Yazar "Küçük, Uğur" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 41
  • [ X ]
    Öğe
    A new treatment modality for the treatment of unligated thoracic side branch of left internal mammary artery: Underexpanded stent
    (2024) Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır; Gazi, Emine; Aşgün, Halil Fatih; Özpınar, Uğur
    The left internal mammary artery (LIMA) is often preferred in coronary artery bypass grafting (CABG). LIMA has additional features such as less fenestration in the endothelial layer, less intercellular permeability, anti-thrombotic activity, rapid lipolysis, and less lipid synthesis, resulting in an excellent long-term patency rate. LIMA side branches or anatomical variations that are not ligated intraoperatively may cause coronary ischemia in the postoperative period. Although various treatment modalities such as coiling, vascular plug embolization, and surgical ligation have been described in treating LIMA side branches, no studies show the superiority of one treatment modality over another. In this case, the advantages, disadvantages, and critical points affecting the success of unligated LIMA side branches treatment methods were discussed.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Akut İnferior Miyokard İnfarktüsü ile Prezente Olan Aort Diseksiyonu
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-08-15) Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır
    Aort diseksiyonu, aortun intima ve media tabakasının birbirinden ayrıldığı, acil tanı ve tedavi gerektiren kardiyovasküler acillerden biridir. Göğüs ağrısı ile başvuran hastalarda elektrokardiyografilerde akut miyokard infarktüsü bulguları saptanabilir. Bizde acil servisimize göğüs ağrısı ile başvuran akut inferior miyokard infarktüs tanılı akut aort diseksiyonu olan hastayı sunmaya çalıştık.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut koroner sendromlu hastalarda kalp tipi yağ asid bağlayıcı protein (H-FABP) düzeyinin akut koroner sendrom risk skorları ile ilişkisi
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2017) Küçük, Uğur; Altun, Burak
    Amaç: Akut koroner sendrom (AKS) tanılı hastalarda kalp tipi yağ asit bağlayıcı proteinin (H-FABP) koroner arter hastalığının (KAH) yaygınlığı, ciddiyeti ile olan ilişkisini ve erken tanı koymada kullanılabilirliğini araştırdık. Yöntem: Biz çalışmamızda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi acil servisi ve kardiyoloji kliniğine başvurup evrensel kılavuzlarda (Europan Society of Cardiology ve American Heart Association da) tanımlandığı gibi AKS tanısı almış olan ve yine bu kılavuzlardaki öneriler doğrultusunda tanı ve tedavi amaçlı koroner anjiografi (KAG) yapılması planlanan 110 hasta aldık. Bu hastalardan hastanemize ilk başvuru anı ve 6.saatte kan alınarak tıbbi biyokimya laboratuvarına gönderildi. Elisa yöntemi ile HK401 HUMAN H-FABP kiti kullanılarak H-Fabp düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Başvuru anında baktığımız kardiyak markırlar içerisinde sensivitesi en yüksek olarak H-fabp %82,7, spesifitesi %83,3, pozitif prediktif değeri %97,6, negatif prediktif değeri %37,0, test güvenirliği %82,7 idi. 6.saat bakılan H-fabp için sensivite %78,6, spesifite %100,0, pozitif prediktif değer %100,0 negatif prediktif değer %36,4, test güvenirliği %80,9 du.Hastaların başvuru anında bakılan H-fabp'ın pozitif veya negatif olmasına göre sınıflandırdığımızda her iki grupta da Global Registry of Acute Coronary Events (GRACE), SYNergy between PCI with TAXUS™ and Cardiac Surgery (SYNTAX) ve Gensini risk skorları ile istatiksel olarak anlamlı ilişki görülmedi (p: 0,056, p:0,791, p: 0,278). H-fabp pozitif olan grupta Grace risk skoru ve Gensini risk skoru daha yüksek olmasına rağmen; H-fabp negatif hasta grubunda Syntax risk skoru daha yüksekti. Hastaların 6.saat bakılan H-fabp'ın pozitif veya negatif olmasına göre sınıflandırdığımızda H-fabp pozitif olan grupta Grace ve Gensini risk skorları ile istatiksel olarak anlamlı ilişki saptanırken (p: 0,003, p: 0,011); Syntax risk skoru ile istatiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı (p: 0,984). Sonuç: H-fabp'ın kardiyak risk skorları ile olan ilişkisini göstermiş olmakla birlikte, AKS'li hastaların prognozunu değerlendirmede kullanılabilirliğini ve H-fabp'ın hem erken tanıda hem de geç başvurularda spesifitesi %100,0 olduğundan kesin tanıda kullanılabilecek kardiyak markır olduğunu gösterdik. Çalışmamızın bilime katkısı bulunmakla birlikte, bu konuda daha geniş katılımlı çalışmaların yapılmasında gerek duyulmaktadır.
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokard infarktüsü ile başvuran bir COVID-19 hastasına yaklaşım
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2021) Duygu, Ali; Küçük, Uğur; Arslan, Mehmet
    Koroner arter hastalığı sıklıkla, şiddetli koroner arter daralmasına neden olan ve miyokardiyuma yetersiz kan akışına yol açan koroner aterosklerotik hastalığı ifade eder. COVID-19 pnömonisinin şiddetli endotelyal inflamasyon, mikrovasküler tromboz ve multiorgan yetmezliği ile birlikte sitokin fırtınası ile karakterizedir. COVID-19'un hem tromboz hem de miyokard hasarı üzerindeki etkileri sonucunda bu hastalarda miyokard infarktüsü sıklıkla görülmektedir. 68 yaşında erkek hasta 3-4 gün önce başlayan göğüste baskı hissi, nefes darlığı, el ve kollarda uyuşma şikayetleri ile acil servise başvurdu. Kardiyak troponin değerleri sırasıyla 560 ve 680 ng/L (üst sınır: 14 ng/L) idi. Toraks bilgisayarlı tomografi görüntüleri viral pnömoni ile uyumlu olduğu için hasta akut koroner sendrom ve COVID-19 pnömonisi ön tanılarıyla yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Medikal tedavi sonrası aynı gün kardiyojenik şok gelişince hasta koroner anjiyografi laboratuvarına alındı. Kardiyojenik şoklu hastada ilişkili tüm arterlere girişim düşüncesiyle lezyonlarına stent implante edildi. Şu anda, miyokardiyal hasarın sadece hastalık şiddetinin bir belirteci olup olmadığı veya COVID-19 morbidite ve mortalitesine doğrudan katkıda bulunup bulunmadığı belirsizliğini korumaktadır. Olgumuzda olduğu gibi troponin birçok COVID-19 hastasında limit değerleri aşmaktadır. Bu artış; miyokardit, akut koroner sendrom ve enfeksiyon gibi nedenlere sekonder olabilir ve bu nedenle ihmal edilebilir. Troponin yükselmesi olan ve akut klinik instabilite belirtileri olmayan hastalar (EKG değişiklikleri, ağrının tekrarlaması) öncelikle konservatif bir yaklaşımla tedavi edilebilir. COVID19 ve akut koroner sendrom tanısıyla kardiyojenik şok birlikteliğinde primer perkütan girişim yaptığımız hastamızda ekokardiyografi, EKG, klinik ve kardiyak enzim kombinasyonu ile merkezimizin multidisipliner yaklaşımından bahsederek bu sunumla başvuran hastaların tedavi uygulamalarına katkı sağlamaya çalıştık
  • [ X ]
    Öğe
    AORTIC DISSECTION PRESENTING WITH ACUTE INFERIOR MYOCARDIAL INFARCTION
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019) Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır
    Aortic dissection is a cardiovascular emergency requiring urgent diagnosis and treatment in which the intima and media of the aorta are separated from each other. In patients presenting with chest pain, acute myocardial infarction findings can be detected in electrocardiography
  • [ X ]
    Öğe
    Beyaz küre alt tipleri oranının supraventriküler taşikardili hastalarda değerlendirilmesi: Retrospektif kohort çalışma
    (Fatih BAŞAK, 2019) Küçük, Uğur; Arslan, Mehmet
    Amaç: Nötrofil/lenfosit oranı (NLO), monosit/lenfosit oranı (MLO) ve lenfosif/monosit oranı (LMO) yeni kardiyovasküler risk belirleyicileri olarak değerlendirilmiştir. Inflammation has been demonstrated to be associated with various types of arrhythmia. Bu çalışmadaki amacımız geriye dönük olarak supraventriküler taşikardi (SVT) tanılı hastalarda NLO, LMO ve MLO ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.Yöntemler: Çalışmamız 18 yaş ve üzerinde, Aralık 2017- Aralık 2018 tarihleri arasında kliniğimizde takip edilen 59 hastayı içermektedir. Hastaların 33 tanesi çarpıntı tanısı konmuş ablasyon için yatış verdiğimiz hastalar olup, diğer 26 tanesi noninvaziv yöntemlerle ritm bozukluğu tanısı konulamayan fakat çarpıntı şikayetleri devam eden kesin tanısını koyabilmek için elektrofizyolojik çalışma (EPS) yaptığımız hastalardan oluşmaktadır. Tüm hastalardan işlem öncesi hemogram ölçümü için kan örneği alındı. NLO değeri nötrofil sayısının lenfosit sayısına oranı, MLO değeri monosit sayısının lenfosit sayısına oranı ve LMO değeri lenfosit sayısının monosit sayısına oranı olarak hesaplandı. Ayrıca SVT tanısı mevcut hastalarımıza tedavi amaçlı; hem de noninvaziv yöntemlerle tanısı konulamayan çarpıntı hastalarına tanı ve tedavi amaçlı EPS yapıldı. Bulgular: Çalışmaya SVT'li 33 hasta ve EPS sonucu normal olan 26 tane sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Hematolojik parametreler karşılaştırıldığında NLO (1,96 (0,69) 103/μL karşı 2,17 (1,28) 103/μL, p=0,42) istatiksel olarak anlamlı değildi. Bir diğer parametrelerde hem MLO iki grup arasında (0,25 (0,09) 103/μL karşı 0,22 (0,08) 103/μL, p=0,19) hem de LMO iki grup arasında istatiksel olarak anlamlı değildi. (4,38 (1,37) 103/μL karşı 4,64 (1,45) 103/μL, p=0,49).Sonuç: Yaptığımız çalışmada NLO, LMO ve MLO değerlerinin SVT’nin varlığı için kullanılabilir gösterge olmadıklarını göstermiş olduk
  • [ X ]
    Öğe
    Can we medically follow coronary artery aneurysms?; A case report
    (2024) Duygu, Ali; Küçük, Uğur
    Coronary artery aneurysm (CAA) is an enlargement of the coronary vascular lumen that can’t be fixed and is at least 1.5 times the diameter of the normal coronary segment next to or connected to it. They are usually asymptomatic; their clinical presentation ranges from incidental findings on cardiac imaging to myocardial infarction (MI), and they may result in angina, MI, and sudden death, especially when they are very large. An aneurysm was seen in the middle segment of the left anterior descending artery (LAD) in the images obtained from the patient. After the council, coronary artery bypass grafting (CABG) was decided due to the risk of rupture, but the patient and his relatives did not accept the operation. In outpatient clinic visits every 3 months for 9 months, it was observed that her complaints regressed with medical treatment. There is still no clear treatment approach for CAAs and CABG, and percutaneous coronary intervention (PCI) may be preferred or medical therapy may be used.
  • [ X ]
    Öğe
    Çanakkale ilindeki Q ateşi olgularının retrospektif olarak değerlendirilmesi
    (2022) Çeviker, Sevil Alkan; Kayta, Safiye Bilge Güçlü; Şener, Alper; Küçük, Uğur; Sıddıkoğlu, Duygu; Çinpolat, Havva Yasemin
    Amaç: Q ateşi, özellikle risk grubundaki bireylerde akut ve kronik formda görülebilen, özgül olmayan semptomları nedeniyle tanısı atlanabilen, zoonotik bir hastalıktır. Önceleri sıklıkla yanlış tanı alan bu hastalık olguları, ülkemizden de son yıllarda bildirilmeye başlamıştır. Bu çalışmada Q ateşi olgularının klinik ve laboratuvar parametrelerini retrospektif olarak değerlendirmeyi ve Q ateşi farkındalığını arttırmayı amaçladık. Yöntem: Retrospektif gözlemsel çalışmamızda, 18 yaş üstü, kesin tanı almış, Q ateşi olguları değerlendirildi. Hastalara ait yaş, cinsiyet, meslek, ikamet edilen yer gibi demografik veriler, kene teması öyküleri, hastalığın geliştiği zaman dilimi (yıl, mevsim, ay), eşlik eden komorbiditeler, semptomlar, fizik muayene ve laboratuvar bulguları, tedaviler, hastaların iyileşme ve mortalite durumları irdelendi. Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 49.23±12.1 yıl, 7’si (%57) erkek olan 14 olgu dahil edildi. En sık semptomlar ateş yüksekliği (%100), öksürük (%71.4) ve miyalji (%57.1) idi. Olguların tamamı akut Q ateşi olgusu olup, endokardit hiçbir olguda saptanmadı. Sonuç: Ülkemizin Q ateşi hastalığı için olası endemik bölgelerden olması nedeniyle, özellikle kırsal kesimde yaşayan, hayvancılıkla uğraşma, pastörize edilmemiş süt/süt ürünü tüketme gibi risk faktörleri olan hastalarda özellikle pnömoni ve miyalji varlığında akılda tutulmalıdır.
  • [ X ]
    Öğe
    Chicken-egg and Cardiomyopathy Ventricular Extrasystole Paradox
    (2024) Altınsoy, Meltem; Küçük, Uğur
    Objectives: Left ventricular ejection fraction (LVEF) may decrease due to frequent ventricular extrasystoles (VESs). This study aimed to investigate whether the site of VES origin and other VES characteristics are associated with a decline in LVEF. Methods: The rhythm Holter records and follow-up files of 400 patients who presented to the outpatient clinic with complaints such as palpitations, presyncope, syncope, and dyspnea between January 2017 and March 2023 and who were prescribed a rhythm Holter as part of their evaluation were retrospectively reviewed. The relationship between reduced LVEF, defined as LVEF <50% on echocardiography, and VES characteristics was examined in patients with normal LVEF and a VES burden above 10%, utilizing 24- and 48-h electrophysiology studies. Results: The study comprised 34 patients with a mean age of 59.8±17.0 (range: 21–87) years. Among them, 55.9% (19 patients) were female, and the mean ejection fraction (EF) % was 49.5±11.3 (range: 25–67). Patients with EF % <50 (n=18) exhibited significantly higher diastolic diameter (5.3±0.5 vs. 4.7±0.5 cm, respectively; p=0.004), VES burden (32.3 vs. 16.7, respectively; p=0.0001), longer coupling interval (CI) measurements (p=0.018), and QRS duration (p=0.0001) compared to patients with EF % >50 (n=16). A positive correlation was observed between VES load and QRS duration in the group with EF <50% (r=0.664; p=0.002). In patients who developed VES-induced cardiomyopathy (CMP), VES originated from the mitral annulus (p<0.001), whereas VES originating from the right ventricular outflow tract was significantly associated with the non-CMP group (p<0.001). Conclusion: The burden of VESs may be associated with CMP, as well as longer QRS duration, CI, and exit location.
  • [ X ]
    Öğe
    Collateral development from vertebral artery to axil-lary artery in left subclavian artery agenesis
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2021) Arslan, Kadir; Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır
    Subclavian artery agenesis is the congenital underdevel-opment of the artery supplying the head, neck and upper extremity directly originating from the aorta. This rare benign condition is usually asymptomatic. But it can be symptomatic in 20% of cases. The decrease/absence of flow caused by agenesis may cause weakening in pulses, neurological events (presyncope, syncope) and ischemic changes in upper extremity. These symptoms can be caused by many inflammatory diseases, especially Taka-yasu's arteritis
  • [ X ]
    Öğe
    Comparison of lung ultrasonography, transthoracic echocardiography and clinical findings in assessing volume status in patients receiving renal replacement therapy
    (2024) Baştürk, Gizem; Bakırdogen, Serkan; Küçük, Uğur; Aylanç, Nilüfer; Çelik, Zübeyir; Basturk, Gökhan
    While transthoracic echocardiography and clinical findings are used to assess body volume status, lung ultrasonography (LUS), which is a non-invasive method, has also been used in assessing hypervolemia in recent years. This study aims to compare LUS, transthoracic echocardiography (TTE) and clinical findings in the assessment of body volume status in patients receiving renal replacement therapy (RRT). The study included 99 subjects who received RRT and were followed-up in our hospital. The patients were randomly selected from kidney transplant patients and those who had been receiving peritoneal dialysis (PD) or hemodialysis (HD) for at least the past three months. In addition, a control group consisting of 52 healthy subjects was also enrolled. LUS and TTE were simultaneously performed (within 24 hours). The mean left atrial (LA) diameter was 37.8±2.7 mm, 37.9±3.4 mm, 38.6±3.5 mm and 29.0±4.4 mm in patients who received PD, kidney transplantation, HD and in the control group, respectively. There was a moderate positive correlation between the total number of B-lines and LA diameter (mm) in the combined group consisting of the patient and control groups (p=0.0001, r=0.286). In this study, the number of B-lines on LUS has been found to be higher in patients receiving renal replacement therapy due to the effect of hypervolemia compared to the control group. However, there was no statistically significant difference in terms of the number of B-lines and LA diameter in echocardiography.
  • [ X ]
    Öğe
    COVID-19 pandemisinin kardiyovasküler sistem üzerine etkileri
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2021) Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır
    Aralık 2019’da Wuhan’da başlayıp kısa sürede tüm dünyaya yayılarak pandemiye neden olan yeni bir virüs tespit edilmiştir. Tüm insanlığı çaresiz bırakan etken, 11 Şubat 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü tarafından Ciddi Akut Solunumsal Sendrom-Koronavirüs-2 olarak tanımlamış ve klinikte ortaya çıkan hastalık ise Koronavirüs Hastalığı 2019 (COVID-19) olarak tıp literatürüne eklenmiştir. Virüs özellikle akciğer tutulumuna bağlı olarak pnömoniye neden olsa da hastalık hakkında bilgimiz arttıkça inme, akut koroner sendromlar, embolik olaylar gibi kardiyovasküler olaylara neden olduğu görüldü. Pandeminin başlangıcıyla birlikte yapılan klinik çalışmalarda hem COVID-19 enfeksiyonuna bağlı aşırı duyarlılığın hem de kardiyovasküler sistem hastalıklarıyla olan bağlantılısı gösterilmiştir. COVID-19 enfeksiyonu kardiyovasküler sistem hastalığı olanlarda daha ağır geçtiği ve mortalite üzerine olumsuz etkisi olduğu gösterilmiştir. Bu yazıda COVID-19 enfeksiyonunun kardiyovasküler sistem etkileri ve kardiyovasküler hastalığı olan bireylerdeki etkisi güncel literatür ışığında değerlendirildi
  • [ X ]
    Öğe
    Coxiella burnetii Enfeksiyonlarının Kardiyovasküler Tutulumları
    (İbrahim İKİZCELİ, 2023) Alkan, Sevil; Önder, Taylan; Şahin, Serpil; Küçük, Uğur; Vurucu, Servan; Gürbüz, Esra
    Q ateşi, hücre içi patojen olan Coxiella burnetii’nin neden olduğu yaygın bir zoonozdur. Q ateşine bağlı olarak endokardit, aort anevrizması, vasküler greft enfeksiyonu, miyokardit gibi birçok kardiyovasküler komplikasyonlar olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada Q ateşinin kardiyovasküler komplikasyonlarının gözden geçirilmesi amaçlanmıştır
  • [ X ]
    Öğe
    Digoxin Intoxication
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2022) Küçük, Uğur; Kırılmaz, Bahadır; Aşgün, H. Fatih; Akşit, Ercan
    Digoxin is a cardiac glycoside used in the treatment of heart failure and arrhythmia. It has a positive effect on ventricular contraction. However, it causes a decrease in heart rate due to its negative effect on the atrioventricular (AV) node. The narrow therapeutic range of blood digoxin levels cause some concerns about the drug. Our aim in this article is to summarize the effects of digoxin on the cardiovascular system and current approaches in case of possible side effects.
  • [ X ]
    Öğe
    Does Increased Fructose Consumption Increase Atherosclerosis Burden in Patients with NSTEMI?
    (Galenos Publishing House, 2024) Küçük, Uğur; Taşdelen, Bihter; Pesenli, Kudret
    Background and Aim: The pathophysiological process of coronary artery disease is not completely understood. According to some studies, fructose consumption is associated with coronary artery diameter change and blood flow; however, the relationship between fructose consumption and coronary atherosclerotic burden has not been adequately studied, and the purpose of our study was to investigate this relationship. Materials and Methods: One hundred and fifty patients with non-ST-elevation myocardial infarction (NSTEMI) who underwent coronary angiography were divided into two groups: low (<23) and high (?23) synergy between percutaneous coronary intervention with taxus and cardiac surgery (SYNTAX) scores. Fructose consumption was calculated for both groups, and the calculated fructose consumption was compared between the groups. Results: Fructose consumption was higher in patients with a high SYNTAX score than in those with a low SYNTAX score (10.75 ± 2.04 and 6.86 ± 1.54, P < 0.001). Receiver operating characteristic curve analysis showed that the cut-off value of fructose consumption was 41.50 (g) for the prediction of high SYNTAX score (area under the curve: 0.891, sensitivity: 94%, specificity: 73%, P < 0.001). Fructose consumption was determined to be a predictor of high SYNTAX score in patients with NSTEMI (odds ratio: 1,239; 95% confidence interval: 1,146-1,339; P < 0.001). Conclusion: Patients with high SYNTAX scores consumed a higher amount of fructose than those with low SYNTAX scores. High intake of fructose may play a role in coronary atherosclerotic burden score in patients with NSTEMI. © 2024 Galenos Publishing House. All rights reserved.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Effect of Treatment Regimen on Long-Term Mortality of Geriatric Patients Diagnosed With Stable Coronary Artery Disease
    (Springer, 2021) Küçük, Uğur; Duygu, Ali; Kırılmaz, Bahadır
    Background: Increased life expectancy across the world has resulted in an increase in the proportion of the elderly population who are lost to heart diseases. Advanced age and comorbidities are believed to change the response to treatments. In this study, we aimed to investigate the effects of surgical and medical treatments on the mortality of stable coronary diseases. Methods : A total of 150 geriatric patients who underwent coronary angiography (CAG) were followed up in our cardiology clinic. Patients who decided to undergo coronary artery bypass graft (CABG) surgery after CAG and were willing to undergo the operation were assigned to group 1, whereas those who were unwilling to undergo the operation were not eligible for percutaneous coronary intervention and were followed up medically, and were assigned to group 2. Keeping the primary goal as mortality rates, both the groups were compared using medical records for three years after the treatment. Results : After three years, the overall mortality rate included six patients (16%) in the CABG group versus 63 patients (55%) in the medical therapy group (p < 0.001). The CABG therapy was found to be significantly and independently associated with first- and third-year mortality (risk ratio: 0.064, 95% confidence interval: 0.009-0.467, p = 0.007; risk ratio: 0.305, 95% confidence interval: 0.151-0.615, p < 0.001, respectively). Kaplan-Meier analysis for first- and third-year all-cause mortality rates led to significant results and curves between the groups. Conclusion : Our study revealed that compared to CABG surgery in the treatment of coronary artery disease in geriatric patients, medical treatment is associated with poor outcomes in terms of mortality in long-term follow-up.
  • [ X ]
    Öğe
    Evaluation of Brucella pericarditis cases by pooled analysis method
    (Refik Saydam National Public Health Agency (RSNPHA), 2023) Evlice, Oğuz; Yilmaz, Mustafa; Çeviker, Sevil Alkan; Küçük, Uğur
    Objective: Brucellosis is one of the most frequent zoonotic infectious diseases and is a global public health concern, particularly in developing countries. Brucellosis causes systemic symptoms and can affect different parts of the body. Brucellar pericarditis is a rare involvement of the cardiovascular system. This study aimed to investigate the clinical outcomes of Brucella pericarditis cases. Methods: A pooled analysis study was conducted by searching four international online databases with the terms “Brucella” and “pericarditis” and their synonyms. The full texts or abstracts were screened using these keywords. The publications were examined in terms of the age and gender of cases, publication year and country, additional diagnosis, diagnostic methods, treatments, and outcomes. Results: The study included 25 cases (14 males, 56%), with a mean age of 38.84 ± 9.7 (12-79) years. Systemic findings were present in 17 (68%) patients, and 17 (68%) had a cardiac presentation. 10 (40%) patients had retrosternal pain/ chest pain, 10 (40%) patients had pericardial frontman, and five (%10) cases had tachycardia. The most commonly used diagnostic method was a serological test (96%), and a positive blood culture result was determined in 64%. The Rose Bengal test was performed in seven cases, of which six had positive results. Complete recovery was reported for 22 cases, and death in two patients. Conclusion: Although brucellosis is less common in many developed countries, it should be keep in mind differential diagnosis in endemic areas. Brucellosis is a rare cause of pericarditis and requires specific treatment. Standard tube agglutination tests are highly sensitive and specific in the diagnosis of brucellosis. This non-invasive, practical test should be used in the differential diagnosis of pericarditis. © (2023), (Refik Saydam National Public Health Agency (RSNPHA)). All Rights Reserved.
  • Küçük Resim
    Öğe
    Exercise-Induced Atrioventricular Block
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-08-15) Küçük, Uğur; Gazi, Emine
    Complete atrioventricular (AV) block associated with excretion is rare. We describe the case of a 67-year-old woman with normal conduction at rest, who developed AV block during a treadmill test. She gave a history of dizziness during exercise. She had no medical history. The patient’s physical examination was normal. Electrocardiography (ECG) showed normal sinus rhythm, incomplete right bundle branch block and a first-grade atrioventricular block. During treadmill test, ECG showed complete AV block. Electrophysiological study demonstrated rate dependent nodal AV block. Permanent dual chamber pace-maker was implanted to the patient. There is no any symptom after pacemaker.
  • [ X ]
    Öğe
    Hidden enemy of pulmonary arteries: COVID-19
    (2024) Duygu, Ali; Küçük, Uğur
    It has been reported that COVID-19 may cause severe endothelial damage. Pulmonary Artery Stiffness (PAS) is a strong predictor of right ventricular function. PAS can reveal important information about the endothelial functions of the pulmonary bed. In this study, we aimed to elucidate the possible effect of COVID-19 on PAS. The study was performed by measuring PAS values with transthoracic echocardiography in 130 patients, 60 of whom had COVID-19 and 70 were controls. COVID-19 patients with positive polymerase chain reaction (PCR) test results were included in the study 3-6 months after their positivity. When the Maximal frequency shift (MFS) (Hz) results were examined, no significant difference was observed between the patient and control groups (2764±279.24 and 2664.8±673.91 p=0.340, respectively). There was a significant difference between the patient and control groups in favor of the patient group in pulmonary acceleration time (PAT) (msec) results (93.18±14.99 and 126.1±17.58, respectively, p<0.001). There was a significant difference between the patient and control groups in favor of the patient group in PAS (Hz/msec) results (30.28±5.07 and 21.57±7.04, respectively, p<0.001). It is possible that COVID-19 may have adverse effects on the pulmonary artery wall and bed. As a result of endothelial damage due to COVID-19, an increase in PAS values can be observed.
  • [ X ]
    Öğe
    Identifying early left atrial dysfunction in COPD patients using ECG morphology-voltage-P wave duration score
    (Elsevier B.V., 2025) Küçük, Uğur; Mutlu, Pınar; Mirici, Arzu; Özpınar, Uğur; Özpınar, Selin Beyza
    Background: Chronic Obstructive Pulmonary Disease (COPD) is associated with left atrial (LA) dyfunction, which may contribute to adverse cardiovascular outcomes. This study investigates the predictive value of lately identified morphology-voltage-P wave duration electrocardiography (MVP ECG) score for detecting early LA dysfunction in COPD patients. Methods: In this cross-sectional study, 101 COPD patients were enrolled. All patients underwent speckle tracking echocardiography and were classified into two groups based on their LA functions. Results: Our findings demonstrate significant variations in Peak Atrial Longitudinal Strain (PALS) values among COPD patients, with a mean PALS of 28.74 ± 1.81 % for the group with normal LA function and 18.44 ± 1.87 % for the group with abnormal LA function (p < 0.001). Despite similar LA diameters across groups, these variations indicate subclinical LA pathogenesis. ROC curve analysis indicated that an MVP ECG score greater than 2.5 predicted abnormal LA function with a sensitivity of 65 % and a specificity of 91 % (area under the curve [AUC]: 0.873; p < 0.001), suggesting its utility in identifying atrial damage and remodeling. Conclusions: The MVP ECG score shows promise as a tool for early detection of atrial remodeling in COPD patients. © 2024 Elsevier Inc.