Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ertekin, Hülya" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    A case of metoclopramide-induced oculogyric crisis in a schizophrenic patient under anticholinergic therapy
    (2022) Ertekin, Hülya; Gümüş, Begüm Aygen
    Introduction: Oculogyric crisis (OGC) is a dystonic reaction characterized as conjugate and typically upward deviation of the eyes lasting from seconds to hours which is seen as an uncommon neurologic manifestation. Metoclopramide is a prokinetic agent that is frequently prescribed in the treatment of nausea, vomiting prophylaxis, and vomiting. One of the side effects after metoclopramide treatment is acute dystonic reactions.Case Presentation: We report a case of metoclopramide-induced OGC despite the anticholinergic treatment in patient diagnosed with schizophrenia.Conclusions: Metoclopramide-induced OGC and other acute dystonic reactions may be more frequent than expected. Therefore, clinicians should monitor patients closely during treatment with metoclopramide and necessary precautions should be taken for these reactions.Keywords: Metoclopramide, oculogyric crisis, side effect, schizophrenia
  • [ X ]
    Öğe
    Alopesia areatalı hastalarda metakognisyonun değerlendirilmesi
    (2016) Akyol, Esra Soydas; Isik, Selda; Ertekin, Hülya; Şahin, Başak; Oğuz, Sevilay; Cevizci, Sibel
    Amaç:Genetik ve çevresel faktörler üzerinde durulsa da patogenezi tam olarak bilinmeyen alopesi areatanın(AA) emosyonel stres ile birlikteliği sıktır. AA da en sık rastlanan psikiyatrik bozuklukların depresyon ve anksiyete bozukluğu olduğu bilinmektedir. Alopesi areata ile psikiyatrik hastalıkların sıklıkla birlikteliği göz önüne alındığında pek çok psikiyatrik hastalığın kaynağını oluşturan metakognisyonun hastalığın etiyolojisinde etkin bir rol oynayabileceği kanaatini taşımaktayız. Gereç ve Yöntem:Çalışmaya 50 alopesi areata tanılı hasta ve 50 sağlıklı gönüllü alındı. Her iki gruba, tarafımızca hazırlanmış olan Sosyodemografik Veri formu ve Üstbiliş Ölçeği (ÜBÖ-30), alopesi areata grubuna ise ek olarak DSM IV Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu I (SCID-I) uygulandı. İki grup sosyodemografik ve klinik özellikler ile metacognisyon özellikleri açısından karşılaştırıldı. Bulgular:Sosyodemografik veriler değerlendirildiğinde Ailede AA ve psikiyatrik hastalık varlığı dışında gruplar arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. Bu iki özellik ise AA tanılı grupta SG grubuna oranla anlamlı şekilde yüksek bulundu. Düşünceleri kontrol ihtiyacı alt skoru AA grubunda SG grubuna kıyasla anlamlı oranda yüksek olarak saptanmıştır(p=0.022). AA hastalarının, tutulum yüzdesine göre karşılaştırıldığında; gruplar arasında kontrol edilmezlik ve tehlike, düşünceleri kontrol ihtiyacı ve bilişsel farkındalık skorları açısından anlamlı fark bulunmaktaydı ( p=0,01; P=0.002, p=0,009) AA hastaları remisyonu olup olmamasına göre karşılaştırıldığında bilişsel farkındalık alt skorlarında remisyonu olmayan grupta daha yüksek olmak üzere anlamlı bir fark bulunmaktaydı (p=0.018). Sonuç:Psikosomatik bir hastalık olduğu bilinen AA nın psikiyatrik açıdan araştırılmamış pek çok yönü olduğu kanaatindeyiz. Çalışmamız metakognisyon konusunda bir ön çalışma niteliğinde olup, metakognisyonla birlikte diğer psikiyatrik hastalıkların(OKB, YAB) beraberliğinin araştırılmasının AAnın daha iyi anlaşılmasında daha fazla yol gösterici olacağını düşünmekteyiz.
  • [ X ]
    Öğe
    Bipolar Bozukluk Ile Komorbid Farklı Bir Konversiyon Bozukluğu Olgu Sunumu
    (2021) Betin, Berke; Ertekin, Hülya
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Children with drug poisoning: Demographic characteristics and assessment of familial factors
    (Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2015) Yakar, Burkay; Ertekin, Yusuf Haydar; Ertekin, Hülya
    In this study; drug intoxication, which is one of the most common childhood health problems, demographic characteristics, and to document the before and after the event was aimed to investigate the role of familial factors. The dermographic properties of the children admitted to our emergency department with drug intoxication, the properties regarding to the drug,family behaviours and attitude, the other facts that will effect the drug intake, were documented retrospectively between 01.04.2009-01.10.2009 from the questionary form. Of the 137 intoxication cases that were documented, mean age was 5.3±4.72 (5month-15age), 80 cases were girl (58.3%), 57 were boy (41.6%). When preschool children (n=101, 73.3%) (51 girls,50 boys) compared with school children(n=36, 26.8%), in school children girls were more in the foreground. The number of the admittance to the emergency department in 6 months was 59310. The ratio of the 137 intoxication cases to all intoxication cases was 0.23%. In our case series, the ratio of 85 intoxication cases to all emegency admittance generates 0.14%(62% of all intoxication cases).The most often drugs leading to intoxication were paracetamol (27%), antidepressant (8.1%), and pseudoefedrin (9.4%). The drug intake was especially for attempting suicide in the adolescent period girls. In our country, the probability of intoxication was higher when the children often left alone at home, the drugs were easy to reach and the package of drug has no protection.The families education and income were generally lower. Preventing drug intoxication in childhood period, children protection in the drugs are important as well as family education. In this subject, the community and social organizations should work well conducted. © 2015, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Correlation between vaspin and PANSS scores in schizophrenia patients with obesity
    (Sage Publications Inc, 2020) Ertekin, Hülya; Uysal, Sema; Aydın, Memduha; İlhan, Bilge; Ertekin, Yusuf Haydar
    Objective: Metabolic abnormalities such as diabetes, dyslipidemia, abdominal obesity, metabolic syndrome, and abnormal levels of plasma adipokines have been observed in patients with schizophrenia. This study aimed to investigate the differences and correlations of plasma vaspin levels with metabolic parameters in patients with schizophrenia and to compare with healthy controls. Method: We measured plasma levels of vaspin and metabolic parameters of 100 patients with schizophrenia and 95 healthy controls. Patients with schizophrenia were evaluated with the Positive and Negative Syndrome Scale (PANSS) and The Global Assessment of Functioning. Results: Mean levels of body mass index, waist circumference, triglyceride, and low-density lipoprotein cholesterol of the patients were statistically higher than those of the healthy controls (p = 0.002, p < 0.001, p = 0.03, and p = 0.002, respectively). Plasma levels of vaspin were 0.96 +/- 0.73 ng/ml in patients with schizophrenia and 0.29 +/- 0.15 ng/ml in the healthy controls (p < 0.001). Plasma vaspin levels were statistically higher in patients with schizophrenia than healthy controls both in groups with and without metabolic syndrome and obesity (p < 0.001). Plasma vaspin levels showed a positive correlation with triglyceride in patients with schizophrenia (r = 0.26, p = 0.007). There were positive correlations between vaspin and PANSS scores in schizophrenia patients with obesity (PANSS Positive: r = 0.42, p = 0.01; PANSS Negative: r = 0.42, p = 0.01; PANSS General: r = 0.43, p = 0.01; PANSS Total: r = 0.47, p = 0.006). Conclusions: Our study showed a significant relationship and positive correlation between vaspin and PANSS scores in schizophrenia patients with obesity. Vaspin may play an important role in the metabolic processes of patients with schizophrenia.
  • [ X ]
    Öğe
    Ekstrapiramidal Semptomlar ile Karışan Ankilozan Spondilit Olgusu: Şizofrenide Otoimmün Süreçler
    (2021) Çetiner, İlhan Ahmet; Ertekin, Hülya
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Evaluation of psychiatric symptoms and automatic negative thoughts among menopausal women
    (2018) Ertekin, Hülya; Beyazıt, Fatma; Şahin, Başak
    In this study, we aimed to evaluate psychiatric symptoms and associations with automatic negative thoughts in menopausal women. This prospective descriptive study performed in gynecology and obstetrics clinic of Çanakkale Onsekiz Mart University Medicine Faculty Hospital. A Demographic information form, Brief Symptom Inventory (BSI), and Automatic Thoughts Scale (ATS) were administered to all individuals. The present study consist of 105 menopausal women. The mean age of participants was 60.42±8.43 years old. There were a statistically significant positive correlation between mean total scores of ATS and mean total scores of somatization, obsessive compulsive (OC) , Interpersonal Sensitivity (IS), depression, anxiety, hostility, phobic anxiety (PA), paranoid subscales, and additional materials (AM) (poor appetite, trouble falling asleep, thoughts of death or dying, feeling of guilt), and BSI total. Also there was a statistically significant positive correlation between total scores of AM and mean age of participants. Our results suggest that automatic negative thoughts are related with all psychiatric disorders in postmenopausal women.
  • [ X ]
    Öğe
    İlköğretim sekizinci sınıf öğrencilerinde internet bağımlılığı: Çanakkale örneklemi
    (2016) Ertekin, Yusuf Haydar; Ertekin, Hülya; Uludağ, Ayşegül; Tekin, Murat
    Amaç: İnternetin yaygın ve etkili kullanımı, özellikle çocuklar ve gençler olmak üzere tüm toplumu etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı ergenliğin başlangıç dönemlerinde yer alan ilköğretim 8. sınıf öğrencilerinde internet bağımlılığı sıklığını araştırmak ve gelir düzeyi ile ilişkisini saptamaktı. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız kesitsel-tanımlayıcı desende bir çalışma olup evrenini Çanakkale il merkezinde bulunan 8. sınıf öğrencileri oluşturmuştur. İnternet bağımlılığını tespit etmek amacıyla Young'ın geliştirdiği İnternet Bağımlılığı Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya %47,0'si (s = 120) kız, %53,0'ü (s = 137) erkek olmak üzere toplam 257 öğrenci alındı. Erkek öğrencilerin ölçek puan ortalaması 29,3 ± 20,0, kız öğrencilerin ise 26,5 ± 17,0 olup aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). İnternet bağımlı öğrenci sıklığı %0,8 (s = 2) idi ve her iki bağımlı öğrenci de yüksek gelir düzeyli ailelerin çocuklarının okuduğu okulda eğitim görmekteydi. Olası internet bağımlılığı erkek öğrencilerde kızlardan daha fazlaydı ancak istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Gelir düzeyi yüksek olan ailelerin çocuklarının okuduğu okullarda; düşük olan okula göre internet bağımlı ya da olası bağımlı olan öğrenci sayısı anlamlı olarak daha yüksekti (p = 0,018). Sonuç: Çalışmamıza katılan ilköğretim düzeyindeki adolesan öğrencilerde internet bağımlılığı oldukça düşüktür. Olası internet bağımlılığında erkek cinsiyet ve yüksek gelir düzeyi etkili gibi görünmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Insomnia Catastrophizing and Affective Temperaments in Major Depressive Disorder
    (Korean Society of Sleep Medicine, 2024) Soylu, Hilal Sezer; Ertekin, Hülya; Uygur, Hilal; Akıncı, Erhan
    Background and Objective We aim to assess the role of affective temperaments, insomnia severity, sleep quality, and depressive anxiety symptoms in predicting catastrophizing insomnia in patients with major depressive disorder (MDD). Methods Our study employed a case-control design, involving 90 drug-free MDD patients and 90 healthy controls (HCs) with identical sociodemographic characteristics. Participants completed a comprehensive set of assessments, including the Beck Depression Inventory (BDI), Beck Anxiety Inventory (BAI), Insomnia Severity Index (ISI), Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), Insomnia Catastrophizing Scale (ICS), and Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Paris, San Diego Autoquestionnaire (TEMPS-A). Results Among the 90 MDD patients, 80% were female (n = 72), with a mean age of 32.2 ± 13.6 years. The MDD group exhibited significantly higher scores on the BDI, BAI, ISI, PSQI, ICS night, ICS daytime, and ICS total scores, along with depressive, cyclothymic, irritable, and anxious temperament scores, compared to the HCs (p < 0.001). Notably, the hyperthymic temperament showed no correlation with insomnia catastrophizing in either group. Our findings revealed that the ISI score was a predictive factor for the ICS night; age and ISI were predictive factors for the ICS daytime; and age, anxious temperament, and ISI were predictive factors for the ICS total in the MDD group. Conclusions The severity of insomnia, young age, and an anxious temperament were identified as positive predictors of insomnia catastrophizing. This is an Open Access article distributed under the terms of the Creative Commons Attribution Non-Commercial License (https://creativecommons.org/licenses/by-nc/4.0) which permits unrestricted non-commercial use, distribution, and reproduction in any medium, provided the original work is properly cited. Copyright © 2024 The Korean Society of Sleep Medicine
  • [ X ]
    Öğe
    Investigation of the relationship between eating attitude and body composition of patients with anxiety disorders
    (2019) Ertekin, Hülya
    Introduction: The aim of this study was to evaluate the relationship between eating attitude, body composition and disease severity in patientswith anxiety disorders.Methods: This is a cross-sectional case-control study conducted between January-March 2018 in Clinic of Psychiatry of Çanakkale Onsekiz MartUniversity Medical Faculty of Hospital. Beck depression scale (BDI), beck anxiety scale (BAI) and eating attitude test (EAT) were applied topatients diagnosed as anxiety disorder according to DSM-5 criteria and to healthy controls. Body compositions of all participants were measuredby Bioimpedance Analysis (BIA).Results: Twenty-five patients with anxiety disorders and 25 healthy controls were included in the study. The BDI and BAI scores of the participantsmeasured the severity of anxiety and depressive symptoms were statistically higher than the controls. (p <0.001). There were statistically significantpositive correlations between BDI and BAI, EAT and BMI (p = 0.029, r = 0.436; p = 0.001, r =.630, respectively). There was a statisticallysignificant positive correlation between EAT and BMI (p = 0.027, r = 0.441). There were no statistically significant differences between twogroups in terms of body fat ratios.Conclusions: Our study shows that patients with anxiety disorders should be evaluated for obesity and related factors and necessaryrecommendations should be made.
  • [ X ]
    Öğe
    Larenks kanserli hastalarda adjuvant radyoterapinin ses ve yaşam kalitesi ile ilişkisi
    (Yusuf Haydar ERTEKİN, 2017) Kara, Medine; Ertekin, Hülya; Şahin, Başak; Cevizci, Sibel; Dereköy, Fevzi Sefa
    Giriş: Bu çalışmanın amacı larenks kanserli hastalarda ameliyat tipi ve adjuvant radyoterapinin (RT) hastaların ses ve yaşam kalitesi üzerindeki etkisini araştırmaktır.Yöntem: Larenks kanseri nedeni ile ameliyat edilen 38 hasta (37 erkek, 1 kadın; ort. yaş 63,6 ± 9,63  yıl) bu çalışmaya dahil edildi. Tanı esnasındaki tümör lokalizasyonu, TNM evrelemesi, uygulanan ameliyat tipi, adjuvant/primer RT alımı, nüks varlığı ve postoperatif takip süresi kaydedildi. Tüm katılımcıların öznel ses handikap indeksi (VHI-10) ve Washington Üniversitesi Yaşam Kalitesi Anketi versiyon-IV (UWQOL-4) ile ses ve yaşam kalitesi skorları hesaplandı. Ses analizi Xion Endo Strop-DX sistemi ile gerçekleştirildi. Anket skorları ve ses parametreleri gruplar arasında karşılaştırıldı.Bulgular: VHI ortalamaları stripping/kordektomi grubunda, parsiyel veya total larenjektomi gruplarına göre istatistiksel olarak daha düşüktü. ortalama SPLmin, MFZ ve UWQOL’ın ağrı, görünüş, yutma ve çiğneme puan ortalamaları RT almayan grupta RT alan gruptan daha yüksek idi. VHI ve yaşam kalitesi parametreleri arasında bir negatif yönlü bir korelasyon saptandı. Sonuç: İleri evre larenks kanserlerinde artan cerrahi manüpülasyonlar ve adjuvant RT ihtiyacı hastaların ağrı, ses, konuşma, yutma, çiğneme fonksiyonlarını etkileyerek yaşam kalitesini düşürmektedir. Bu nedenle hastalığın erken tanınıp tedavisinin planlanması oldukça önemlidir. Öznel ses kalitesi arttıkça yaşam kalitesi skorlarının da artmış olması hastaların tedavi sonrası ses terapisine ve psikoterapiye yönlendirilmelerinin önemini bir kez daha göstermektedir.  [EN] Introduction: To evaluate the effect of surgery type and adjuvant radiotherapy (RT) on voice quality and quality of life in patients with larynx cancer.Methods: 38 patients with larynx cancer (37 males, 1 female; mean age 63.6 ± 9.63 years) were included in this study. The parameters including tumor localization, TNM staging, and type of surgery performed, adjuvant/primary RT intake and recurrence were recorded. All participants filled voice handicap index (VHI-10) and University of Washington Quality of Life Questionnaire version-IV (UWQOL-4). Voice analysis was performed by Xion Endo Strop-DX system. Questionnaire scores and voice parameters were compared between groups.Results: There was a statistically significant low mean values of VHI detected within the group of stripping/cordectomy compared to groups of partial or total laryngectomy. In the group without RT, the mean values of SPLmin, MPT, pain, appearance, swallowing and chewing subgroups of UWQOL scale were higher than the group treated with RT. There was a negative correlation identified between VHI and QOL parameters. Conclusion: In advanced stage larynx cancer, increased surgical manipulation and adjuvant RT requirements decrease QOL. As a result early diagnosis of disease and treatment is very important. As subjective voice quality increases QOL scores rise, indicating the importance of referring patients for voice therapy and psychotherapy after treatment.
  • [ X ]
    Öğe
    Longitudinal evaluation and treatment compliance of patients with mood disorders treated with electroconvulsive therapy
    (2021) Gümüş, Begüm Aygen; Ertekin, Hülya
    Introduction: The aim of this research was to evaluate the demographic characteristics, diagnosis, treatment compliance and follow-up of outpatient clinic patients who had undergone electroconvulsive therapy for the treatment of mood disorders. Methods: This retrospective study has been conducted based on inpatient and outpatient clinical records of mood disorders patients who were treated with ECT between 2015-2018 in Department of Psychiatry Faculty of Medicine in University of Onsekiz Mart, Çanakkale Turkey. Results: The distribution of study population were classified as bipolar disorder patients [50% (n=5) in manic episode, 30% (n=3) in depressive episode, and 20% (n=2) in mixed episode] and 35% (n=7) of the depressive disorder patients had depression with psychotic symptoms, 60% (n=12) had depression without psychotic symptoms, and 5% (n=1) had catatonic depression. During the evaluation for the reasons of electroconvulsive therapy, the need for rapid response was most important requirement in depression patients, and agitation excitation treatment was most important requirement in bipolar disease patients. During follow-up 55% (n=11) of the depression patients continued their outpatient visits regularly after discharge, and the mean follow-up period was 14.10 months while 70% (n=7) of the bipolar disease patients had continued their outpatient visits regularly after discharge. The mean follow-up period was 11 months. Conclusion: Electroconvulsive therapy may be an important factor that increases treatment compliance for patients with mood disorders.
  • [ X ]
    Öğe
    Majör Depresif Bozukluk Tanılı Hastalarda Yeme Tutumu ve Vücut Kompozisyonunun Depresyon Şiddetiyle İlişkisi
    (2019) Ertekin, Hülya; Taş, Halil İbrahim; Ertekin, Yusuf Haydar; Yıldızoğlu, Çiler Açar
    Amaç: Majör depresif bozukluk ve obezite, tüm dünyada sık rastlanan, yüksek ekonomik maliyetlere neden olan, sıklıkla birliktelikgösteren hastalıklardır. Obezite tipi ve vücut yağ oranı dağılımıdepresyonla ilişkili önemli faktörlerdir. Bu çalışmada, majör depresif bozukluk tanılı bireylerin depresyon şiddeti, yeme tutumu özellikleri ve vücut kompozisyonlarının değerlendirilerek sağlıklı bireylerle karşılaştırılması amaçlanmıştır.Materyal ve Metot: Bu çalışmaya Ocak-Mart 2018 tarihleri arasındaMajör Depresif Bozukluk tanısı konulan 30 hasta ile 30 sağlıklı bireydahil edildi. Tüm katılımcıların Bioimpedans analizi ile vücut kompozisyonu (vücut yağ ağırlığı ve oranları) ölçümleri yapıldı. KatılımcılarSosyodemografik veri formu, Beck Depresyon ve Anksiyete Ölçeğive Yeme Tutum Testi ölçeklerini doldurdu.Bulgular: Yaş, cinsiyet ve eğitim durumu gibi sosyodemografikveriler ile vücut kitle indeksi, yeme tutumları, vücut ve abdominalyağ oranı bakımından hasta ve kontrol grubu arasında istatistikselolarak anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla p=0,35, p=0,51, p=0,10,p=0,43, p=0,40, p=0,56). Hastaların eğitim düzeyiyle vücut kitle indeksi, vücut ve abdominal yağ oranı arasında negatif korelasyonsaptandı (sırasıyla; r=-0,50, p<0,001; r=-0,65, p<0,001; r=-0,48,p=0,001; r=-0,54, p<0,001). Hastaların anksiyete düzeyiyle abdominal yağ yüzdesi arasında negatif korelasyon saptandı (r=-0,415;p=0,039).Sonuç: Majör depresif bozukluğu olan bireylerdeki anksiyete belirtilerinin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve eşik altı anksiyete belirtilerinin tedavisi, bu hasta grubunda genel beden sağlığı açısındankoruyucu olabilir.
  • [ X ]
    Öğe
    Obsesif kompulsif bozukluk üç maddelik tarama ile ergen topluluğunda saptanabilir mi?
    (2013) Akpınar, Abdullah; Alpak, Gökay; Çevik, Mehmet; Bakım, Bahadır; Göksan, Burcu; Yumrukçal, Hüseyin; Ertekin, Hülya
    Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB) ergen topluluğunda yaygın olarak görülmektedir. OKBsi olan ergenler genellikle işlevselliği önemli ölçüde bozulduğunda tıbbi yardım aramaktadır. Bu sebeple ergen topluluğunda OKB taranması önemlilik arz etmektedir. Bu çalışmada kolay, hızlı ve özbildirime dayalı uygulanabilen üç maddelik taramanın duyarlılık, özgüllük ve tahmin edebilme güçlerini değerlendirmeyi amaçladık. Bu çalışmanın alan örneklemini 14-17 yaşları arasındaki toplam 177 lise birinci sınıf öğrencisi oluşturmaktadır. DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme Araştırma Formu OKB modulü sonuçları ile özbildirime dayalı Çocuk Ergen Davranışlarını Değerlendirme Ölçeğinden geliştirilen üç maddelik Obsesif Kompulsif Ölçeğinin (ÇEDDÖ-OKÖ) tahmini sonuçları karşılaştırılmıştır. OKB sıklığı (şimdiki) yapılandırılmış görüşmeye göre %2.8 olarak saptanmıştır. Obsesif Kompulsif Ölçeği taramasına göre olası OKB %46 olarak saptanmıştır. Üç maddelik ÇEDDÖ-OKÖ ölçeğinin duyarlılığı %60, özgüllüğü %54, pozitif prediktif değeri %4 ve negatif prediktif değeri %97 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak; üç soruluk tarama ile OKB saptama yönteminin duyarlılığı ve özgüllüğü orta düzeydedir. OKB olmayan ergenleri ayırması iyi düzeydedir. Buna karşın pozitif tahmin etme gücünün düşüklüğü sebebiyle bu yöntemin yeniden geliştirilmesi gereklidir.
  • [ X ]
    Öğe
    Polikistik Over Sendromu Tanılı Hastalarda Hirsutismus ve Beden Kitle İndeksi’nin Beden İmajı ve Anksiyete Üzerine Etkileri
    (2017) Şahin, Başak; Gencera, Meryem; Ertekin, Hülya; Beyazıt, Fatma
    ÖZET Amaç: Polikistik over sendromu (PKOS), hayat kalitesini sadece metabolik bozukluklarla değil aynı zamanda eşlik eden psikolojik bozukluklarla da etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı, hirsutismus ve beden kitle indeksi (BKI) gibi parametrelerin PKOS'lu hastalarda beden imajı, ank-- siyete ve depresyon üzerindeki etkilerini incelemektir. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya 63 PCOS hastası ve yaş açısından uyumlu 55 kontrol hastası dâhil edilmiştir. Çalışmaya dâhil edilen tüm ka-- tılımcılar beden imaj ölçeği, Beck Anksiyete ve Depresyon Ölçekleri anket formlarını doldurmuş-- lardır. Bulgular: PKOS hastalarında ve kontrol grubunda Beck anksiyete ölçeği skoru sırasıyla 13,7:11,2 ve 9,4:7,6 idi. Her ne kadar PCOS hastalarında artmış anksiyete skorları (p=0,019) sap-- tanmış olsa da beden imajı (p=0.198) ve depresyon skorları (p=0,079) açısından anlamlı bir fark sap-- tanmadı. Hirsutismus ve BKI değerlerinin beden imajı, anksiyete ve depresyon üzerinde etkili olmadığı görüldü. Aynı zamanda PKOS hastalarında bu parametre arasında anlamlı bir korelas-- yon saptanmadı. Sonuç: PKOS hastalarında hirsutismus ve BKI'den bağımsız bir şekilde anksiyete skorları yüksek bulundu. PKOS hastalarında bulunan artmış anksiyete skorları hastalığın seyrindeki metabolik değişikliklerle ilişkili olabilmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    Premenstrual Dysphoric Disorder and Affective Temperament in Patients with Polycystic Ovary Syndrome
    (2018) Ertekin, Hülya; Şahin, Başak; Taş, Halil İbrahim; Beyazıt, Fatma; Aşık, Mehmet; Ertekin, Yusuf Haydar
    INTRODUCTION: This study aimed to evaluate the affectivetemperaments of women with Polycystic Ovary Syndrome(PCOS), to assess its comorbidity with PremenstrualDysphoric Disorder (PMDD) and compare with HealthyControls (HC).METHODS: A total of 20 women with PCOS and 20 HC wereincluded in this study. Hospital Anxiety and Depression Scale(HADS) and Temperament Evaluation of Memphis, Pisa, Parisand San Diego-Autoquestionnaire version (TEMPS-A) wereapplied to all participants. The Diagnoses of PMDD and otherpsychiatric disorders were made by staff psychiatristsinterviewing all participants using DSM-5 diagnostic criteria.RESULTS: The comorbidity of PMDS in patients with PCOSwas 30% (n=6), while it was 15% (n=3) in the HC group.PMDS proportions did not differ significantly between groups.Patients with PCOS had higher major depression (25%, n=5)and anxiety disorders (20%, n=4) compared with HCs, butonly anxiety disorders were significantly higher in PCOS thanthe HC group (p=0.03).DISCUSSION and CONCLUSION: Patients with PCOS mayhave more comorbidity risk of PMDD, which is a mooddisorder according to DSM–5, and associated with menstrualcycles. Considering and treating PMDD and other psychiatricconditions may increase the quality of life and functionality ofwomen with PCOS.
  • [ X ]
    Öğe
    Psikiyatri Polikliniğine Başvuran Hastaların Sigara Kullanımı Değerlendiriliyor Mu?
    (2017) Ertekin, Hülya; Aydın, Memduha; Arslan, Mehmet; Ertekin, Yusuf Haydar; Eren, İbrahim
    Amaç: Psikiyatrik hastalık varlığı sigara bırakma tedavisine engel olmamasına rağmen bu hastalarda sigara bırakma tedavisi öncelikli hedefler arasında yer almamaktadır. Bu çalışmanın amaçları; psikiyatri polikliniğine başvuran hastaların; sigara kullanma alışkanlıklarını araştırmak, muayene oldukları psikiyatrist tarafından sigara kullanma alışkanlıklarının kendilerine sorulup sorulmadığını değerlendirmek, sigara kullanan hastaların sigarayı bırakma isteklerini değerlendirmek, sigara bırakma konusunda psikiyatri polikliniklerinden yardım alınabileceği bilgisine sahibi olup olmadıklarını öğrenmek ve \"sigara bağımlılığı ve tedavisi\" konusunda yapılan hizmet içi eğitimin psikiyatristlerin sigara kullanımını sorgulama durumlarına etkisini değerlendirmekti. Yöntem: Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyhekim Psikiyatri Kliniği Poliklinik Ünitesi'ne; Haziran 2013 - Temmuz 2013 tarihleri arasında başvuran (çalışmayı yürüten doktorların muayene ettiği hastalar hariç) tüm hastalara muayene olduktan sonra beş soruluk anket ilk aşamada uygulanmıştır. Muayene esnasında sigara kullanımı sorgulama tutumlarını etkilememek için poliklinik doktorlarına anket çalışması hakkında bilgi verilmemiştir. Eylül 2013 tarihinde, çalışmayı yürüten psikiyatri uzmanları tarafından psikiyatri polikliniğinde çalışan doktorlara \"Sigara Bağımlılığı ve Tedavisi\" konusunda seminer verilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında; seminer sonrası aynı koşullarda aynı anket uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan hastaların %51,1'i (n=203) sigara içiyordu. Çalışmanın ilk aşamasında doktorlar hastaların %18,3'ünde (n=40), ikinci aşamasında %53,1'inde (n=95) sigara kullanımını sorgulamıştı, eğitim semineri sonrası doktorların sigara kullanımını sorgulama oranı anlamlı olarak artmıştı (p<0.001). Çalışmaya katılan tüm hastaların %37,9'unun (n=69) sigara bırakma isteği mevcuttu ve %46,9'u (n=186) sigara bırakma konusunda psikiyatriden yardım alınabileceğini biliyordu. Sonuç: \"Sigara Bağımlılığından kurtulma şansı\" psikiyatri poliklinik hizmetleri kapsamında hastalara sunulmalı, psikiyatri doktorlarının konu ile ilgili bilgilerinin ve ilgilerinin artması yönünde çalışmalar yapılmalıdır.
  • [ X ]
    Öğe
    Psikotik Bozukluk Hastasında Farklı Bir Kromozom Anomalisi
    (2021) Özdemir, Sena Uğur; Ertekin, Hülya
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Psychiatric conditions and delirium in hospitalized patients with COVID-19 during the pandemic
    (2024) Ertekin, Hülya; Kettaş, Erdem; Korkmaz, Şükrü Alperen
    Introduction: This study aimed to examine the patients who were consulted to psychiatry while receiving inpatient treatment due to COVID-19 infection based on sociodemographic data, medical history, diagnoses and treatments. Methods: This is a retrospective study in which the consultations were retrospectively reviewed using information obtained from electronic medical records. The consultant psychiatrists created a structured data collection form to evaluate the clinical and demographic features of the patients. Results: Ninety-nine of the psychiatry consultation results of patients were evaluated. The mean age of patients was 64.48 ± 18.82. The most common medical diagnoses are hypertension (n=32, 32.3%) and heart disease (n=21, 21.1%). The most common reason for consultation was agitation (n=27, 27.2%), and the most common diagnosis was delirium (n=25, 25.2%) and anxiety disorders (n=23, 23.2%). Increasing age, presence of hypertension and diabetes mellitus, and oxygen inhalation therapy were factors affecting the diagnosis of delirium. In contrast, the presence of heart disease or diabetes mellitus increased the risk of anxiety disorder, and antipsychotic use decreased this risk. Conclusion: It has been revealed that inpatients with COVID-19 were at risk of psychiatric disorders, especially delirium and anxiety disorders. Psychiatric conditions may notably influence the prognosis and treatment of COVID-19.
  • [ X ]
    Öğe
    The comorbidity of adult attention-deficit/hyperactivity disorder in panic disorder patients
    (2013) Ertekin, Hülya; Karamustafalıoğlu, Oğuz; Ertekin, Yusuf Haydar; Akpınar, Abdullah; Bakım, Bahadır; Tankaya, Onur
    Amaç: Panik bozukluğu (PB) olan pediatrik hastalar ile dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB)birlikteliği sık olmasına karşın, erişkinlik döneminde DEHB ve PB birlikteliği incelenmemiştir. Buçalışmada PB hastalarında DEHB birlikteğini analiz etmek ve PB hastalarında DEHB olanlar ile sağlıklıkontrol grubunu karşılaştırmak amaçlanmıştır.Materyal ve metod: Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinden 60 PB tanılı hasta ileDSM-IV Eksen I psikopatolojisi olmayan kontrol grubu çalışmaya dahil edilmiştir. DSM-IV içinYapılandırılmış Klinik Görüşmesi, Wender Utah Derecelendirme Ölçeği, Erişkin Dikkat EksikliğiHiperaktivite Ölçeği katılımcılara uygulanmıştır.Bulgular: PB hastalarında DEHB birlikteliği % 6.7 oranında saptanmıştır. Alkol ve madde kötüye kullanımıDEHB eştanısı olan PB hastalarında, DEHB eştanısı olmayan gruba göre daha yüksek düzeydeydi. DEHBeştanısı olan PB hastalarının tamamında yaygın anksiyete bozukluğu bulunmakta idi.Sonuç: PB hastalarından özellikle anksiyete bozukluğu ve alkol madde kötüye kullanımı eştanısı olanlarDEHB yönünden değerlendirilmelidir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim