Yazar "Özkul, Faruk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assessment of thyroid disease in patients who underwent surgical treatment of primary hyperparathyroidism(Duzce University Medical School, 2014) Özkul, Faruk; Toman, Hüseyin; Erbağ, Gökhan; Erbaş, Mesut; Anaforoğlu, İnan; Şen, Hacer; Binnetoğlu, EminePurpose: In this study we aimed to evaluate thyroid pathologies in patients with primary hyperparathyroidism who underwent surgery for parathyroidectomy. Methods: Patients who underwent parathyroidectomy for primary hyperparathyroidism between the years of 2006-2012 were included in this retrospective study. Before and after surgery, hormonal and biochemical examinations of the patients and results of preoperative imaging studies were recorded. Results: Of the patients included in the study, 86 were female and 12 were male. Preoperative mean serum calcium level was 12.25 ± 1.48 mg/dL (normal range 8.5-10.1 mg/dL), mean parathyroid hormone (PTH) level was 425.09 ± 440.47 pg/mL (normal range 11-65 pg/mL). The thyroid ultrasound records of 93 patients were available. Of these patients, 26 (28%) had normal ultrasound, 18 (19.4%) had solitary nodule, 43 (46.2%) had multinodular goiter and 4 (4.3%) had thyroiditis (without nodule) and 2 (% 2.2) had solitary nodule with thyroiditis. Adenoma was detected by ultrasonography in 45.2 % of patients, and by scintigraphy in 72.7 of patients. Parathyroidectomy and thyroidectomy were performed at the same time in 54 of 98 patients (65.1%). Of these patients Seven (7.1%) had papillary thyroid cancer, 30 (30.6%) had benign multinodular goiter, 8 patients (8.2%) had benign solitary nodule, 2 patients (2%) had lymphocytic thyroiditis, and 7 (7.1%) had normal thyroid tissue. Conclusion: Thyroid diseases are frequently encountered with primary hyperparathyroidism. Therefore, before performing parathyroidectomy with minimally invasive procedure, patients must be evaluated for thyroid disorders. © 2012 Düzce Medical Journal.Öğe Bir eğitim ve araştırma hastanesinde kolorektal kanser hastalarının demografik dağılımı ve hastalık özellikleri(2012) Özkan, Ömer Faruk; Kaya, Ümit; Güner, Ali; Cevizci, Sibel; Özkul, Faruk; Sezer, Cem; Reis, ErhanAMAÇ: Kliniğimizde kolon ve rektum kanseri nedeniyle ameliyat edilen olguların yaş, cinsiyet ve hastalık ile ilgili özelliklerini ortaya koymak ve güncel literatür eşliğinde, verilerimizi karşılaştırmaktır.YÖNTEMLER: Kolon ve rektum tümörü tanısıyla ameliyat edilen 123 olgunun dosyaları Trabzon Numune Eğitim Araştırma Hastanesi arşivinden retrospektif olarak taranarak, hastalarda yaş, cinsiyet, tümör lokalizasyonu, cerrahi tedavi şekli ve evresi değerlendirildi.BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 123 hastanın 77 (%62.6)’si erkek, 46 (%37.4)’sı kadındı. Tüm hastaların yaş ortalaması 66,01±14.15 idi. Hastaların 61 (%49.6)’inde rektumda, 24 (%19.5)’ünde sağ kolonda, 18 (%14.6)’inde sigmoid kolonda, 18 (%14.6)’inde sol kolonda, 2 (1.6%)’ sinde senkron tümör saptandı. Histopatolojik incelemede tüm hastalarda adenokarsinom saptandı. Hastaların %11.4 (n=14)’ünde Aster Coller evre A, %29.3 (n=36)’ünde evre B, %48.8 (n=60)’inde evre C, %10.6 (n=13)’ünde evre D olarak saptandı.SONUÇ: Rektosigmoid bölge en sık tümörün saptandığı alan olup, olguların yarısından fazlası ileri evrededir. Yüksek tedavi maliyetleri ve prognozun kötü seyrederek ölümle sonuçlanma olasılığı dikkate alınarak, kolorektal kanser tarama programları daha etkin olarak uygulanmalıdır.Öğe Co-occurrence of papillary and follicular thyroid carcinoma in a patient with Hodgkin’s disease(2013) Aşık, Mehmet; Özkul, Faruk; Toman, Hüseyin; Durmuş, Ahmet; Anaforoğlu, İnan; Güneş, Fahri; Akbal, Erdem[Abstract Not Available]Öğe CONN SENDROMUNDA VENÖZ ÖRNEKLEME SONRASI LAPAROSKOPİK SOL SÜRRENALEKTOMİ(2014) Çıkman, Öztekin; Özkan, Ömer Faruk; Kiraz, Hasan Ali; Şen, Hacer; Adam, Gürhan Adam; Özkul, Faruk; Taş, ŞükrüPrimer Hiperaldosteronizm; Aldosteron hormonunun adrenal kortexten genellikle soliter adenom veya bilateral adrenal hiperplaziye bağlı otonom aşırı salgılanması, plazma renin aktivitesinin (PRA) baskılanması ve bunun sonucunda da hipertansiyon ve hipopotasemi ortaya çıkmasıdır. 30-50 yaş kadınlarda daha sık olduğu bildirilmektedir. Cerrahi tedavi planlanan hastalara, adrenal venöz örnekleme (AVÖ) önerilmektedir. AVÖ unilateral hastalığı bilateral hastalıktan ayırmada altın standart olarak görülmektedir. Çalışmamızda, kliniğimizde ilk kez yapılan venöz örnekleme sonrası tanısı konulan sürrenal adenomu olgusunun sunulması amaçlanmıştırÖğe Endemik Bölgede tiroidin benign hastalıklarında total tiroidektomi, 208 hastanın retrospektif analizi(2013) Çıkman, Öztekin; Özkul, Faruk; Arık, Muhammet Kasım; Taş, Şükrü; Çakır, Cumhur; Karaayvazü, MuammerAmaç: Benign tiroid hastalıklarında total tiroidektomi en çok tercih edilen cerrahi prosedürdür. Çalışmamızda, endemik olarak benign tiroid hastalıklarının görüldüğü Van ilinin Muradiye ilçesinde yaşayan, total tiroidektomi yapılan hastalarda gelişen komplikasyonlar ve insidental olarak saptanan tiroid karsinom oranlarını belirleyerek tartışmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Van ilinin Muradiye ilçesinde yaşayan, 2003-2010 arasında benign tiroid hastalıkları nedeniyle total tiroidektomi operasyonu geçiren hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, ameliyat endikasyonu, hematom, geçiçi-kalıcı hipopartiroidi, geçici- kalıcı vokal kord paralizisi oranları kaydedildi. Postoperatif patoloji raporlarından insidental tiroid kanser sıklığı belirlendi. Bulgular: Benign tiroid hastalıkları tanısıyla total tiroidektomi yapılan 208 hasta çalışmamıza dahil edildi. Postoperatif, bir(%0.48) hastada hematom, bir (%0.48) hastada geçici vokal kord paralizisi, 24 (%11.53) hastada geçici hipoparatiroidizm, bir(%0.48) hastada ise kalıcı hipoparatiroidizm saptandı. İnsidental tiroid kanseri 23 (%11.0) hastada saptandı. Tartışma: Endemik bölgelerde insidental kanser ve rekürrens oranlarının daha yüksek olması nedeniyle, benign tiroid hastalıklarında total tiroidektominin tercih edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.Öğe MORBİD, SÜPER VE SÜPER SÜPER OBEZ HASTALARDA LAPAROSKOPİK TÜP GASTREKTOMİ CERRAHİSİNDE ANESTEZİ DENEYİMLERİMİZ(2015) Toman, Hüseyin; Erbaş, Mesut; Arık, Muhammed Kasım; Şahin, Hasan; Kiraz, Hasan Ali; Şimşek, Tuncer; Özkul, FarukAmaç: Klinik olarak vücut kitle indeksinin (VK ) 30 kg m-2 üzerinde olması \"obezite\", 40 kg m-2 üzerinde olması \"morbid obezite\", 50 kg m-2den büyük olması \"süper obezite\", 60 kg m-2 den büyük olması ise \"süper süper obezite\" olarak tanımlanmaktadır. Anestezi yönetimi obezite cerrahisi geçirecek olgularda ventilasyon ve entübasyon güçlüğü, anestezik ilaç ve doz seçimi, sıvı yönetimi, postoperatif hava yolu güvenliği gibi nedenlerle önemlidir. Bu çalışmada Laparoskopik Tüp gastrektomi (LTG) yapılan morbid, süper ve süper süper obez hastalardaki anestezi deneyimlerimizi paylaşmayı amaçladık. Yöntem: Çalışma LTG cerrahisi geçiren 20 hastanın dosyalarının retrospektif olarak incelenmesi ile gerçekleştirildi. Anestezi indüksiyonunda hastalara, f entanil ideal vücut ağırlığına ( VA) göre 1-2 µg kg-1, propof ol total vücut ağırlığına göre 1.5-2.5 mg kg-1 ve roküronyum VAya göre 0.6-0.8 mg kg-1 intravenöz verilerek, ters trendelenburg ve rampa pozisyonunda entübasyon gerçekleştirildi.damede desf luran ve remif entanil inf üzyon kullanıldı. Ekstübasyon öncesi rekruitment manevrası ve 3-4 mg kg-1 i.v. sugammadeks uygulandı. Bulgular: Kadın/Erkek (K/E) oranı 18/2, ortalama Vücut Kitle indeksi (VKİ) 51.4 kg m-2 idi, hastaların 11i morbid obez, 6sı süper obez, 3ü süper süper obezdi. ASA II/III/IV değerleri sırayla 1/13/6, mallampati skoruna II/III/IV sırayla 10/6/4 idi. Onüç hastaya STOP BANG anket yapıldı ve rampa pozisyonunda entübe edildi.Sonuç: LTG geçirecek olgularda iyi bir preoperatif hazırlığın, anestezi indüksiyonu ve idamesinde kısa etkili, düşük dozlarda anesteziklerin tercih edilmesinin, rampa pozisyonu, peroperatif PEEP uygulaması, yeterli analj ezi sağlanması, nöromüsküler bloğun sugammadeks ile antagonize edilmesinin postoperatif komplikasyonları önleyebileceği kanısındayız.Öğe Our anesthetic experiences with morbidly, super and super super obese patients underwent laparoscopic gastric sleeve surgery(Anestezi Dergisi, 2015) Toman, Hüseyin; Erbaş, Mesut; Arik, Muhammet Kasim; Şahin, Hasan; Kiraz, Hasan Ali; Şimşek, Tuncer; Özkul, FarukObjective: Obesity is clinically defined with BMI (body mass index) greater than 30 kg m-2 and BMI over the 40 kg m-2 is defined as "morbid obesity", over the 50 kg m-2 BMI is defined as "super obesity" and if BMI is more than 60 kg m-2 it is defined as "super super obesity". Anesthetic management is important because of the problems in cases undergoing bariatric surgery such as ventilation and intubation difficulties, anesthetic drug and dose selection, fluid management and securing airway in postoperative period. In this study, we aimed to share our experiences with morbid, super and super super obese patients underwent laparoscopic gastric sleeve (LGS) surgery. Method: The study performed by the retrospective analysis of 20 patients underwent LGS surgery. Fentanyl 1-2 ?g kg-1 ideal body weight (IBW), propofol 1.5-2.5 mg kg-1 total body weight and rocuronium 0.6-0.8 mg kg-1 IBW administered intravenously for anesthesia induction, patients' intubation was performed in the reverse trendelenburg and the ramp position. Desflurane and remifentanil infusion are used for maintenance. Recruitment maneuver and 3-4 mg kg-1 iv sugammadex used.before the extubation. Results: The women-to-men ratio was 18/2, BMI was 51.4 kg m-2, and 11 were morbid obese, 6 were super obese, 3 were super super obese of the patients. ASA II/III/IV scores were 1/13/6 respectively. STOP BANG questionnaire was given to thirteen patients and intubation was performed in the ramp position. Conclusion: We think making an optimal preoperative preparation, choosing short acting and low doses of intravenous anesthetics, putting patient in ramp position for intubation, applying peroperative PEEP, providing adequate analgesia and antagonising neuromuscular block with sugammadex would prevent the postoperative complications in cases undergoing LGS surgery.Öğe Stapler ile yapılan kolorektal anastomoz hattındaki kanamanın koil embolizasyonu ile tedavisi: Olgu sunumu(2015) Taş, Şükrü; Özkul, Faruk; Adam, Gürhan; Arık, Muhammed Kasım; Çıkman, ÖztekinAlt gastrointestinal sistem(AGİS) kanamaları klinik olaraksık görülen bir tablodur. Çok nadir olmakla beraberkolorektal rezeksiyon sonrası meydana gelen anastomozhattındaki kanamalarda AGİS kanama nedenleriarasındadır. Bu tip kanamalar genelde kendi kendinisınırlayan niteliktedir. Stapler ile kolorektal anastomozsonrası bu hastaların %1'inde meydana gelen ve hastanınhemodinamisini bozan şiddetli kanamalar için farklıdiagnostik ve terapatik yöntemler tanımlanmıştır. Bumakalede de daha önce sigmoid kolon rezeksiyonu vehartman kolostomi ameliyatı yapılan; sirküler stapleryardımıyla kolorektal anastomoz yapılarak kolostomisikapatılan ve postoperatif dönemde an astomoz hattındagelişen pseoudo anevizmaya bağlı şiddetli kanamanınendovasküler koil embolizasyon yöntemi ile tedavi edilen62 yaşındaki erkek hasta sunulmaktadır.Öğe Stomach originated mixt type giant stromal tumour caused bleeding: Case report(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2015) Taş, Sükrü; Özkul, Faruk; Arik, Muhammet Kasım; Şahin, Hasan; Ocakli, Muzaffer MuazzezGastrointestinal stromal tumours that arise from Intersititial Cell of Cajal in the gastrointestinal tract are the most common mesenchymal tumours. Those tumours are habitually localised in stomach, although it is rarely reported to be encountered in other organs other than gastrointestinal tract. They are often diagnosed incidentally while performing endoscopic and radiologic procedures or during immediate surgical interventions for other conditions such as obstruction, bleeding and perforation. The patients usually remain clinically asymptomatic. Depending on the size and location of the tumour, symptoms are abdominal pain, bloating, dysphagia, meteorism that are not specific for tumour. In this study, we aimed to present a stomach-originated GIST with endoluminal and exoluminal growth pattern that caused an acute gastrointestinal bleeding. © 2015, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.Öğe The acute effects of preoperative ozone theraphy on surgical wound healing(Acta Cirurgica Brasileira, 2016) Şahin, Hasan; Şimşek, Tuncer; Türkon, Hakan; Kalkan, Yıldıray; Özkul, Faruk; Özkan, M. Turgut Alper; Erbaş, MesutPURPOSE: To investigate the effects of preoperative rectal ozone insufflation on surgical wound healing over the proinflammatory cytokines and histopathological changes. METHODS: Twenty one rabbits were divided into 3 groups Sham, surgical wound, and ozone applied (6 sessions, every other day 70 mu g/mL in 12 mL O2-O3 mixture rectally) surgical wound groups were created. TNF-alpha and IL-6 levels from all rabbits were studied at the basal, 24th hour, and 72nd hour. The histopathological examination was done by removing the surgical scar tissue at the end of 72nd hour. RESULTS: TNF-alfa and IL-6 levels were significantly lower compared to the control group, in the rabbits treated with ozone. The increase in angiogenesis, the decrease in the number of inflammatory cells, epidermal and dermal regeneration, better collagen deposition, and increased keratinisation in stratum corneum were observed in the histopathological examination It was determined that the wound healing noticeably accelerated in the ozone group. CONCLUSION: Preoperative rectal ozone insufflation had a positive effect on surgical wound healing in acute period.