Yazar "Dereköy, Fevzi Sefa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Batılı Bilim İnsanlarının Gözünden Türk İslam Tıbbı'na Bir Bakış(2019) Dereköy, Fevzi SefaYayın hakkına TÜBİTAK’ın sahip olduğu, 1995-2003 yılları arasında 19 kez basılan ve biliminöncü kişilerini konu alan “Bilim Öncüleri” adlı kitapta, hiçbir Türk-İslam bilginine yer verilmediğigibi; MÖ 192’de vefat etmiş İskenderiyeli Eratosthenes ile 1452 yılında doğmuş Leonardoda Vinci arasında da hiçbir bilim insanından söz edilmemiştir. Hâlbuki artık Batı’da bile gelenekselolarak öne çıkarılan ve Copernicus-Galileo-Newton üçlüsü ile başlatılan Bilim Devrimi’nin klasikanlatımı tepkiyle karşılanmaktadır. ABD Columbia Üniversitesinden George Saliba’nınvurguladığı gibi, Batı Rönesans ve Modern Bilim’in ruhunun Copernicus’un çalışmaları ile kristalleştiğivarsayılıyorsa; o hâlde Modern Bilim’in Türk-İslam Dünyası’nda yüzyıllar önce kurulmuşolduğu kanaatine varabilmektedir. Astronom ve din adamı olan Copernicus’un aynı zamanda dabir tıp-hekimi olduğu ortaya çıkmıştır. Son yıllarda yayımlanan bir makalede, Copernicus’un 1500’lüyıllarda tıp eğitimi aldığı Padua Tıp Okulunda İbn-i Sina’nın eserlerinin okutulduğu ve ünlü astronomunreçetelerinde İbn-i Sina’nın kullandığı ilaçlara yer verdiği görülmektedir. Literatürde, İngilizceyayımlanan pek çok makalede, Türk-İslam Tıbbı’nın Batı Tıp Okulu’na büyük katkılar sağladığıbildirilmektedir. Buna karşılık 1665’li yıllarda bir İngiliz hekim, cadılık ve büyücülükle ilgili yayımladığıtezinde, bitlerin çocukların baş ağrılarına ve ateşli hastalıklarına sağladıkları yararlardansöz etmektedir. Bu çalışmada, başta bilim tarihçisi George Sarton olmak üzere, tıp tarihçisi JacalynDuffin gibi bazı Batılı bilim insanlarının bakış açılarından Türk-İslam hekimlerinin sunduğu katkılarınele alınması amaçlanmıştır. Bu gerçeklerin ışığında, ülkemizde yeniden bir bilim tarihi yazımseferberliği düzenlenmelidir. Genç nesillerin bu kıymetli mazinin temelinde ileriye güvenle bakışınınsağlanması gerekmektedir. Karşılaştırmalı tarih bakışı bu amaca hizmet edecektir.Öğe Clinical significance of Ki-67, c-erbB-2 and E-cadherin expressions in open partial laryngectomy patients(2016) Barutçu, Ozan; Kara, Medine; Muratlı, Aslı; Güçlü, Oğuz; Dereköy, Fevzi SefaAmaç: Bu çalışmada gırtlak kanserlerinde klinikopatolojik değişkenler ile ilgili biyo-göstergeler ve servikal lenf nodu invazyonu, nüks, uzak metastaz ve sağkalım riskleri arasındaki ilişkinin analiz edilmesi amaçlandı.Hastalar ve Yöntemler: Larenks kanseri olan 41 hasta retrospektif olarak incelendi. E-kaderin, Ki-67, c-erbB-2 ekspresyonları, tümörün yeri, farklılaşması, servikal lenf nodu metastazı, perinöral, perivasküler, perikapsüler invazyon riski ile nüks ve sağkalım süresi arasındaki ilişki istatistiksel olarak değerlendirildi.Bulgular: T-evresi ile sağkalım oranları, perikapsüler invazyonu ve en düşük sağkalım oranları arasında anlamlı ilişki bulundu. E-kaderin, Ki-67, c-erbB-2 ekspresyonları ile tümörün klinikopatolojik değişkenleri arasında anlamlı ilişki bulunmadı. Güçlü E-kaderin boyaması ile Ki-67 proliferasyon indeksi arasında pozitif ilişki saptandı.Sonuç: Bu göstergeler larenks kanseri için güvenilir prognostik ve öngördürücü faktörler değildir. E-kaderin ekspresyonu, hücre-hücre adezyonlarını sağlayan farklılaşmış ve daha az invaziv kanserlerde iyi korunup farklılaşmamış kanserlerde azaltılmıştır. E-kaderin ve Ki-67 proliferasyonu arasındaki pozitif ilişki gösteriyor ki larenks kanserlerinin histopatolojik farklılaşması, yüksek proliferasyon indeksine rağmen sürdürülmektedirÖğe Genel Anesteziye Bağlı Ses Değişikliklerinin Analizi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Kara, Medine; Yazıcı, İbrahim; Ömür, Dilek; Oğuzalp, Hüseyin; Ekin, Serpil; Güçlü, Oğuz; Dereköy, Fevzi SefaPek çok cerrahi girişim için kullanılan endotrakeal entübasyonun, ses fonksiyon ve kalitesinde değişikliğe neden olup olmadığını saptayarak eğer patolojik bir durum varsa erken teşhis ve tedaviye olanak sağlamaktadır.Çalışmamızda endotrakeal entübasyon uygulanan hastalarda, preoperatif ve postoperatif erken dönemde Xion Endo Strop-DX sistemi ile ses örnekleri kaydedilerek, akustik ses analizi yapılmış ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır. Endotrakeal entübasyonun, sesin akustik parametrelerinde istatistiksel olarak anlamlı değişikliğe neden olmadığı görülmüştür.Öğe İris rengi ve retina pigment epitel melanininin alerjik rinite olan etkisi(2016) Dereköy, Fevzi Sefa; Kenar, Fethullah; Yavaş, Güliz Fatma; Küsbeci, Tuncay; Öztürk, Faruk; Ayçiçek, Abdullahİris rengi ve retina pigment epitel melaninininalerjik rinite olan etkisi Amaç: Bu olgu kontrol çalışmasının amacı, iris rengi ve retina pigment epitel melanininin alerjik rinite olan etkisini saptamaktır. Yöntem:Çalışmaya 85 kontrol denek ve prospektif olarak alerjik rinit tanısı konan 99 hasta alındı. Göz muayenesinden sonra iris rengikaydedildi. Pupil dilatasyonundan sonra elektrookülografik ölçüm yapıldı ve Arden oranları kaydedildi. Bulgular:Yaş ortalaması alerjik rinitli hastalarda 29.44±9.8 yıl, kontrol deneklerde 32.67±12.9 yıl idi (p>0.05). Ölçülen Arden oranı ortalaması alerjik rinitli hastalarda 158.22±29.4, kontrol deneklerde179.34±29.3 idi (p<0.05). Kontrol grubunda Arden oranı kahverengiirisi olan gözlerde anlamlı derecede daha yüksekti (p<0.05). Alerjik rinitli hastalarda Arden oranı kahverengi irisi olan gözlerde anlamlı derecede daha düşüktü (p<0.05). Sonuç:Alerjik rinit ile iris ve retina pigment epitelinin melanin içeriği arasında bir ilişki bulunmuştur. Pigment üretici sistemin alerjikrinit patogenezinde rol oynayabileceği öne sürülebilir.Öğe Larenks Kanserli Hastalarımızda K-Ras Mutasyonlar(2014) Kara, Medine; Dereköy, Fevzi Sefa; Güçlü, Oğuz; Özdemir, Öztürk; Sılan, Fatma; Barutçu, Ozan; Tekin, KazımBu çalışmada larenks kanserli hastaların tümöral doku spesmenlerinde baş-boyun kanserlerinin gelişiminde etkili olduğu gösterilen K-ras mutasyon analizi yapılarak bölgemizdeki frekansını tespit etmek amaçlandı.Larenks kanseri tanısı konulan 41 hastanın tümör spesmeninden alınan doku örneklerinde genetik analiz yapılarak K-ras mutasyonu araştırıldı. Sonuçlar literatür bulgularıyla tartışıldı.Vakaların 40’ı (%97,5) erkek, 1’i (%2,5) kadındı. Yaş ortalaması erkeklerde 63,5 (50-81), bayanın ise 44’tü. Yapılan genetik incelemede vakalardan birinde kodon 12 (G12A), birinde kodon 13 (G13D) olmak üzere toplam 2 vakada (%4,87) K-ras mutasyonu saptandı. Kanser oluşumunda 3 gen sınıfının (proto-onkojenler, tümör supressör genler ve DNA onarım genleri) etkisi de önemli yer tutmaktadır. Baş ve boyun skuamöz hücreli karsinomunu başlatan moleküler olaylar ras mutasyonundan başka genetik olayları da içerir. Yapılan çalışmalarda K-ras mutasyonu oranlarının çok yüksek olmadığını göstermektedir.Öğe Rino-orbito-serebral mukormikozis: Literatür eşliğinde iki olgu sunumu(2015) Kara, Medine; Erdoğan, Halil; Toroslu, Tolgahan; Akçalı, Alper; Tatman, Müşerref Okun; Reşorlu, Mustafa; Dereköy, Fevzi SefaRino-orbito-serebral mukormikozis akut başlayan ve sıklıkla ölümcül olan bir hastalıktır. Risk faktörleri arasında kontrolsüz diyabetesmellitus, hematolojik maligniteler ve uzun süreli kortikosteroid kullanımı yer alır. Erken tanı ve tedavi önemlidir. Altta yatan nedenlertedavi edilmeli, cerrahi debridman yapılmalı ve uygun antifungal ilaçlar verilmelidir. Bu yazıda rino-orbito-serebral mukormikozis gelişen,cerrahi debridman ve amfoterisin B terapisi ile tedavi edilen iki diyabetik ketoasidoz hastası sunuldu.Öğe Submandibüler bezde yabancı cisim: Bir diş çekimi komplikasyonu(2015) Kara, Medine; Yazıcı, İbrahim; Dereköy, Fevzi Sefa; Güçlü, OğuzBaş boyun bölgesi yaşamsal öneme sahip çok sayıda anatomik yapıyı içermektedir. Bu nedenle, bu bölgedeki hastalıklar diğer anatomik bölgelere göre daha fazla morbid ve mortal seyredebilmektedir. Bu yazıda üç yıl önce sol alt molar diş çekimi sırasında cerrahi sahada kalan bir dikiş iğnesi nedeniyle çeşitli semptomlar gösteren bir hasta sunuldu. Anahtar Sözcükler: Yabancı cisim; submandibüler bez; dikiş iğnesi.Öğe Syncronized Warthin's tumor in bilateral parotid gland and nasopharynx.(2012) Güçlü, O?uz; Muratli, Asli; Karata?, Ozan; Dereköy, Fevzi Sefa; Uluda?, AhmetWarthin's tumor is a benign salivary gland tumor of the parotid gland. Although bilateral or multicentric involvement of the parotid gland is common, extraparotid involvement is seen rarely. The nasopharynx is an unusual region for extraparotid involvement. In this article, we present a 52-year-old male case with a synchronized Warthin's tumor in the bilateral parotid gland and nasopharynx, and we discuss the clinical management of the disease.Öğe Syncronized Warthin’s tumor in bilateral parotid gland and nasopharynx(2012) Güçlü, Oğuz; Muratlı, Aslı; Karatağ, Ozan; Dereköy, Fevzi Sefa; Uludağ, AhmetWarthin tümörü, parotis bezinin benign tükürük bezi tümörüdür. Parotis bezinin iki taraflı veya çok merkezli tutulumuna sıkça rastlansa da parotis dışı tutulum nadiren görülür. Nazofarenks de parotis dışı tutulumun nadir görülen bir bölgesidir. Bu makalede, iki taraflı parotis bezi ve nazofarenks yerleşimli senkronize Warthin tümörü olan 52 yaşında erkek bir olgu sunuldu ve hastalığın klinik tedavisi tartışıldı.Öğe Tükürük bezi hastalığı olan hastaların demografik özellikleri ve ince iğne aspirasyon biyopsisinin önemi(2015) Dereköy, Fevzi Sefa; Toroslu, Tolgahan; Güçlü, Oğuz; Muratlı, Aslı; Tekin, Kazım; Kara, MedineAmaç: Bu çalışmada baş ve boyun bölgesinde tükürük bezlerindelezyonları olan hastaların demografik ve histopatolojik özellikleriaraştırıldı ve ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB)nin güvenilirliğideğerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Ocak 2008 - Temmuz 2013 tarihleri arasındatanısı konulan 43 tükürük bezi hastasının (27 erkek, 16 kadın; ort.yaş 48 yıl; dağılım 6-79 yıl) dosyaları retrospektif olarak incelendi.Hastaların yaşı, cinsiyeti, lezyon yerleşim yeri ve histopatolojik tanılarıkaydedildi. Ameliyat öncesi İİAB ile ameliyat sonrası histopatolojiktanılar arasındaki korelasyon değerlendirildi. Bulgular: Olguların 11i (%26) kronik siyaloadenit, biri (%2)Sjögren sendromu, 24ü (%56) benign tükürük bezi tümörü veyedisi (%16) malign tükürük bezi tümörü idi. Tükürük bezitümörü olan hastaların 21i erkek (%68), 10u kadındı (%32).Benign tükürük bezi lezyonu saptanan hastaların altısı erkek(%50), altısı kadın (%50) idi. Lezyonların 24ü (%56) parotiste,13ü (%30) submandibüler bezde ve altısı (%14) minör tükürükbezinde yerleşmiş idi. A meliyat öncesinde 30 hastaya İİA B yapıldı.İnce iğne aspirasyon biyopsisinin duyarlılığı %80, özgüllüğü %92,pozitif öngördürücü değeri %66, negatif öngördürücü değeri%95 ve doğruluk oranı %90 idi. Tüm olguların %72sindeneoplastik patoloji görülürken, %28inde non-neoplastik tükürükbezi hastalığı bulundu. Neoplastik olgular en sık parotiste, non- neoplastik hastalıklar ise submandibüler bezde yerleşimliydi.Neoplazili olguların %77si benign, %23ü malign patolojiyesahipti. Genel olarak tüm tükürük bezi patolojilerinde erkekcinsiyeti yüksek oranda görülürken, non-neoplastik olgulardacinsiyet farkı yoktu. Sonuç: Güvenilir, düşük maliyetli ve kolay uygulanabilir minimalinvaziv bir test olan İİAB ile saptanan yüksek duyarlılık ve özgüllükdeğerleri bu tekniğin tükürük bezi kitlesi ile başvuran hastaların ilkdeğerlendirmesinde kullanılabileceğini göstermektedir.Öğe Vakayi-i tıbbiye dergisinin 1884/100,1897/24,1897/5,1897/12 ve 1897/13 sayılarının değerlendirilmesi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2016) Dereköy, Fevzi Sefa; Keskin, ÖzkanHaftalık ve aylık gibi belirli aralıklarla çıkan ve her sayısı birden çok yazarın yazılarından oluşan, birbirini takip eden numaralar ve tarih verilen yayın türüne süreli yayınlar denmektedir. En bilinen türleri gazete ve dergilerdir. Süreli yayınların tarihçesi 1500'lü yıllara doğru Avrupa'da gelişen ve yayılan matbaa teknolojisi ile başlar. Fransa'da 1665'de yayınlanan "Journal des Sçavans" ile İngiltere'deki "Philosophical Transactions of the Royal Society" ilk bilim dergileri olarak kabul edilir. İlk Türkçe bilim ve tıp dergisi olan "Vakayi-i Tıbbiye" ise İstanbul'da Mektebi-i Tıbbiye-i Şahane tarafından Mart 1849'da yayınlanmıştır. Türkiye'de ilk Türkçe matbaanın 1727'de kurulduğu ve ilk resmi gazetenin (Takvim-i Vekayi) 1831'de yayınlandığı göz önüne alındığında, ilk Türkçe tıp dergisinin 1849 yılında yayın hayatına başlamasının önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada "Vakayi-i Tıbbiye" dergisinin Ankara'daki Milli Kütüphane'den elde edilen beş sayısının Osmanlıca'dan Türkçe'ye transkripsiyonu yapıldı. Derginin içeriğiyle beraber genel özellikleri incelendi. Değerlendirmeye alınan sayılardaki konular, akciğer iltihapları, aktinomikoz, kas ve eklem problemleri gibi o dönemlerde sık rastlanan hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgiliydi. Avrupa'daki çağdaş tıp merkezlerinin çalışmaları ile Koch, Lister, Pastör, Könnig ve Kusmaul gibi yazarlara atıflar yapılmıştır. Ülkemizdeki bilim insanlarının 1896'daki Dünya Cerrahi Kongresi'ne ve 1897'deki Moskova Tıp Kongresi'ne katıldıkları anlaşılmaktadır. Burdur ve Manastır gibi kentlerde yapılan epidemiyolojik incelemeler, tıp topografyası başlığı altında yazılmıştır. Burdur'da bulunan ve günümüzde Sagalossos olarak bilinen antik kentle ilgili arkeolojik bilgilerin verilmesi oldukça önemli olup, o dönem hekimlerinin sosyal alana ilgilerini yansıtması hususunda değerli bir bulgudur. Gerçek bilim tarihimizin ortaya konmasında, süreli yayınların Osmanlıca'dan Türkçe'ye transkripsiyonu önemli rol oynayacaktır. Bu anlamda Osmanlıca'nın öğretilmesi temel ilke olarak benimsenmelidir. Osmanlıca süreli yayınlarla ilgili tez gibi çalışmalar mutlaka ayrı bir katalog haline getirilmeli ve çıkan sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır.