğu İzmir ilimercek altına alınmış ve bu ilde halkın su ürünleri ile ilgili tercihleri analiz edilmiştir. Araştırma,Temmuz 2012 tarihinde farklı semtlerde yaşayan ve rasgele olarak seçilen 500 bireye anketuygulaması şeklinde gerçekleştirilmiştir. Ankete katılanların, %33,8’inin beyaz et, %19,6’sınınkırmızı et, %8,8’inin ise balıketi tükettikleri tespit edilmiştir. Katılımcıların en çok tükettikleribalıkların ise sırasıyla; %40,4 ile çipura, %34,2 ile levrek, %32,4 ile istavrit, %31,8 ile hamsi, %30,4ile de sardalya olduğu belirlenmiştir. Katılımcıların %90,4’ünün balığı taze olarak tükettiği, tüketimşekli olarak da kızartma (%51,6) veya ızgarayı (%33) tercih ettiği saptanmıştır. Çalışmada anketuygulanan bireylerin yılda ortalama 15 kg balık tükettikleri tespit edilmiştir.Öğe Levels of PAHs, PCBs, and toxic metals inRuditapes philippinarumandDonax trunculusin Marmara Sea, Turkey(John Wiley and Sons Ltd, 2021) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, Serhat; Çolakoğlu, FatmaBACKGROUND: The manila clam Ruditapes philippinarum and the wedge clam Donax trunculus are economic bivalve species which constitute an important part of the natural bivalve beds in the Marmara Sea, Turkey. Toxic chemicals such as, dioxins, dioxin-like polychlorinated biphenyls (PCBs), polycyclic hydrocarbons (PAHs), and toxic metals are recognized as important health risk factors that threaten public health via food or directly in the environment. In the present study, we aimed to determine and monitor levels of these toxic chemicals in both clam species, R. philippinarum and D. trunculus, between 2013 and 2017. RESULTS: According to the results, maximum levels of dioxins, PAHs, and toxic metals (lead, cadmium, mercury) during the period were determined as 0.18 pg g−1, 2.43 mg kg−1, and 0.44–0.53-0.1 mg kg−1, respectively. The level of contaminants in both clam species were determined to be below the threshold or tolerable daily intake values established by the European Commission, European Food Safety Authority (EFSA), and Food and Agriculture Organization/World Health Organization (FAO/WHO). Seasonal fluctuations were observed to be similar in both species and also in seasons, but elevated levels of PCBs and PAHs were detected in warmer months during the period. CONCLUSION: As a consequence, toxic chemicals in both clam species were found at low concentrations in this study from the point of view of public health concerns; however, the contaminants should be closely monitored in the future due to their elevated levels in samples.Öğe Seasonal Variations in Proximate and Mineral Compositions of Holothuria (Roweothuria) poli (Delle Chiaje, 1823) Distributed Along the Coasts of Çanakkale, Türkiye(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2022) Künili, İbrahim Ender; Çolakoğlu, FatmaSea cucumbers are soft-bodied echinoderms and some species are highly economic thanks to their unique biochemical compositions. Holothuria (Roweothuria) poli is an economically important species in Turkey and has been extensively exploited in the Mediterranean to meet the international market demand in the last decade. In this study, meat yield, proximate and mineral compositions of H. poli from the coasts of Çanakkale,Turkey, were investigated to determine the effect of seasons on food product quality and safety. The lowest meat yield was determined in the autumn samples, whereas the highest levels were in the samples from the spring to summer. The percent levels of moisture, protein, fat, ash, and carbohydrate levels were in the range of 80.8 - 84.0, 7.6 - 10.1, 1.4 - 1.8, 6.2 - 7.1, and 0.2 - 0.8, respectively. The levels of minerals were found in declining order; Na >Ca>Mg> K >S> P>Si> B> Mn> Zn> Fe> Cu> Hg> Pb> Sn> Se> Cr> As> Co> Sb> Ni> Cd> Pt. Apart from macro minerals, Si and B were determined as the most abundant minerals. The important minerals in human nutrition were found to be at desirable levels, whereas toxic minerals were found under the threshold levels. Our findings indicated significant seasonal differences in meat yield, proximate and mineral compositions of H. poli, but more importantly, this species tends to accumulate some minerals regardless of seasons. Further studies to better understand the optimal utilization season by determining the mineral accumulation tendency and product quality will be valuable for future research.