Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı (2003 - halen)

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 239
  • Öğe
    Yeni Edirne Gazetesi'ne Göre Bulgaristan'dan Türkiye'ye Göçler 1950-1951
    (2012) Şimşek, Halil; Arslan, Fulya
    Gerek Osmanlı Devleti dönemi gerekse Cumhuriyet döneminde Edirne ve çevresinin önde gelen yayın organı olan Yeni Edirne Gazetesi, Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarına damgasını vuran olayları olabildiğince tarafsız aksettirmiştir. Bu çalışmada, Demokrat Parti döneminde gerçekleşen ve 1950-1951 yılları arasında yoğunlaşan Bulgaristandan Türkiyeye göçler Edirne yerel basının önemli gazetelerinden biri olan Yeni Edirne Gazetesi temel kaynak olarak ele alınıp incelenecektir. 1950-1951 yılları öncesindeki göçler, 1950-1951 göçlerinin nedenleri, göçmenlerin Edirneye gelmeleri ve Edirnede nasıl karşılandıkları, Türk hükümetinin göçmenlere yönelik uygulamaları, göç sürecinde meydana gelen olaylar, göçmenlerin karşılaştıkları güçlükler, göçmenler için düzenlenen yardım faaliyetleri, göçmenlerin sayıları, meslekleri, Bulgaristandan geldikleri yerler, yerleştirilmeleri ve göçmenlere sağlanan iş olanakları, Yeni Edirne Gazetesinin bakış açısı ile aktarılmıştır.
  • Öğe
    ÜryânîzâdeAli Vahid'in ÇanakkaleDüşündüklerim AdlıCephesi'nde Duyup Eseri
    (2013) Sağır, Yusuf
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Türkiye'de Toplumcu Belediyecilik Hareketi Ekseninde Çanakkale'de Yerel Siyaset (1968-1980)
    (2016) Sakarya, İpek
    1973 yerel seçimleri sonucunda birçok kentte CHP'nin iktidaragelmesiyle birlikte, halkın yerelde karar mekanizmasına katılımınısağlamak üzere, CHP'li belediyeler çevresinde toplumcu belediyecilikhareketi olarak tanımlanan bir yerel yönetim programı oluşturulmuştur.1973-1980 yılları arasında CHP'li belediyeler arasında hızlayayılan bu yaklaşım Çanakkale'de de etkisini göstermiş ve benzeri birsüreç deneyimlenmiştir. 1968 yılında CHP'den seçilen Reşat Tabak'ıniktidara gelmesiyle birlikte yerel yönetime katılım söylemi benimsenirkenbu bağlamda halkın katılımını önceleyen çalışmalar yapılmıştır. Bumakalede de Çanakkale'deki toplumcu belediyecilik uygulaması tartışılmışve toplumcu belediyecilik şiarıyla demokratik bir yerel yönetimin inşasıiçin atılan adımların izi sürülmüştür.
  • Öğe
    Türkiye’de ve Türkiye Dışında Ermeniler (1923-1945)
    (2017) Erat, Muhammet
    Türkiye’de yaşayan Ermeniler, Cumhuriyet döneminde (1923-1945)ciddi anlamda zararlı bir faaliyet içerisinde olmamıştır. Aksine bazıolaylar karşısında olumlu tavır takındıkları görülmektedir. Fakat Türkiyedışında yaşayan Ermeniler, Lozan’da kendi davalarını destekleyecek birkarar aldıramayınca, bulundukları ülkelerde Türkiye ve Türkler aleyhindebir çok faaliyette bulunarak, öncelikli olarak örgütlenmeye çalışmıştır.Ancak II. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde Ermeni hareketleri,Türkiye’ye yönelmiş ve İngiltere desteğini, Fransa hoşgörürlüğünü hattadesteğini arkasına almış Kürt isyanlarının ortağı olma çabaları içerisindegeçmiştir. Bu nedenle amaçlanan örgütlenme bu dönemde gerçekanlamda sağlanamamıştır. Savaş esnasında Avrupa’da, ABD’de ve GüneyAmerika’daki Ermeni gruplarının dikkate değer bir hareketine rastlamakmümkün değildir. Örgütlenme ve kamuoyunu etkileme faaliyetleri savaşınağır şartları içerisinde başarılı olamamıştır.II. Dünya Savaşı döneminde Almanya’nın Ortadoğu üzerindekiemelleri, Türkiye’yi işgal etmeden hakimiyeti altına alma hedefleri, bubölgede yaşayan toplumlarla ilişki kurmasını gerekli kılmıştır. Fransave Amerika’daki Ermeni grupları ilk defa savaş sırasında örgütlenme veörgütlerarası koordinasyonu sağlama ihtiyacı ile karşılaşmışlardır. Dinkonusu kesin ve kararlı hatlar şeklinde belirgin bir hale gelmiş ve her ikidini merkez birbirinden tamamen ayrılmıştır. Hınçak ve Taşnak grupları biraraya gelerek, ileride Ermeni davasının nasıl çözümlenebileceği hakkındagörüş birliğine varmak istemiştir. Bu dönemde Sovyet isteklerine paralelolarak gelişen Ermeni talepleri, Türkiye’nin konuyu ciddi bir şekilde vekesin bir kararla reddetmesi, her türlü ihtimali göze alması sonunda etkisizhale getirilmiştir.
  • Öğe
    Tanzimat Dönemi Eğitim Reformları Işığında Çanakkale'de Gayrimüslim ve Ecnebi Mektepleri
    (2013) Koyuncu, Aşkın
    Osmanlı modernleşmesinde bir dönüm noktası olan Tanzimat döneminde idarî, sosyal, ekonomik ve hukuki reformlar yapılmasının yanı sıra Osmanlıcılık politikası ile Müslim-Gayrimüslim eşitliği sağlanmaya çalışıldı. 1856 yılında Islahat Fermanı ile Gayrimüslim unsurlara devlet denetiminde olması koşuluyla kendi mektep ve kurumlarını açma hakkı verildi. Çanakkalede 1869 Maarifi Umûmiye Nizamnâmesinin ilanına kadar Rum, Ermeni ve Yahudilerin yalnızca sıbyan mektebi seviyesinde geleneksel okulları vardı. Nizamnâmenin 129. maddesi Gayrimüslim ve ecnebi mekteplerini Husûsî Mektepler olarak tanımlıyordu. Bu okulların yapımı ve idaresi ilgili cemaat veya şahıslara bırakılmıştı. Ancak, bu okulların müfredat, ders kitabı ve öğretmenlerinin devlet tarafından onaylanması gerekiyordu. 1870lerden itibaren Rum ve Ermeni cemaati kız ve erkek çocukları için iptidaî ve rüşdiye seviyesinde okullar açtılar. Rumlar 1900lerin başında kız ve erkek öğrenciler için iki yeni mektep inşa ettiler. Er- meniler de 1903den sonra yeni bir okul kurdular. Yahudi cemaati ise havra etrafında kadim mekteplerinde çocuklarına eğitim vermeyi sürdürdüler. Zamanla geleneksel Yahudi mektebi sayısı üçe çıkmıştır. Rum ve Ermeni okulları İstanbuldaki Rum ve Ermeni Patrikhanelerine bağlı idi. Yahudi Mektepleri ise hahamlar tarafından idare ediliyordu. Öte yandan, Çanakkalede 19. yüzyılın son çeyreğinde ecnebi okulu olarak Alyans İsraelit, Katolik ve Protestan mektepleri açılmıştır. Maarif Nizamnâmesi, idadi seviyesinden itibaren Müslim-Gayrimüslim erkek çocuklarının Türkçe eğitim veren karma okullarda okumasını öngörüyordu. Osmanlı hükümeti, böylece, hem devletin ihtiyaç duyduğu kadroların yetiştirilmesini hem de Müslim ve Gayrimüslim çocuklarını kaynaştırmayı ve Osmanlıcılık ideali etrafında birleşmelerini hedefliyordu. Çanakkalede 1888 yılında idadi mektebi açıldı. Bu okul 1911 yılında Sultani Mektebine dönüştürüldü. Ancak, eğitim istatistikleri Rum, Ermeni ve Yahudi unsurların bu okullara rağbet etmediklerini göstermektedir. I. Dünya Savaşı Çanakkalede eğitim faaliyetinin kesilmesine sebep olmuştur. Öte yandan, özellikle I. Dünya Savaşı esnasında yaşanan göç ve tehcirin yanı sıra 1923 yılından başlayan Türk- Yunan nüfus mübadelesi Çanakkalenin demografik yapısını değiştirmiştir.
  • Öğe
    Osmanlı Devleti'nde Kilise ve Havra Politikasına yeni bir bakış: Çanakkale örneği
    (2014) Koyuncu, Aşkın
    Osmanlı Devletinde Islahat Fermanının ilanına kadar şer î hukuk doğrultusunda yeni kilise ve havra inşası yasaktı. Mevcut olan mabetlerin aslına uygun olarak tamiri veya yeniden inşası ise Sultanın onayına bağlı idi. Ayrıca, tamir esnasında binanın yükseltilmesine ve genişletilmesine de izin verilmiyordu. Nitekim sonradan ihdas edilen mabetlerin ve aslına uygun olmadan tamir edilen kısımların yıkılmasına dair pek çok örnek mevcuttur. Ancak, bu sıkı kurallara rağmen, gerek Osmanlı döneminde kurulan şehirlerde, gerekse sulhen veya anveten fethedilen şehirlerde dahi yeni kilise ve havralar inşa edilmiş ve bunların bazıları ayakta kalmayı başarmıştır. Ayrıca, 16. ve 18. yüzyıllarda özellikle Rumelide köylerde ve kırsal kesimlerde yeni kiliseler ve hatta manastırlar yapılmıştır. Bunların inşasına Sultanlar tarafından resmî izin verildiğine dair herhangi bir örnek yoktur, ancak bazı yerlerde yeni kilise ve havraların zaman içinde meşrulaştığı görülmektedir. Bu tür yeni mabetlerin inşasına nasıl izin verildiği ve devamına göz yumulduğu meselesi bu çalışmanın başlıca problematiğini teşkil etmektedir. Çanakkalede de 17. ve 18. yüzyıllarda Rum ve Ermeni kilisesi ile bir Yahudi havrası zuhur etmiştir. 1852de ise ruhsatsız olarak bir Katolik kilisesi yapılmıştır. Bu çalışmada Osmanlı Devletinin kilise ve havralar konusundaki resmî politikası ile uygulamadaki örnekleri gözden geçirdikten sonra Çanakkaledeki Rum, Ermeni, Yahudi ve Katolik mabetlerinin ortaya çıkış sürecini inceleyeceğiz. Ayrıca, Islahat Fermanı öncesi ve sonrasında Osmanlı Devletinin Çanakkaledeki kilise ve havralarla ilgili politikalarını değerlendireceğiz.
  • Öğe
    MemlûkKaynaklarında Halîcu Kostantıniyye ve Kâli Boli kavramları
    (2012) Solak, Kürsat
    Memlûk Devleti 1250 yılı ile 1517 yılları arasında Mısır ve Suriyede hüküm sürmüştür. Bu dönemde yazılan tarihî ve coğraf î eserler Anadoludan ve başka coğrafyalardan haber vermektedir. Bu münasebetle Memlûk kaynakla- rında Anadolu ile ilgili bilgiler ve kavramlar karşımıza çıkar.
  • Öğe
    MemlûkDevleti'nin Doğu Akdeniz'deki Önemli Siyasî Faaliyetleri
    (2013) Ağır, Abdullah Mesut; Solak, Kürsat
    Kızıl Deniz ve Akdenize komşu olan Memlûk Devleti aynı zamanda Uzak Doğu ile Avrupa arasında uzanan ticaret güzergâhı üzerinde kilit konumda bulunmaktaydı. Sahip oldukları bu konum, Memlûkler için bir yandan avantajken öte yandan değişik siyasi güçlerin hedefi olabilmesi sonucunu da doğuruyordu. Bu yüzden Memlûkler, karada ve denizde sağlam durmak durumundaydılar. 1250 ila 1517 arasında Mısır ve Suriye başta olmak üzere varlık gösteren Memlûkler için Doğu Akdeniz, Anadoludaki güçler ve Avrupalılarla kurulan siyasi ve ticari münasebetlerin mühim bir havzasıdır. Memlûklerin Doğu Akdeniz politikasının, ülke topraklarını genişletmekten çok, bu toprakların müdaafası amacına münhasır olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum 15. asırda değişiklik gösterir. Bu yüzyılda Alâiyenin satın alınması, Kıbrıs ve Rodos Seferleri, Memlûkler için önceki asırların tersine Doğu Akdenizde muharip olunan yıllardır. Bununla beraber söz konusu muharip tavır, aynı asrın sonlarından devletin yıkılışına kadar yine etkisini yitirir. Makalemizde bu çerçevede, Memlûklerin Doğu Akdeniz politikası; Haçlılar, Anadolu Beylikleri, Kıbrıs ve Avrupalılar ile münasebetleri ele alınacaktır.
  • Öğe
    İstanbul'da Hilâl-i Ahmer Cemiyeti Taksim ve Daruşşafaka Hastanelerinin Vefat Listeleri, yaralı ve hastaların vefat sebepleri (1915-1916)
    (2015) Erdemir, Lokman
    Çanakkale Muharebeleri Türk tarihi ve Dünya tarihi açısında önemli birdönüm noktasıdır. Savaşların siyasi sonuçları yanında iktisadî ve içtimaî sonuçları da vardır. Bununla birlikte savaş sadece muharebe cephede harp ya dabirliklerin ikmali ile de değildir. Yaralanmalar, hastalıklar ve bunların tedavileri de savaşın bir parçasıdır.Osmanlı Devleti savaş sırasındaki sağlık hizmetlerinin kayıtlarını tutmuş-tur. Özellikle İstanbulda Hilâl-i Ahmer Cemiyetinin idaresindeki hastanelerinsağlık kayıtları bu açıdan çok önemlidir. Cephe gerisine getirilen bir yaralınınhastaneye girişinden hangi halde olursa olsun çıkışına kadar kaydının tutulması tıp tarihi ve dönemin sağlık hizmetlerinin anlaşılması açısından da ayrıcaönemli bir durumdur. Bu çalışma ile Hilâl-i Ahmer Cemiyetinin hastanelerindeki kayıtlardan yola çıkarak, yaralıların cephedeki yaralanmalarını mahiyetive vefat sebepleri üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    İki Osmanlı Tipolojisinin Mukayesesi: Pirî Reis ile Evliya Çelebi nin Tarihi ve Fikri Serüveni
    (2013) Çetin, Firdevs
    Pirî Reis ve Evliya Çelebi hakkındaki bibliyografyalar bize onlar hakkında pek çok araştırmanın varlığını gösterirler. Bunu bildiğimizden, burada özgün bir araştırma ortaya koymak için onları farklı bir açıdan değerlendirdik. Pirî Reis ve Evliya Çelebinin Osmanlı aydın ve devlet adamları olarak XVI. ve XVII. asırlarda yaşadıklarını biliyoruz. Farklı yüzyıllarda yaşamış olmalarına ve modern araştırmacıların onları farklı kategoriler içinde değerlendirmelerine rağmen, her ikisinin de araştırmaya konu olabilecek bazı benzerliklerinin olduğunu tespit ettik. Bunu göstermek için önce, onların elinden çıkan eserler olan Bahriye ve Seyahatnamedeki, sonra da muasırlarının ortaya koydukları bilgileri kullandık. Çalışmada bu iki Osmanlı aydın profilinin iki hususta benzer olduğunu tespit ettik. Bunlardan ilki, isimlerinin anlamı ve yaşam serüvenlerinin son durağının Mısır olması gibi daha çok tesadüf î olanlardır. İkincisi ise, hayat hikâyelerindeki bazı benzerliklerdir; örneğin doğum yerleri olan Gelibolu ve İstanbul ile buraların adı geçen dönemdeki ehemmiyetleri. Ayrıca onların akraba, öğretmen ya da hâmi olarak yakınları ile olan ilişkileri de (Kemal Reis ve Melek Ahmed Paşa vb.) benzerdir. Son olarak onların yaşam tarzlarının birbirine benzer olmasıdır; nitekim en temel benzerlikleri seyahat etmektir.
  • Öğe
    İdariÇanakkale Cephesi'nde Faaliyetler ve Lojistik Hizmetleri
    (2014) Esenkaya, Ahmet
    Bu çalışmada Çanakkale cephesinde idari faaliyetler ve lojistik hizmetlerin nasıl yürütüldüğünün ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşmak için post-pozitivist paradigma altında nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Mevcut dokümanlar askeri arşivlerden, askeri eserlerden ve askeri anılardan taranarak ulaşılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda Çanakkale Cephesi Marmara bölgesinde olduğundan, hem başkent İstanbula yakınlığı, hem de Uzunköprü tren yolu ve deniz ulaşımı imkânları sebebiyle lojistik hizmetler diğer cephelere göre daha iyi durumda olduğu görülmektedir. Bütün idari faaliyetler ve lojistik hizmetlerden sorumlu olan Menzil Genel Müfettişliği, tüm ikmal hizmetinin tek elden yapılmasını sağlamaya ve herhangi bir karışıklığın doğmasını önlemeye çalışmıştır. Çanakkale cephesinin Osmanlı Devletinin hayatiyeti bakımından özel bir önem taşıması itibariyle cephane ikmaline öncelik tanınmıştır. Özellikle spekülasyonlara çok açık olan iaşe gündemine daha fazla ağırlık verilmiştir. İstihkâm malzemelerin çoğu, akaryakıt, cephane, mühimmat, gemi,uçak,pilot ve makinist yurt dışından elde edilmiştir. Yakacak maddesi, gıda ve mutfak malzemesi, hayvan yiyeceği ve diğer gereksinimler (varsa) yakın çevreden satın alma, yetkililer tarafından %15- 25 oranında bedeli daha sonra ödenmek üzere el koyma (vaz-ı yed) ve gerekli ithal ürünler de yine aynı yöntemle el konulup cepheye ulaştırılmıştır.
  • Öğe
    Fakîrî'nin İstanbul Şehrengizi
    (2016) Gök, Taner
    16. asırda yaşamış olan olan Fakîrî, edebiyatımızdaŞehrengiz-i İstanbul ve Ta'rifât adlı eserleriyle tanınan bir şairdir. Bunların haricinde Letâ'if, bazı çalışmalarda ona atfedilen ancak yaptığımız incelemede 17. yüzyılda yazıldığı anlaşılan Sâkî-nâme ve mecmularda geçen 57 şiir de yine Fakîrî'yle anılan eserlerdir Kâtib ve Taşlıcalı Yahya'nın eserlerinin ardından İstanbul için yazılanüçüncü şehrengiz olma özelliğini taşıyan Şehrengiz-i İstanbul'un elimizeulaşan üç nüshası vardır. Bu üç nüshaya dayanarak eser hakkında bilgilerveren araştırmacıların tamamı, şehrengizin 305 beyit olduğu konusundahemfikirdirler. Ancak yaptığımız inceleme neticesinde eserin aslında 259beyit olduğu; arta kalan 46 beytin ise Mesîhî'nin Edirne Şehrengizi'ndenalındığı sonucuna varılmıştır. Zira Fakîrî'nin eserinde geçen 23 güzelintasviri birebir aynı beyitlerle Mesîhî'nin şehrengizinde de geçmektedir.Mesîhî'nin, eserini Fakîrî'den önce yazdığı bilgisinden hareketle budurumun kuvvetle muhtemel bir müstensih hatasından kaynaklandığınısöyleyebiliriz.Fakîrî'nin Sâkî-nâme ve Şehrengiz-i İstanbul adlı eserleri hakkındaönemli bulgulara ulaşılan çalışmamızın ilk bölümünde Fakîrî'nin hayatıve eserleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde ise önce mevcutnüshaların ikisinden yararlanılarak Şehrengiz-i İstanbul'un tenkitli metnioluşturulmuş; sonra da eserin muhteva ve şekil hususiyetleri hakkındabilgiler verilmiştir. Bunun neticesinde sebeb-i te'lif, tasvirler, kullanılandil, vezin ve nazım şekli gibi birçok bakımdan eserin, gelenekle sıkı bir bağiçerisinde olduğu görülmüştür.
  • Öğe
    Edebî Tür Olarak Mektup, Hatıra ve Günlüklere Yansıyanlar: Çanakkale'de Savaşan Askerlerin Mektup Hatıra ve Günlüklerinde Yer Alan Motivasyon Unsurları
    (2014) Altunyay, Korhan
    Edebiyat bilimi mektup, hatıra ve günlük gibi edebi türleri hem edebi tür olarak hem de araştırma kaynağı olarak kullanır. Bu türler/kaynaklar, aynı zamanda psikolojik araştırmalarda da kullanılır. Mektup, hatıra veya günlük gibi edebi türler, onu yazanın bilinçaltını görmek, hayata, olaylara ve problemlere ne tür açılardan baktığını fark etmek için kullanılır. Mektup, günlük ve hatıralara davranış-tepki ilişkisi açısından bakıldığı vakit pek çok detaya rastlanabilir. Bu çalışmada Çanakkale Savaşlarına katılan askerlerimizin ne tür motivasyonlarla hareket ettiği üzerinde durulacaktır.
  • Öğe
    Düşmanlıktan Kalıcı Dostluğa: Türk ve Anzak Askerlerinin Günlüklerinden Kültürel Yansımalar
    (2013) Kemaloğlu, Azer Banu
    [Abstract Not Available]
  • Öğe
    Çingene Sorunu ve 1950-1951 Yıllarında Bulgaristan'dan Çanakkale'ye Göçler
    (2012) Atabay, Mithat
    Göçler genellikle tabiat şartları, iktisadî ve siyasî nedenlerden meydana gelir. Göçler; oluş nedenleri dolayısıyla iç göçler ve dış göçler olarak algılanmakla birlikte; dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya ve içte olmak üzere üç ana gruba ayrılır. 10 Ağustos 1950 tarihinde Bulgar Hükümeti, verdiği notayla 250 bin Bulgaristan Türkünün 3 ay içerisinde Türkiyeye kabulünü istemiş ve göçler başlamıştır. Yaklaşık olarak 15 ay içerisinde 140 bin kişi Türkiyeye göç etmiştir. Bu süreç yaşanırken Türk ve Bulgar Hükümetleri de karşılıklı olarak birbirlerine birçok nota vermiştir. 1951 yılı sonlarına doğru Türk Hükümeti, Bulgarların göçmenler arasına sahte vizeli ve Çingene soyundan kimseleri sokması nedeniy- le sınırı kapatmıştır. Böylece 1950 yılı başından 1951 yılı sonuna kadar 154.393 göçmen Türkiyeye gelmiştir. Bu göçler çeşitli anlaşmalara ve özellikle Türkiye ile Bulgaristan arasında göçleri düzenleyen İkamet Mukavelenamesine aykırı olarak baskı ile gerçekleştirilmiştir. Tüm göçmenler iskânlı göçmen olarak Türkiyeye alınmışlardır. Bu şekilde Türk Hükümeti tarafından hepsi iskân edilmiş ve ayrıca bu göçmenlere toprak verilmiştir. 1950-1951 yıllarında Bulgaristandan gelen göçmenlerden Çanakkale ve çevresinde iskân edilme yerleri en fazla Çanakkale merkez ve köyleridir. Bunu Yenice, Gelibolu, Biga, Çan, Bayramiç, Lâpseki, Ayvacık ve Eceabat ilçeleri izlemektedir.
  • Öğe
    Çanakkale'ye Asker İhracının İlk Günleri ve İstanbul'da Okullara Yansımaları
    (2013) Sabah, İsmail
    Bu çalışma Çanakkale Kara Muharebelerinin ilk günlerinin, İstanbulda okullara yansımalarını ortaya çıkarması açısından betimsel bir araştırmadır. Araştırma da veri toplamak için merkezi arşiv kayıtları -Başbakanlık Osman- lı Arşivi (BOA), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı (ATASE), Kızılay Arşivi- taranmıştır. Ulaşılan Osmanlıca belgeler araştırmacı tarafından günümüz Türkçesine aktarılmıştır. Aynı zamanda konuya ilişkin Türkçe literatür taraması yapılmıştır. Çanakkaleye asker ihracının ilk günü olan 25 Nisan 1915 tarihi itibariyle cephede yaralanan asker sayısında ciddi artış yaşanmış ve bu yaralı askerlerin tedavi edilmesi ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bu amaçla yaralı askerler vapurlarla İstanbula taşınmış ve okul binaları bu askerlerin tedavisi için hastane haline getirilmiştir. Birçok okulun eğitim-öğretim faaliyetleri bu sebeple aksamıştır.
  • Öğe
    ÇanakkaleMuharebeleri Sırasında İstanbul'da yardım faaliyetleri
    (2012) Erdemir, Lokman
    Bir cephede başarı ya da başarısızlık, birliklerin durumu ve lojistik hizmetlerinin ikmali ile de ilgilidir. Cephedeki askerin her türlü ihtiyacının temini, yaralananların tedavisi ve belki her şeyden önemlisi cephe gerisinde kalan yakınlarının unutulmaması zaferin ardındaki önemli amillerdendir. Birkaç yıl öncesine kadar Balkanlarda hazin bir şekilde mağlup olan bu asker şimdi cephede bir destan yazmaktadır. Bu destanın askerlerin kahramanlıkları üzerinden anlatılması, sadece hakikatin bir kısmının ifadesidir. Oysa memleket insanı muharebeler sırasında cephedeki asker gibi kendisine terettüp edenleri yerine getirmeye çalışmış, bu amaçla ferdi veya dernekler vasıtasıyla cephedeki askerler ve geride kalanlar yakınları için yardımdan geri kalmamıştır. Devletin sadece kendi imkânları ile temini, mevcut Osmanlı ekonomisinin durumu da düşünüldüğünde ihtimal dışı olan birçok alanda halk kendine düşeni layıkıyla yerine getirmiş; yardım kampanyaları düzenlemiş, gerektiğine emeğini ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Çanakkale Merkeze ve İlçelerine Yerleştirilen Giritli Mübâdil Göçmenler
    (2012) Parlak, Cengiz
    Giritten Türkiyeye göçler Lozan Görüşmeleri sırasında, 30 Ocak 1923te imzalanan Mübâdele Protokolüyle düzenli bir şekilde yapıldı. Mübâdele Protokolü çerçevesinde 1923 yılı Kasım ayında nüfus değişimi başladı. Mübâdele çerçevesinde Çanakkale ve çevresinde iskân edilmek üzere Giritli mübâdiller deniz yoluyla bölgeye getirildiler. Girit mübâdilleri Çanakkale merkez, Ayvacık ve Küçükkuyu bölgelerine yerleştirildiler. Mübâdillere Türk Devleti tarafından iskân bölgelerinde tarım arazileri ve ticarethâneler verildi. Bu gayrimenkullerde ziraat yapıp ve ticaretle meşgul olan Giritli mübâdiller, yeni vatanlarında yaşamlarını sürdürmeye başladılar.
  • Öğe
    Çanakkale Cephesinde Anadolu Yakası Topları (Anadolu Boğaz Giriş Tabya ve Bataryaları)
    (2012) Esenkaya, Ahmet
    Çanakkale Cephesinde her an nice kahramanlıklar yaşanmıştır. Bu kahramanlıkların içinde çoğu zaman ikinci planda imiş gibi görünenler vardır. Çanakkale Cephesi Anadolu yakası Erenköy, İntepe, Karantina, Çakaltepe, Çamlık, Kumkale, Orhaniye, Cevat Paşa, Halileli ve Eskikale topçuları da sanki göz ardı edilenler arasında gibi gözükür. Hâlbuki öyle özverili hizmetleri vardır ki; onlara da hak ettikleri yeri tahsis etmek, tarihçinin en saygın görevlerinden biridir. Bu araştırma, Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivinde ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivinde (BOA) bulunan arşiv malzemeleri, Genelkurmay Başkanlığının Çanakkale Cephesi Harekâtı konulu üç cilt eseri ve diğer anı nitelikli kaynaklardan yararlanılarak yürütül- müştür.
  • Öğe
    Çanakkale Cephesi'nde 5'nci Ordu Kuruluncaya Kadar Kara Birlikleri
    (2016) Esenkaya, Ahmet
    Araştırmada 5 nci Ordu'nun kuruluşuna kadar Çanakkale Boğazı'nınher iki yakasına, civar sahillere savunma amaçlı yerleştirilmiş kara birliklerifaaliyetlerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşmak içinpost-pozitivist paradigma altında nitel araştırma yöntemlerinden dokümananalizi tekniği kullanılmıştır. Mevcut dokümanlar arşivler, askeri eserler veanılar taranarak elde edilmiştir.Araştırma sonucunda Osmanlı Devleti'nin güneyden gelecektehlikelere karşı, Çanakkale Boğazı'nın en dar bölgesinde kaleler yapmışolması, sahil savunma topları yerleştirerek İstanbul'u emniyet altındatutma çabası, bölgede muharebe öncesi ciddi bir savunma hazırlığının varolduğunu göstermektedir. Avrupa'da patlak veren savaşa paralel olaraközel, bölgesel ve genel seferberlik ilanı ile başlayan ve Marmara ve Egebölgesindeki mevcut kara birliklerinin Çanakkale Cephesi'ne doğrukaydırılması ile devam eden bir süreç başlamıştır. 1 nci Ordu Müfettişliğinebağlı kara birlikleri tamamen savunma amaçlı mevzilendirilmiştir. 'BirleşikFilo'nun Boğaz önünde beklerken, savunma hazırlıkları çok hızlı işlemeyebaşlamıştır. Görevli birlikler ne yapılacaksa onunla ilgili süratle kararalınmaya ve işlemler de hemen uygulamaya girişmişlerdir.Topçuluk ve mayın döşeme hizmetlerinde olduğu gibi kara birliklerininfaaliyetlerinde de, 'Birleşik Filo'nun ve iç ve dış aktörlerin ÇanakkaleBoğazı'na karşı ortaya koymaya çalıştıkları anlık baskılara karşı anive acil önlemler almak zorunda kalınmıştır. Mayın hatlarını korumakiçin gözetleme postaları, müfrezeler, tahrip müfrezeleri yerleştirilenTürkler; muhtemel işgallere karşı kara birlikleri getirerek uygun yerlereyerleştirmeye çalışılmıştır.