Yazar "Ekinci, Alper" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankilozan Spondilit, Crohn Hastalığı ve Anti-tümör Nekroz Faktör-alfa Tedavi ile İndüklenen Psoriasis olan Hastada Ustekinumab Tedavisine Dramatik Yanıt(Galenos Yayınevi, 2021) Kılıç, Sevilay; Reşorlu, Hatice; Ekinci, Alper; Bulut Keskin, Ayşe SelcenAnti-tümör nekroz faktör-alfa (anti-TNF-α) ilaçlar ile tedavi, Crohn hastalığı, ankilozan spondilit ve psoriasis dahil olmak üzere, ortak patogeneze sahip olan birçok kronik enflamatuvar hastalıkta önemli iyileşme sağlar. Ancak bu tedaviler esnasında, paradoksal olarak, psoriasis gibi kütanöz yan etkiler görülebilmektedir. Patofizyolojisi halen tam olarak anlaşılamamasına rağmen, TNF-α blokajının yatkın kişilerde lokal olarak aşırı interferon-α üretimini tetiklediği ve psoriatik lezyonlara neden olduğu düşünülmektedir. Bu olguda ankilozan spondilit ve Crohn hastalığı nedeniyle, önce adalimumab sonrasında infliksimab kullanan ve bu ilaçlara bağlı psoriasiform lezyonları gelişen, 50 yaşında kadın hastamızı sunduk. Anti-TNF-α tedavisi kesilen ve ustekinumab başlanan hastada, tedaviye dramatik bir yanıt alınmıştır. Psoriasiform döküntüler düzelmiş, ankilozan spondilit ve Crohn hastalığına ait hastalık aktivitesi baskılanmıştır. Ustekinumab, anti-TNF-α ilaçlara bağlı psoriasiform döküntüler gelişen, ankilozan spondilit ve Crohn hastalarının yönetiminde iyi bir seçenek olabilir.Öğe Bullous pemphigoid complicating human orf disease(Pakistan Association of Dermatologists, 2018) Ogretmen, Zerrin; Gül, Ceren; Ekinci, Alper; Akalın, TanerOrf is a zoonosis caused by Parapoxvirus and transmitted to human by sheep. Bullous pemphigoid has been reported as an occasional complication following orf. We report a 51-year-old female who developed bullous pemphigoid 3 weeks following orf. The case is reported for its rare co-occurrence. © 2018 Pakistan Association of Dermatologists. All Rights Reserved.Öğe Elevated Serum Endocan Levels in Patients with Rosacea: A New Therapeutic Target?(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2021) Kılıç, Sevilay; Mermutlu, Selda I.; Şehitoglu, Hilal; Ekinci, AlperBackground: Rosacea is a chronic inflammatory skin disease whose etiopathogenesis is still unknown. Previous studies have shown a relationship between certain inflammatory disorders and serum endocan levels. Endocan (previously known as endothelial cell-specific molecule 1) might play a role in the pathogenesis of various inflammatory diseases. Aims and Objectives: Our study aimed to evaluate serum endocan levels in patients with rosacea to investigate the association of endocan with the demographic data. Materials and Methods: The study recruited individuals aged ≥18 years who voluntarily agreed to participate in the study. The participants included 37 women (mean age: 48.29 ± 12.08 years) and 13 men (mean age: 52.23 ± 13.34 years) diagnosed with rosacea, and 37 women (mean age: 49.18 ± 16.6 years) and 13 men (mean age: 53.69 ± 11.30 years) selected as controls. Both groups were matched according to age and sex. The rosacea diagnosis was based on clinical examination findings, and serum endocan levels were measured using the method of enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). The statistical significance of the data was determined by the Mann-Whitney U test, and a value of P < 0.05 was considered statistically significant. Results: Serum endocan levels differed significantly between the patients with rosacea and the control group (P < 0.05). Conclusion: Circulating endocan might be a new marker related to disease progression in patients with rosacea. Further investigation is needed to determine whether endocan levels could become a new therapeutic target in rosacea, a disease that still cannot be fully cured.Öğe Important Roles of Interleukin-36, Interleukin-37, and Interleukin-38 Cytokines in the Pathogenesis of Rosacea(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2024) Ekinci, Alper; Kilic, Sevilay O.; Demir, Nesrin; Siddikoglu, DuyguBackground: Rosacea is a chronic inflammatory skin disease. Previous studies have determined that IL-36, IL-37, and IL-38 may play a role in the pathogenesis of various inflammatory diseases. Aims and Objectives: The present study aims to evaluate the relationship of these cytokines with rosacea. Materials and Methods: A total of 100 individuals, including 50 patients with rosacea and 50 healthy controls, were included in the study. IL-36, IL-37, and IL-38 levels were measured using the ELISA method by taking serum samples from all participants. Results: The mean serum levels of IL-36, IL-37, and IL-38 in the patient group were 52.17 +/- 24.07 pg/ml, 18.46 +/- 8.18 pg/ml, and 25.74 +/- 8.36 ng/l, respectively. The mean serum levels of IL-36, IL-37, and IL-38 in the control group were 32.99 +/- 19.90 pg/ml, 44.61 +/- 22.27 pg/ml, and 45.61 +/- 17.32 ng/l, respectively. The difference between the serum levels of IL-36, IL-37, and IL-38 in the patient and control groups was statistically significant (P < 0.001). Conclusion: Based on these findings, an increase in IL-36 and a decrease in IL-37 and IL-38 may contribute to the pathogenesis of rosacea. Future rosacea treatments could target and/or interact with these possible steps in the pathogenesis of rosacea.Öğe Paracetamol and Chlorpheniramine Combination-Induced Linear Ig A Bullous Dermatosis(Türkiye Klinikleri, 2021) Kılıç, Sevilay; Ekinci, AlperLinear IgA bullous dermatosis (LABD) is an autoimmune, subepidermal vesiculobullous dermatosis. The etiology is unknown in most patients. Most recent case reports report drug-induced LABD cases. A 35 year-old male patient presented to our clinic with the complaint of tense bullous lesions located on trunk and extremities which started to occur after using a combinated drug including paracetamol and clorpheniramine. The lesions on the patient had responsed quickly to systemic and topical corticosteroid treatment, no new lesion had existed since fifth day of treatment and older lesions had begun to be epithelized. Clinical findings and histopathologic and direct immunoflourescent examination findings are important for differentiation between LABD and other bullous dermatoses. The clinical course is lighter than the idiopathic form in drug-induced LABD. Drug-induced LABD is rarely observed compared to idiopathic form. Many drugs can cause this condition. The reported drug lists and variety continue to increase. Dermatologists should be aware of the rare adverse effects that may occur as a result of drug use.Öğe Rozasea hastalarında serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeylerinin değerlendirilmesi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2021) Ekinci, Alper; Kılıç, SevilayGiriş ve Amaç: Rozasea, patogenezi halihazırda net olarak aydınlatılamamış olan, ön planda yüz cildinde dışbükey bölgelerde eritem, telenjiektazi, papül, püstül ve fimatöz lezyonlarla karakterize olan ve göz tutulumu da izlenebilen, kronik ve inflamatuar kökenli bir deri hastalığıdır. Proinflamatuar bir sitokin olan interlökin-36 ve anti inflamatuar sitokinler olan interlökin-37 ve interlökin-38, interlökin-1 sitokin ailesinin en yeni keşfedilmiş üyeleri olup çeşitli çalışmalarda bu sitokinlerin bazı inflamatuar ve otoimmün hastalıklarda, bazı enfeksiyon hastalıklarında ve bazı malignitelerde rolü ve önemi sorgulanmıştır. Biz de çalışmamızda rozasea hastalarında serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeylerini sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırarak bu sitokinlerin rozasea patogenezi ile ilişkisini değerlendirmeyi ve bu sayede rozasea tedavisine yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedefledik. Yöntem: Çalışmamıza 50 rozasea hastası ve 50 sağlıklı kontrol olmak üzere toplam 100 birey dâhil edildi. Rozasea hastalarının demografik verileri, hastalık başlangıç yaşı ve süreleri, rozasea alt tipleri ve rozasea lezyonlarının yerleşim bölgeleri, ek hastalık ve düzenli ilaç kullanımları, sigara ve alkol kullanımları, son 3 ayda rozasea için tedavi kullanımları sorgulandı. Hasta ve kontrol grubundaki katılımcıların her birinden serum örnekleri alınarak interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeyleri ELISA yöntemiyle ölçüldü. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen hastaların yaş ortalaması 55,38 ±11,78 yıl, kontrol grubunun yaş ortalaması 45,36± 11,69 yıldı. Çalışmada yer alan 50 hastanın %66' sı (n=33) kadın, %34' ü (n=17) erkekti. Kontrol grubunda yer alan 50 bireyin %68' i (n=34) kadın ve %32' si (n=16) erkekti. Hasta grubunda serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzey ortalaması sırasıyla 52,17±24,07 pg/ml, 18,46±8,18 pg/ml ve 25,74±8,36 ng/l; kontrol grubunda serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzey ortalaması sırasıyla 32,99±19,90 pg/ml, 44,61±22,27 pg/ml, 45,61±17,32 ng/l olarak tespit edildi. Hasta grubunda serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzey ortanca değerleri sırasıyla 45,20 pg/ml, 17,60 pg/ml, 24,93 ng/l; kontrol grubunda serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzey ortanca değerleri sırasıyla 27,64 pg/ml, 44,16 pg/ml, 45,63 ng/l olarak tespit edildi. Hasta ve kontrol grupları arasında serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeyleri yönünden istatistiksel açıdan anlamlı farklılık saptandı (p<0,001). Rozasea alt tipleri arasında serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeyleri yönünden istatistiksel açıdan anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Serum interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 düzeyleri ile hasta yaşı, hastalık başlangıç yaşı ve hastalık süresi parametreleri arasında anlamlı korelasyon saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Çalışmamızda rozasea hastalarında serum interlökin-36 düzeyleri kontrol grubuna göre yüksek, serum interlökin-37 ve interlökin-38 düzeyleri ise kontrol grubuna göre düşük saptandı. Bu bulgulardan hareketle proinflamatuar bir sitokin olan interlökin-36 artışının ve anti inflamatuar sitokinler olan interlökin-37 ve interlökin-38 azalışının rozasea patogenezine katkısının olabileceğini düşünmekteyiz. Rozasea patogenezi ile interlökin-36, interlökin-37 ve interlökin-38 arasındaki ilişkilerin daha detaylı ve kapsamlı araştırılmasına ve rozasea patogenezindeki bu muhtemel basamakları hedefleyen ve/veya bu muhtemel basamaklarla etkileşime giren daha ileri tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Anahtar Kelimeler: rozasea, interlökin-36, interlökin-37, interlökin-38Öğe The role of salusins and interleukin 12 family in the rosacea pathogenesis(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2023) Demir, Nesrin; Kaya, Ozge; Keskinkaya, Zeynep; Oguz Kilic, Sevilay; Ekinci, Alper; Karadeli, UmitAim: Salusins and recently discovered interleukin (IL)-12 family members (IL-35 and IL-39) have been investigated in various disorders associated with chronic inflammation. The aim of this study was to evaluate the roles of salusin-alpha (alpha), salusin-beta (beta), IL-35, and IL-39 in the pathogenesis of rosacea. Methods: This study is a single-center, prospective case-control study performed in a tertiary healthcare institution. Salusin-alpha, salusin-beta, IL-35, and IL-39 were analyzed by enzyme-linked immunosorbent assay method from venous blood of 50 rosacea patients who did not receive any treatment and 50 age-matched healthy controls, and the test results were compared between the two groups as statistically. Results: Patients in the rosacea group (female:male ratio = 1.9:1; median age: 56 years) had significantly higher mean salusin-alpha, IL-35, and IL-39 levels compared with the control group (female:male ratio = 2.1:1; median age: 41 years). There was no statistically significant difference between the two groups in terms of salusin-beta levels. Conclusion: The increased vascularity and Th1-mediated inflammation might be possible explanations for the elevated salusin-alpha and IL-39 levels in rosacea patients. On the other hand, the higher mean IL-35 level detected in the same group was an unexpected finding due to the immunosuppressive effect of the cytokine. Recently, targeted therapies have become popular in many inflammatory diseases. In this context, salusins, IL-35, and IL-39 seem to be possible molecules that could be modified for therapeutic reasons in the future in the treatment of rosacea.