Yazar "Güneş, Fahri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adrenal cushing sendromunda atipik hormon reseptörlerinin değerlendirilmesi ve tanı testlerinin incelenmesi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2013-06) Aşık, Mehmet; Eroğlu, Mustafa; Erbağ, Gökhan; Güneş, Fahri; Şahin, Mustafa[No Abstract Available]Öğe Adrenal Metastazlar(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Erbağ, Gökhan; Aşık, Mehmet; Eroğlu, Mustafa; Güneş, Fahri; Şen, Hacer; Binnetoğlu, Emine; Bilen, Yıldız; Ükinç, KubilayAdrenal bez, malign tümörlerin sık metastatik alanlarındandır. Metastatik tümörlerin postmortem yapılan otopsi serilerinde %13-17 arasında adrenal metastaz tespit edilmiştir. En sık olarak akciğer ve primer böbrek tümörlerinde adrenal metastaz görülmektedir. Ancak izole adrenal metastaz %1’den az vakada görülmüştür. Benign ve malign adrenal kitleler arasındaki farkı en iyi gösterme yolu kesitsel görüntüleme yöntemlerinde kitlelerin karakteristik özellikleridir. Biz bu retrospektif çalışmada adrenal insidenteloması (Aİ) olan vakaların arasından malignitesi olan ve olmayan Aİ hastaları karşılaştırmayı planladık. 2010-2013 tarihleri arasında retrospektif olarak hastanemiz iç hastalıkları ve endokrinoloji polikliniği kayıtları incelenerek MRI yada CT ile Aİ tespit edilen 366 hastanın özellikleri değerlendirildi. Hastaların adrenal kitle boyutları değerlendirilirken bilateral adrenal kitlesi olan hastalarda kitlelerden en büyüğünün boyutu değerlendirmeye alındı. Retrospektif olarak hastaların Aİ benign ve malign ayrımı yapılırken görüntüleme özellikleri ve primer malignite durumu değerlendirildi.Çalışmamızdaki hastaların 233’ü (%69,8) benign adrenal kitle, geriye kalan 113’ünün (%30,8) ise metastatik adrenal kitle olduğu kayıtlardan tespit edildi. Çalışmamıza 220 (%60,2) erkek ve 146 (%39.8) kadın hasta dahil edildi. Benign adrenal kitlesi olan hastaların %54,9 ve adrenal metastazlı hastalarda %71,7 oranında erkek cinsiyet görüldü (p<0,01). Adrenal metastaz olarak kabul edilen hastaların 53’ü (%46,9) akci- ğer kaynaklı olup diğer sık görülen maligniteler sırasıyla endometrium kanseri (%9), meme kanseri (%5,3), kolon kanseri (%8,8), prostat kanseri (%4,4) olarak saptanmıştır. Benign adrenal kitleyle başvuran hastalarda %41.5 tek taraflı adenom saptanırken bu oran adrenal metastaz kabul edilen olgularda %20,4 saptanmış- tır (p<0,01). Bununla birlikte 25 (%17,89) hastada bilateral adrenal kitle saptandı. Adrenal metastaz hasta gurubunda bilateral adrenal kitleyle başvuru daha fazla oranda saptandı (p<0,01). Adrenal kitleyle başvuran hastalarda adrenal metastaz olasılığı mutlaka akılda tutulmalıdır. Bununla birlikte primer malignitesi olan olgularda özellikle akciğer kanseri vakalarında adrenal bezler görüntüleme yöntemleriyle ayrıntılı olarak incelenmelidir. Bilateral adrenal kitleyle başvuran vakalarda malignite olasılığını ön planda düşünmemiz gerekmektedir.Öğe Aşikar ve subklinik hipotiroidili hastalarda karotis arter intima media kalınlığı ve nötrofil lenfosit oranı(2013) Güneş, Fahri; Aşık, Mehmet Doğan; Altun, Burak; Şen, Hacer; Binnetoğlu, Emine; Akbal, Erdem; Özçelik, ŞengülAmaç: Hipotiroidizmin ister aşikar ister subklinik olsun kardiyovasküler sistem üzerine çeşitli etkileri vardır. Nötrofil-lenfosit (N/L) oranı, kardiovasküler hastalıklar ve ateroskleroz ile ilişkili bulunmuştur. Biz çalışmamızda, aşikar ve subklinik hipotiroidili hastalarda karotis arter intimia media (KİM) kalınlığı ve N/L oranı arasındaki ilişkiyi de- ğerlendirmeyi amaçladık.Yöntemler: Çalışmamız 36 subklinik hipotiroidi (SH) ve28 aşikar hipotiroidi (AH) tanılı hasta ve 30 sağlıklı gönüllüyü içermektedir. Tüm vakaların KİM kalınlığı, tiroid hormon seviyeleri, tam kan sayımı ve lipit parametreleriölçüldü. N/L oranları için korelasyon ve lineer regresyon analizleri uygulandı.Bulgular: Kontrol grubunda, SH ve AH’li hastalarda ortalama KİM kalınlığı sırasıyla 0,51 ± 0,15, 0,58 ± 0,16, 0,67 ± 0,24 mm bulundu. AH’li hastalarda KİM kalınlığı, sağlıklı gönüllülere göre daha yüksekti (p < 0,05). Ancak, SH’lihastalarda KİM kalınlığı, diğer gruplardan farklı bulunma-dı (p > 0,05). KİM kalınlığı ile N/L oranı arasında herhangibir korelasyon saptanmadı (p < 0,05).Sonuç: Aşikar ve subklinik hipotroidisi bulunan hastalarda N/L oranları benzerdi ve aterosklerotik belirteçlerleilişkisi saptanmadı.Öğe Behçet üveitli bir olguda oral metilprednisolon tedavisine bağlı inatçı hıçkırık(2013) Tufan, Hasan Ali; Kocabıyık, Ömer; Arıkan, Sedat; Gencer, Baran; Kara, Selçuk; Güneş, FahriKortikosteroidler, üveit tedavisinde kullanılan en önemli ilaç grupları arasında yer almaktadır. Bu ajanların topikal, sistemik veya göz çevresine olan kullanım şekilleri, inflamasyonun yeri ve şiddetine göre değişmektedir. Sistemik steroidler; iştah ve davranış değişiklikleri, flushing, sıvı retansiyonu gibi kısa süreli veya osteoporoz, miyopati, hipertansiyon, Cushing sendromu, katarakt ve glokom gibi uzun süreli yan etkilere neden olabilmektedir. Bu çalışmada Behçet üveiti nedeniyle sistemik metilprednisolon başlanan bir hastada gelişen inatçı hıçkırık tablosu sunulmuştur. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 471-3)Öğe Co-occurrence of papillary and follicular thyroid carcinoma in a patient with Hodgkin’s disease(2013) Aşık, Mehmet; Özkul, Faruk; Toman, Hüseyin; Durmuş, Ahmet; Anaforoğlu, İnan; Güneş, Fahri; Akbal, Erdem[Abstract Not Available]Öğe Electrocardiogram Changes in Acute Carbon Monoxide Intoxication(2013) Batgi, Hikmetullah; Güneş, Fahri; Canatan, Tuğba; Akbal, Erdem; Şen, Hacer; Köklü, SeyfettinAmaç: Karbonmonoksit (CO) zehirlenmeleri direkt olarak kardiyovasküler toksisite ile ilgilidir. Daha önceki çalış- malarda akut karbonmonoksit zehirlenmeleri ve QT dispersiyonu arasındaki ilişki rapor edilmiştir, ancak p dalga- sı değişikliği araştırılmamıştır. Bizim çalışmamızdaki amacımız, karbonmonoksit zehirlenmelerinde QT aralığı ve pdalgasındaki değişiklikleri değerlendirmektir. Yöntem ve Gereçler: Çalışmaya CO zehirlenmesi tanısı almış 20 hasta dahil edildi. CO intoksikasyonu tanısı arte- riel kan gazı analizi ile doğrulandı. Kontrol grubu olarak, benzer yaş ve cinsiyette sağlıklı 22 kişi alındı. Bütün has- talarda QT, QTc, QTd, QTdc, p maximum, p minumum ve p dalga dispersiyonu 12 kanallı EKG ile değerlendirildi.Kardiak enzimleri içeren laboratuvar testleri ölçüldü. Sonuç: CO intoksikasyonu olan grupta QTc maxium, QTc dispersiyonu ve beyaz küre sayıları, kontrol grubundan an- lamlı olarak yüksekti. Nötrofil sayıları, QTc maksimum ve QTc minimum değerleri arasında pozitif korelasyon var- dı. Lökosit sayısı ile kalp hızı arasında ise pozitif korelasyon mevcuttu. Tartışma: Bu çalışmada p dalga değişikliği saptanmamıştır. CO intoksikasyonlarında kan lökosit ve nötrofil sayısı ileQT dalga değişikliği arasında korelasyon saptanmıştır.Öğe Evaluation of the risk of atherosclerosis in patients with adrenal incidentaloma using the ultrasound biomarkers EFT and CIMT(Acta Medica Mediterranea, 2015) Şen, Hacer; Uysal, Fatma; Binnetoğlu, Emine; Aşik, Mehmet; Erbağ, Gökhan; Güneş, Fahri; Eroğlu, MustafaIntroduction: Adrenal incidentalomas (AIs) are masses frequently observed on radiological examination that have attracted attention due to their coincidence with metabolic disorders. Recently, the relationship between atherosclerosis and adrenal incidentalomas has been noted. Epicardial fat tissue (EFT) and carotid artery intima-media thickness (CIMT) measurements show the development of atherosclerosis (AS). The aim of this study is to evaluate the risk of cardiovascular disease in AI patients using EFT and CIMT readings. Materials and methods: Our study included 63 AI patients and 48 healthy controls. All patients were evaluated for blood pressure, Body Mass Index(BMI), EFT, CIMT, and lipid parameters. AI patients were also investigated for hormonal secretion. The relationship between risk of atherosclerosis and EFT, CIMT was analyzed. Results: Control subjects (mean EFT, 3.92 ± 1.14 mm) had lower EFT than patients with subclinical Cushing's syndrome (SCS) and non-functional adenoma (NFA) (mean EFT, 6.22 ± 1.97 mm and 5.44 ± 1.61 mm, respectively) (both P < 0.001). There was no difference in EFT between SCS and NFA patients. CIMT was significantly lower in control subjects (mean CIMT, 0.65 ± 0.11 mm) than in NFA patients (mean CIMT, 0.75 ± 0.18 mm) (P < 0.01). The EFT of SCS patients was not significantly different from the EFT of either NFA patients or controls. Conclusion: EFT thickness measurements may be helpful as an early atherosclerosis marker in AI patients.Öğe Helikobakter pilori olgularının göz içi basıncı ve retina sinir lifi tabakası kalınlık ölçümlerinin incelenmesi(2014) Gencer, Baran; Güneş, Fahri; Tan, Yusuf Ziya; Akbal, Erdem; Tufan, Hasan Ali; Ekim, Yeliz; Şen, HacerAmaç: Glokom olgularında Helikobakter pilori (HP) prevalansının yüksek olduğu geçmiş çalışmalarda gösterilmiştir. Prospektif çalışmamızda HP pozitif ve negatif olguların göz içi basınç (GİB) ve retina sinir lifi tabakası kalınlık (RSLTK) ölçümlerini karşılaştırmayı amaçladık. Yöntemler: Gastrit bulguları olan 91 hastada HP varlığı üre nefes testi veya gastrik biyopsi ile araştırıldı. Hastaların tam oftalmolojik muayeneleri takiben GİBı Goldmann aplanasyon tonometresi ve RSLTKı spektral optik koherens tomografi ile ölçüldü. Hastaların demografik ve klinik özellikleri kategorik değişkenler için ?² testi ve sürekli de- ğişkenler için Mann Whitney U testi ile karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma kriterlerine uyan 74 hastada (27 erkek, 47 kadın) HP pozitif ve 16 hastada (7 erkek, 9 kadın) ise HP negatif olarak saptandı. Ortanca (minimum-maksium) yaş değerleri HP pozitif grup için 46 (18-79) ve HP negatif grup için 51 (18-67) idi. HP pozitif 74 hastanın 147 gözü ve HP negatif 16 hastanın 31 gözü çalışmaya dahil edildi. GİB ortanca değerleri HP pozitif grupta 14 (7-21) mmHg ve HP negatif grupta 14 (8-18) mmHg olarak saptandı. Üst, temporal, alt ve nazal kadranlarda ölçülen RSLTKların ortanca değerleri HP pozitif grupta sırasıyla 122(98- 165), 68(50-101), 135(93-188), 79(51-120) mikron ve HP negatif grupta ise sırasıyla 120(94-161), 67(43-104), 129(94-166), 76(50-97) mikron olarak bulundu. İki grup arasında GİB ve RSLTK ölçümleri karşılaştırıldığında aralarında istatiksel anlamlı fark olmadığı görüldü (p>0,05). Sonuç: Bu çalışmada HP pozitif olguların GİB ve RSLTK ölçümlerinin HP negatif olgu grubuna göre anlamlı farklılık göstermediği bulundu. Glokom ile HP arasında ilişki olduğunu göstermek için geniş olgu serilerinde randomize vaka kontrollü histolojik ve serolojik çalışmaların yapılması gerekmektedir.Öğe Hipertrigliseridemi sonucu oluşan nekrotizan pankreatit olgusunda diyabet gelişimi(2013) Şen, Hacer; Binnetoğlu, Emine; Güneş, Fahri; Aşık, Mehmet; Kızıldağ, Betül; Özçelik, Şengül; Ükinç, KubilayAkut nekrotizan pankreatit mortalite ve morbidite oranıyüksek bir pankreatit formudur. Tedavisi klinik duruma göremedikal ve cerrahi olabilmektedir. Pankreatitin en sık nedenikronik alkol kullanımı ve bilier patolojilerdir.Hipertrigliseridemiden kaynaklanan akut pankreatitler dahanadirdir. Bu yazıda hipertrigliseridemi sonucu akut yaygınnekrotizan pankreatit ve sonrasında pankreatik yetmezliksonucu diyabetes mellitus (DM) gelişen 37 yaşındaki erkekhasta literatür eşliğinde tartışılmıştır.Öğe Hodgkin's Disease and Autoimmune Hemolytic Anemia: A Case Report(2013) Güneş, Fahri; Akbal, Erdem; Akyürek, Ömer; Sarıbacak, Esra Can; Altınbaş, MustafaHodking hastalığı lenfatik sistemin monoklonal malign bir hastalığıdır. Otoimmün hemolitik anemi, trombositopenive lökopeniler özellikle kronik lenfositik lösemi ve nonhodking lenfoma olmak üzre lenfoproliferatif hastalıklar ara- sında görülebilir, fakat bunlar hodking hastalığında nadiren görülür. En sık görülen hematolojik bulgu normokromiknormositik anemidir. Hodking hastalığında immün trombositopenik purpura, immün nötropeni gibi çeşitli immüno- lojik hastalıklar tanımlanmıştır. Bununla birlikte otoimmün hemolitik anemi, hodking hastalığında nadiren görülür.Biz bu yazıda direk coombs pozitif hemolitik anemi ve pansitopeniye neden olan hodking hastlıklı bir vaka sunduk.Öğe Hyperimmunoglobulin D Syndrome: Case Report(2015) Şen, Hacer; Sılan, Fatma; Binnetoğlu, Emine; Güneş, Fahri; Akurut, Çisem; Uludağ, Ahmet; Özdemir, ÖztürkHyperimmunoglobulin D syndrome is a rare autosomal recessive inherited disease characterized by fever attacks, which may be accompanied by chills, headache, abdominal pain, and cervical lymphadenopathy. Typical hyperimmunoglobulin D syndrome patients start to show symptoms in the first years of life. Diagnosis is based on the presence of symptoms with reduction in the enzyme activity of mevalonate kinase or by detecting the mutation in the mevalonate kinase gene that causes the disease. In this article, we present a 21-year-old female patient who started having fever attacks in early childhood and was diagnosed with familial Mediterranean fever; however, in spite of treatment, whose complaints did not resolve. The genetic analysis, which detected homozygote mevalonate kinase gene mutation and resulted in the hyperimmunoglobulin D syndrome diagnosis, is presented with an accompanying discussion of the literature.Öğe Plasma levels of Nesfatin-1 in patients with polycystic ovary sydrome(Acta Medica Mediterranea, 2014) Binneto?lu, Emine; Erba?, Gökhan; Gencer, Meryem; Turkön, Hakan; Aşik, Mehmet; Güneş, Fahri; Şen, HacerIntroduction: Polycycstic ovary syndrome (PCOS) is an important disorder in women of reproductive age which is characterised with menstrual dysfunction, anovulation and hyperandrogenism. 5-10% of the female population affected by this syndrome. Nesfatin-1 is a new anorexigenic hormone which is expressed from several regions of hypothalamus and peripheral tissues. Nesfatin-1 is related with obesity, insulin resistance and appetite. We aimed to evaluated the nesfatin-1 levels in patients with PCOS. Material and methods: Sixty-five patients (37 patients with PCOS and 28 healthy control subjects) were enrolled in the study. We included newly diagnosed patients with PCOS in our study. Diagnosis of PCOS was based on the 2003 ESHRE/ASRM diagnostic criteria. Results: The patients with PCOS and controls were similar in terms of mean age body mass index (BMI), waist/hip (W/H) ratio and homeostasis model assessment-insulin resistance (HOMA-IR) index. Plasma Nesfatin-1 levels were similar between groups. There was no correlation between plasma Nesfatin-1 levels and other parameters. Conclusion: In conclusion nesfatin-1 may be play important role in glucose metabolism and insulin resistance. In this study due to the absence of insulin resistance in PCOS patients, levels of Nesfatin -1 were similar with control group. Nesfatin levels were associated with glucose metabolism, but further studies are needed in this regard.Öğe Primer aldosteronizmli bir olgu da tedavi sonrası hiperglisemide belirgin düzelme(2014) Şen, Hacer; Binnetoğlu, Emine; Güneş, Fahri; Aşık, Mehmet; Özçelik, Şengül; Ükinç, Kubilay[Abstract Not Available]Öğe Serum Fetuin-A level in patients with ankylosing spondylitis and its relationship with clinical parameters(2015) Gökmen, Ferhat; Akbal, Ayla; Güneş, Fahri; Binnetoğlu, Emine; Şen, Hacer; Aşık, Mehmet; Akbal, ErdemAmaç: Bu çalışmada, ankilozan spondilit (AS) hastalarında serum fetüin-A düzeyinin hastalık aktivasyonu ve klinik parametrelerle ilişkisi araştırıldı. Hastalar ve yöntemler: Çalışmaya 47 AS hastası (30 erkek, 17 kadın; ort. yaş 39.7±11.1 yıl; dağılım 20-69 yıl) ve 30 sağlıklı kontrol (14 erkek, 16 kadın; ort. yaş 42.0±11.5 yıl; dağılım 19-63 yıl) alındı. Ankilozan spondilitin değerlendirilmesinde eritrosit sedimentasyon hızı, C-reaktif protein, Bath Ankilozan Spondilit Hastalık Aktivite İndeksi, Bath Ankilozan Spondilit Fonksiyonel İndeksi, Bath Ankilozan Spondilit Radyoloji İndeksi ve Bath Ankilozan Spondilit Metroloji İndeksi kullanıldı. Serum fetüin-A düzeyleri ELISA kullanılarak ölçüldü. Bulgular: Ankilozan spondilit hastalarında ortalama serum fetüin-A değerleri (984±203 ng/mL) kontrollere göre (1156±218 ng/mL) anlamlı şekilde düşüktü (p=0.001). Ankilozan spondilit hastalarında fetüin-A değerleri ile C-reaktif protein arasında istatistiksel olarak anlamlı negatif korelasyon saptanırken (p=0.009, r=-0.377) eritrosit sedimentasyon hızı, Bath Ankilozan Spondilit Hastalık Aktivite İndeksi, Bath Ankilozan Spondilit Metroloji İndeksi, Bath Ankilozan Spondilit Fonksiyonel İndeksi veya Bath Ankilozan Spondilit Radyoloji İndeksi parametreleri ile fetüin-A arasında herhangi bir anlamlı korelasyon saptanmadı. Sonuç: Serum fetüin-A düzeyleri AS hastalarında kontrol grubundan daha düşüktü. Öte yandan, serum fetüin-A düzeylerinin hastalık aktivitesinde temsili bir belirteç olarak rolünü gösteren ileri araştırmalar gerekmektedir.Öğe Tirotoksik hipokalemik periyodik paralizi: Olgu sunumu(2015) Şen, Hacer; Şen, Halil Murat; Binnetoğlu, Emine; Erbağ, Gökhan; Güneş, Fahri; Aşık, MehmetTirotoksik hipokalemik periyodik paralizi (THPP),hipertiroidizmin nadir görülen bir komplikasyonu olup,tekrarlayan hipokalemi ile birlikte akut kas güçsüzlüğü ilekarakterize bir hastalıktır. Aşırı karbonhidrat alımı, stresveya ağır fiziksel aktivite atağın ortaya çıkmasına yol açar.Hastalığın oluşum mekanizması, tirotoksikozda artan betaadrenarjik stimulasyonun Na+ -K- ATPaz pompasını aşırıaktivasyonuyla, iskelet kası hücresine akut K+ iyonunungeçişidir. Atakların süresi ortalama 2 -36 saat kadar olupgerekli durumlarda K replasmanı ile bu süre daha dakısalmaktadır. Sonuç olarak hastalarda ataklar halinde kasgüçsüzlüğü veya paralizi izlenmektedir. Bu yazıda, yenibaşlayan paralizi atakları tarif eden ancak ailede benzer birtablonun görülmediği 23 yaşında bir erkek hastasunulmaktadır.Öğe Toluen maruziyeti nedeniyle gelişen dilate kardiyomiyopati ve ventriküler taşikardi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2013-03) Güneş, Fahri; Akbal, Erdem; Şen, Hacer; Temiz, Ahmet[No Abstract Available]