Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Sokrates ve Kendilik Sorunu(2024) Dikmen, MustafaBu çalışmada Antik Yunan’daki kendilik pratiği Sokrates üzerinden okunmaya çalışılacaktır. Ancak Sokrates felsefesini Platon felsefesi yoluyla öğrenmemizden dolayı, bu soruna Platon felsefesinin de katılması elzemdir. Felsefe tarihinde daha çok sistem felsefesi içerisinde değerlendirilen ve insanın konu edindiği bir felsefe olarak karşımıza çıkan bu düşünce biçiminin Sokrates, Platon ve Aristoteles’e, buradan da Ortaçağ’a dek uzanan uzun bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir. Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde altın harflerle yer alan ve Kendini Bil anlamına gelen Gnothi Seauton kavramı, bu geleneğin başladığı nokta olarak işaretlenebilir. Öte yandan Herakleitos’un “Kendimi Araştırdım” ifadesi, yine bu geleneğin bir devamı olarak okunabilir. Bu geleneğin insanı konu etmesi ve insanın ne türden epistemik ve ontolojik koşullarca var olduğunu araştırması, onun doğasını ve erdemlerini konu etmesi, kendilik pratiği açısından okunmaya imkân tanımaktadır. Sokrates açısından kendilik sorununun çözümü adına başlangıç noktası diyalog veya diyalektik bir düşünceyle ilişkide olmaktır. Bu ilişki vasıtasıyla insanın ahlaki bir özne oluşa kapı araladığı ve kendi olma yolunda ilk adımı attığı söylenebilir. Bu yönüyle çalışmada ele alınacak konu Antik Yunan’dan başlayarak, Roma-Helenistik kültürüne ve oradan da modern düşüncede oluşmaya başladığı şekliyle özne düşüncesine uzanan geniş bir yelpazenin ilk ayağı olarak Sokrates’in başlatıcısı olduğunu düşündüğüm bir geleneğin ön izleklerini incelemektir.Öğe ÖRGÜN EĞİTİMDE KARŞILAŞILAN ÖĞRENCİ MERKEZLİ SORUNLAR ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME(Motif Halk Oyunları Eğitim ve Öğretim Vakfı, 2021) Demir, İsmailBu çalışmada eğitim sahasında karşılaşılan bazı öğrenci merkezli sorunlar ortaya konmuş ve bunlara yönelik çözüm yolları önerilmiştir. Bu sorunların neler olduğunun öteden beri bilinmesine, hatta bu konuda çok ileri adımlar atılmasına rağmen hala bunların toplumca arzu edilen düzeyde çözülüp sağlıklı bir sonuca ulaştırılamadığı düşünülmektedir. Özellikle temel eğitim aşamasında sınıf içerisinde ve dışında yaşanan sorunların başında öğrencilerden kaynaklanan sorunlar gelmektedir. Eğitimin de önemli unsurlarından biri öğrenci olduğundan dolayı, öğrencilerin nitelikleri, eğitimin kalitesi üzerinde oldukça önemli hale gelmiştir. Öğrencilerin önceki yaşantıları, sosyo-ekonomik durumları, kişisel farklılıkları ve okul öncesi dönemde eğitim alıp almadıkları gibi değişkenler de öğrencilerin niteliklerinde belirleyici faktörler arasında sayılabilir. Ayrıca öğrenciler farklı çevreden ve aileden okula geldikleri için hepsi farklı özelliklere sahiptirler. Bu farklılıklardan biri öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeyidir. Bu noktada etkili bir eğitim-öğretim sürecinin gerçekleştirilebilmesi için öğrencilerin her düzeyde sorunlarının özenle dikkate alınması gerekmektedir. Bu sebeple eğitimde öğrenci hazırbulunuşluğundaki yetersizlik ve eğitmenlerin bu hususa yeterince dikkat etmemesi mühim bir konu haline gelmiştir. Bu bağlamda, bu çalışma üç farklı başlık altında; Bilişsel Özellikler: (Öğrencilerin okula hazırbulunuşluğu, Olumsuz İletişim), Duyuşsal Özellikler: (Sınav Kaygısı, Dikkat Dağınıklığı, Derse Karşı Önyargılı Olma, Kitap Okuma Alışkanlığının Olmaması, Öğrenciler Arasındaki Rekabet, Öğrencilerin Aileleri ile ilişkileri, Derse Olan İlgisizlik ve Diğer Özellikler: (Akran Zorbalığı ve Öğrencilerin Araç Gereçleri Getirmemesi) incelenmiş ve değerlendirilmiştir.Öğe Türkiye'de Din Psikolojisi Alanındaki “Dindarlık” Konulu Lisansüstü Tezlerin Bibliyometrik Analizi Üzerine Bir Araştırma(İlahiyat Bilimleri Araştırma Vakfı, 2024) Demiröz, Mehmet Fatih; Kimter, NurtenBu çalışmanın amacı Türkiye’de Din Psikolojisi alanında 1995 ve 2022 yılları arasında “dindarlık” konulu lisansüstü çalışmaları bazı kriterleri esas alarak bibliyometrik analiz tekniği ile incelemek suretiyle gelecekteki araştırmacılara rehberlik edici yönde katkıda bulunabilmektir. Araştırma, nitel araştırma desenlerinden bibliyometrik analiz türünde tasarlanmıştır. Bu bağlamda çalışmanın araştırma evrenini YÖK tarafından hizmet veren “Ulusal Tez Merkezi” sisteminden taranan “dindarlık” konulu lisansüstü çalışmalar oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise amaçlı örnekleme yönteminden ölçüt örnekleme tekniği kullanılarak belirlenen, ilgili veri tabanı üzerinden taranan ve 1995-2022 yılları arasında Din Psikolojisi alanında hazırlanmış olan “dindarlık” konulu 219 lisansüstü tez çalışması teşkil etmektedir. Araştırmanın verileri doküman incelemesi yoluyla toplanmış olup belirlenen kriterlere göre bibliyometrik analiz ve içerik analiz teknikleri ile analiz edilmiştir. Din Psikolojisi alanındaki “dindarlık” konulu çalışmaların belirlenen kriterlere göre detaylı analizlerinde, tez türlerine göre 37’si doktora, 182’si yüksek lisans olmak üzere toplamda 219 çalışma yapıldığı görülmüştür. Konu ile ilgili en fazla Marmara Bölgesi’nde (n=83 çalışma), İstanbul ilinde (n=42 çalışma) ve Marmara Üniversitesi’nde (n=30 çalışma) tez çalışması yapıldığı tespit edilmiştir. Tamamlandıkları yıl açısından bakıldığında, 47 çalışmayla en fazla çalışmanın 2019 yılına ait olduğu ve son 4 yılda yapılan çalışmaların tüm çalışmaların yarısından fazla olduğu belirlenmiştir. Sayfa sayıları açısından ise 100-124 sayfa arası 52 çalışma bulunduğu; en fazla 608 sayfalık, en az 63 sayfalık çalışma olduğu ve sayfa ortalamasının ise 155 sayfa olduğu görülmüştür. Tez danışmanları açısından yapılan analizlerde ise en fazla Prof. Dr. ünvanlı tez danışmanlarının bulunduğu belirlenmiştir. Yine yapılan çalışmalarda “dindarlık”, “din” ve “din psikolojisi” kelimelerinin kullanımlarının anahtar kelime ve dizinlerde sıkça tercih edildiği görülmüştür.Öğe Din Değiştirmede Tanrı Tasavvurunun Etkisi Üzerine Bir İnceleme(Hitit Univ, 2024) Arsoy, Huriye; Kimter, NurtenBilindiği üzere din, insan hayatına yön veren unsurların başında gelir. İnsanın duygu ve düşünce biçiminde, tercih ve tutumlarında inandığı dinin tesirleri görülebilmektedir. İlk sosyal çevresi olan ailede çocuk, ebeveynlerinin dini inanç ve eylemlerini gözlemleyerek ve taklit ederek zamanla bunları benimseyebilir. Bununla birlikte bütün insanlar çocukluğunda ailesinden edindiği dini inançlara hayatının sonuna kadar sadakat göstermeyip bazı kimseler hayatlarının bir evresinde bağlı oldukları dini inançlarını terk ederek bir arayış süreci içerisine girebilmektedir.Bu arayış sürecinin sonunda eski inançlarını terk ederek başka dinlere ve inanç sistemlerine geçiş yapan insanların olduğu görülmektedir. Bu bağlamda insanın inandığı dinin Tanrı’sı ile olan ilişkisi ve iletişiminde, zihnindeki Tanrı tasavvurunun oluşumunda bazı faktörlerin etkisi olabildiği gibi Tanrı tasavvuru da başta din değiştirme olmak üzere pek çok husus üzerinde etkili olabilmektedir. Bu çalışmada Müslüman bir ailede doğmasına rağmen hayatının bir evresinde din değiştirerek Hristiyan olmayı tercih eden, gönüllülük esasına göre araştırmaya katılan, 18 yaş ve üzeri 19 Hristiyan katılımcının din değiştirmesinde Tanrı tasavvurlarının etkisi incelenmiştir. İlgili literatüre bakıldığında din değiştirme ve din değiştirmede etkili olan psiko-sosyal faktörlere ilişkin bazı çalışmaların yanında Tanrı tasavvuru ve Tanrı tasavvurunun farklı değişkenlerle ilişkisini konu edinen araştırmaların da olduğu görülmektedir. Ancak din değiştirmede, Müslümanlıktan Hristiyanlığa geçişte doğrudan Tanrı tasavvurunun etkisini inceleyen herhangi bir araştırmaya rastlanmamış olması, araştırmanın ilgili literatüre katkı sunması açısından önemini ortaya koymaktadır. Bu anlamda araştırmadan elde edilen bulgular, din psikolojisi bilim dalı açısından önemli olduğu gibi din eğitimi alanındaki çalışmalara da yön verici nitelikte olabilir. Nitel araştırma deseninde tasarlanan ve yarı yapılandırılmış mülakat tekniği ve katılımcı gözlem yöntemleriyle gerçekleştirilen araştırmada, katılımcılara eski dinlerindeki ve yeni dinlerindeki Tanrı tasavvurlarını tespit etmek için bir takım açık uçlu sorular yöneltilmiştir. İlgili literatürden kısmen yararlanılarak hazırlanan mülakat sorularına ilişkin, uzman görüşü ve etik onay alındıktan sonra Türkiye’nin farklı şehirlerinde bulunan pastörlere “kutsalkitap.org” sitesi üzerinden ulaşılmış ve din değiştirerek İslamiyet’ten Hristiyanlığa geçiş yapan kişiler, mail yoluyla araştırmaya davet edilmiştir. Akabinde davet mailine olumlu cevap vermek suretiyle araştırmada gönüllü olarak katılımcı olmak isteyen pastörlerle iletişime geçilerek görüşme için gün ve tarih belirlenmiştir. Ayrıca pastörlerden, kiliselerine üye olan ve din değiştirmiş olan diğer bireyleri de araştırmadan haberdar etmeleri istenmiş ve böylece pastörler dışında din değiştiren bireylere de ulaşım sağlanmıştır. Mülâkatlar Ocak-Ekim 2022 tarihleri arasında hem pandemi koşullarından hem de katılımcıların farklı şehirlerde ikamet etmelerinden dolayı online olarak gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte kilise önderlerinin izniyle zaman zaman pazar âyinlerine de katılım sağlanarak bireylerin ibadet esnasındaki duygu ve düşünceleri gözlemlenmeye çalışılmıştır. Katılımcıların izni dahilinde kayıt altına alınan veriler, mülâkatların tamamlanmasının ardından yazıya geçirilerek içerik analizine tâbi tutulup ortak temalar ve kodlar belirlenmiştir. Araştırmanın sonucunda katılımcıların büyük bir kısmının din değiştirmeden önceki süreçte Allah’ı cezalandıran, korku veren, kendisiyle ilişki ve iletişim kurulamayan, sevgisi hissedilemeyen ama saygı duyulması gereken, kendisinden utanılan, bağışlamayan, bağışlayacak olsa bile öncesinde cehennemle cezalandıran olarak tasavvur ettikleri görülmüştür. Buna karşın din değiştirdikten sonraki Tanrı tasavvurlarının ise sevinç, coşku, huzur, mutluluk, esenlik ve heyecan veren; seven; umut ve güven hissettiren; kendisiyle olumlu bir ilişki ve iletişim kurulabilen; insanı değiştiren, dönüştüren; affeden vb. şeklinde olduğu görülmüştür. Bu cevaplar katılımcıların zihinlerinde din değiştirmeden önce oldukça “olumsuz”, din değiştirdikten sonra ise oldukça “olumlu” bir Tanrı tasavvurunun yer aldığını göstermiştir. Araştırmanın sonunda elde edilen bulgulardan hareketle bazı önerilerde bulunulmuştur.Öğe Geç Dönem Osmanlı Ahlâk Düşüncesinde Yeni Telif Arayışları(Dergah Yayınları A.Ş., 2024) Aktaş, Yusuf İzzettinOsmanlı modernleşme süreci sadece askerî ve teknik sahada gerçekleşen amelî hareketler manzumesi olmanın ötesinde düşünce dünyasını da kapsayan, devletin ve dinin varlığını sürdürmesini gaye edinen, siyasî erkin, bürokratların, ilim adamları ve aydınların top yekûn dahil olduğu bir tarih kesitidir. Askerî yenilgiler ve ardından gelen toprak kayıpları ve bu olayların beraberinde getirdiği sonuçlar bütün müspet ve menfi taraflarıyla modernleşmenin bir zorunluluk halini aldığını Osmanlı Devleti dahil olmak üzere tüm İslâm âlemine kendini göstermiştir. Bu çalışmanın amacı Osmanlı modernleşmesi sürecinde yayınlanan ahlâk kitaplarının klasik İslâm ahlâk metinlerinden şekil ve muhteva noktasında ne derece farklılaştığını ortaya koymaktır. İlk merhalede klasik İslâm ahlâk düşünce tarihinin bir devamı olarak nitelendirebileceğimiz Osmanlı ahlâk metinlerinin içerikleri incelendiğinde modernleşme sürecinin etkisi altında vücud bulduğu anlaşılmaktadır. Modern Osmanlı ahlâk müellifleri modernleşmeyle birlikte ortaya çıkan problemleri ahlâk metinlerinin imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde çözmeye çalışmaktadır. Zikredilen bu durum klasik ahlâk metinlerinin sınırlarını zorlayacak mesele ve mevzuların modern ahlâk metinleri içerisine dahil olmasına neden olmuştur. Mesele sadece içeriğin değişmesi ile sınırlı kalmamış, modernleşme sürecinin icbar ettiği talepler ahlâk metinlerinin yeni bir şekle bürünmesini zorunlu kılmıştır. Bu makale sözü edilen bu sürecin hangi sâiklerle başladığını, tarihî seyri içinde nasıl bir şekil aldığını ve bu sürecin neticesinde ahlâk alanında ne tür yeni telif şekillerinin ortaya çıktığını problem edinmektedir.Öğe The Relationship of Attitudes toward Other Religious Groups with Perceived Islamophobia, Intergroup Contact, and Social Identity: A Study among Muslims Living in Western Countries(Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 2024) Güven, Metin; Sevinç, KenanThe Muslim population in Western countries gradually increases, and thereby, individual, social, cultural, economic, political, etc. matters related to the lives of Muslims draw researchers’ attention day by day. Muslims, who make efforts to survive within the given population as a minority group, may encounter negative attitudes and behaviors in different life venues such as exclusion, discrimination, prejudice, labeling or stigmatization, hatred, anger, and violence. In this regard, the literature addressed verbal taunting, obstructing religious practices, workplace discrimination, travel discrimination, armed attacks, threats, bullying, and vandalism as significant problem instances. Particularly, the 9/11 attacks had caused a breakthrough change in the lives of the Muslim population in terms of the addressed negative attitudes and behaviors, causing such complicated and deleterious incidents to happen increasingly. Therefore, the relationships of different religious groups with each other living in Western society prompted a significant scholarly interest. The existing literature explored the thoughts, attitudes, and behaviors of religious groups toward each other and found that Muslims have to struggle with detrimental attitudes more compared to any other religious group. In this regard, an important question that comes to mind is what thoughts, feelings, and attitudes Muslims living in Western countries may have toward other religious groups while facing negative and complicated thoughts, attitudes, and actions of other religious groups. Accordingly, this research explored the attitudes of Muslims living in Western countries toward other religious groups and the relationship of these attitudes with intergroup contact, quality of contact, perceived Islamophobia level, and social identification level. As a quantitative study, we collected the data with the survey technique and ran the correlational analysis. The cross-sectional data came from 158 participants (93 Males (58.9%) - 65 Females (41.1%)), who mostly live in the U.S., the U.K., Germany, and other Western countries, aged 18 and 55+. The survey deployed “Social Identification Scale” and “Perceived Islamophobia Scale.” In addition, we ask questions to the participants regarding (a) the frequency and quality of intergroup relations and (b) the attitudes towards other religious groups. Results indicated that (a) Catholics are the most positively regarded religious group for Muslims and they are the group with whom Muslims have the highest frequency of contact; (b) attitudes toward other religious groups were associated with frequency of contact and positive evaluation of contact; (c) there was no statistical relationship between levels of social identification, contact and perceived Islamophobia and attitudes towards other religious groups, and (d) among religious groups, perceived Islamophobia was only associated with attitudes toward Jews and evaluations of contact with this group. We discuss the study implications, limitations as well as future research avenues.Öğe Alkohol’dan Ziffer’a (Alkolden Rakamlara) - Alman Dilinin Aynasında Avrupa’daki Arap Etkisi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2020-09-18) Hasse, Dag Nikolaus; Akti, Selahattin (çev.)Arap-İslam düşünce geleneğinin Avrupa üzerindeki etkileriyle ilgili Batıda sürdürülen tartışmalar ilim çevrelerince bilinmektedir. Sözü edilen düşünce geleneğinin Batı üzerindeki etkisi kimi çevrelerce reddedilirken, kimilerince kabul edilir. Ancak bu etkiyi olduğundan fazla abartanlar da mevcuttur. Dag Nikolaus Hasse, bu konuda birçok çalışmaya imza atmış ve özellikle Orta Çağ Avrupa’sında Arap-İslam düşünce geleneğinin Batı üzerindeki etkisini araştırmış bir bilim insanıdır. Onun, aşağıda tercümesini sunduğumuz makalesi, söz konusu etkiyi birçok örneklendirmeyle Alman dili aynasında ele alan bir çalışmadır.Öğe Freudyen Psikolojide Bilinçaltı ve Bilinçdışı Kavramları Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-09-18) Sevinç, KenanFreudyen psikolojinin en merkezi kavramlarından birisi bilinçdışı kavramıdır. Türkçe yayınlara bakıldığında Freud’un fikirlerinden ve teorisinden bahsedilirken zaman zaman bilinçdışı kavramının ve zaman zaman da bilinçaltı kavramının kullanıldığı görülmektedir. Bu noktada, Freud’un her iki kavramı da farklı anlamlarda kullanıp kullanmadığı sorusu akla gelmektedir. Freud iki kavramı da kullanmış ise kavramlar arasındaki anlam farkı tam olarak nedir? Şayet kullanılmamışsa, Türkçe yayınlarda karşılaşılan bu iki farklı kavramın kullanılmasının nedeni nedir? Kavramlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? Bu makalede, bilinçdışı ve bilinçaltı kavramlarının anlamları, kavramsallaşma süreçleri, Freud’un eserlerindeki kullanım biçimleri, benzerlikleri ve farklılıkları ele alınmaktadır. Freud’un Türkçeye çevrilen eserleri ve yabancı dildeki eserleri karşılaştırıldığında, Freud’un ilk dönem eserlerinde bilinçaltı kavramının kullanıldığı ancak daha sonraki eserlerinde yalnızca bilinçdışı kavramının kullanıldığı görülmektedir. Freud’un bilinçdışı kavramına yüklediği anlam, kavramın bilinçaltı kavramından ayrışmasını da beraberinde getirmiş ve Freud bu ayrımı özellikle vurgulamıştır.Öğe A Libyan Novel in Metropolis: In the Country of Men(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-03-27) Özkan, AbdullahOrientalism, which played a key role in the exploitation of resources owned by the Eastern societies, was born mostly at the hands of the people with Western origins and carried on by them for a long time. It is possible to say that people with Western origins remained at bay and stopped feeding Orientalism openly after the second half of the twentieth century, and especially after the criticisms of Edward Said. It seems that the emerging vacuum is filled by the natives who are fluent in Western languages. In this new phenomenon called as New-Orientalism, the native informant puts his so-called inside knowledge on the Western market in the form of travel writing, memoir, journalistic reporting, and social commentary with the mixture of prejudices created by old Orientalism. In this article, these subjects have been treated more comprehensively and the book In the Country of Men by the Libyan author Hisham Matar has been analyzed in their context.Öğe Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğuna Gelişi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin İlan Edildiği Tarihsel Sürece Kadar SosyoKültürel ve Ekonomik Durumların Araştırılmasına Yönelik Tarihsel Bir Yaklaşım(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-03-27) Özdemir, AhmetM.S. 70 senesinde General Titus’un, Kudüs’ü ele geçirmesi ve ikinci kez yapılan Süleyman Mabedi’ni yıkmasından sonra, Yahudilerin gemilerle Avrupa’ya götürülmesi ve dünyanın her tarafına göç etmeleriyle, Yahudi Diaspora yaşamı başlamaktaydı. Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olunca, Yahudilere karşı baskı ve zulümler artmıştı. Avrupa’da ticaretin yabancılar eliyle yürütülmesi noktasında, Yahudilerin ekonomideki etkileri çoğalmıştı ve X. yüzyılda Asya ile Avrupa arasında en önemli ekonomik bağı oluşturabilmişlerdi. XI. yüzyıldan sonra Batı Avrupa’da ulus devletlerin kurulması ve kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, Yahudileri, ticari faaliyetlerden uzaklaştırma amacına istinaden birçok Avrupa ülkesi dini sebepleri öne sürerek, Yahudileri sürgün etme politikası izlemişlerdir. Bu sürgünler nedeniyle Yahudiler, o zamanın etkili gücü durumundaki Türk Dünyası’na ve Osmanlı İmparatorluğuna sığınmışlardır. Böylelikle Yahudiler, Osmanlı imparatorluğunun çöküşünden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edildiği döneme kadar sosyal ve ekonomik olarak rahat yaşama imkânına kavuşmuşlardır. Bu makale, belirtilen dönemdeki Yahudilerin, sosyo-ekonomik yönden katkılarının incelenmesini ve Yahudi inancıyla iktisadi konular arasındaki ilişkinin ortaya konmasını amaçlamaktadır.Öğe Said Halim Paşa’da İslam Dünyasında Geri Kalmışlık ve Geri Kalmışlıktan Çıkış Yolları Üzerine Bir Değerlendirme(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-03-27) Alperen, AbdullahSaid Halim Paşa, İslamcılık akımının ilk temsilcilerinden biridir. İslam dünyasının siyasi, sosyal, ekonomik, askerî açıdan olduğu kadar dini bakımdan büyük çalkantı, kaos ve krizlerle mücadele ettiği bir dönemde yaşadı. İslam coğrafyasının büyük bölümü Batılı devletler tarafından istila edilmiş ve sömürgeleştirilmişti. Böyle bir dönemde Said Halim Paşa, gerileme ve çöküşe yol açan amiller ve bu girdaptan çıkış yolları üzerine çeşitli öneriler, tezler geliştirdi. Müslümanların gerilemesinde bilimsel ve teknik alandaki geri kalmışlık kadar; dini-ahlaki planda yaşanan yozlaşma ve çözülmelerin de önemini vurguladı. İslami bir öz’e dönüşle ve İslam birliği sağlanarak Müslümanların tekrar ayağa kalkabileceğini ifade etti.Öğe Zengî ve Eyyûbî Dımaşk’ında Ulema ve Medrese (1154-1260) Harun Yılmaz, Klasik Yayınları, İstanbul 2017, 365 sayfa.(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-11-26) Özkan, Abdullah[No Abstract Available]Öğe Dinde Hakikat: Dinlerin Çokluğu ve Hakikatin Birliği (Din Felsefesi İle İlgili Bir Deneme) Mortimer J. ADLER, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2014, 178 sayfa.(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-11-26) Deniz, Osman Murat[No Abstract Available]Öğe John Calvin’in Vahiy ve Kutsal Kitap Anlayışı(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-11-26) Deniz, Osman MuratBu makale Protestan düşüncenin ve ilahiyatının şekillenmesinde büyük etkisi olan John Calvin’in vahiy anlayışını ele almaktadır. Onun vahiyden ne anladığı incelenmekte, vahiy anlayışı Kitabı Mukaddes hakkındaki düşünceleri ile bağlantılı olarak ortaya konmaktadır. Calvin için özellikle önem arzeden vahyin bilgiye dönük yönü vurgulanmaktadır. Vahiy anlayışı değerlendirilerek günümüz vahiy görüşü bağlamındaki yeri gösterilmeye çalışılmaktadır.Öğe Dini Plüralizm: Dinler Yoluyla Kurtuluş Mu, Dinlerden Kurtuluş Mu?(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-11-26) Deniz, Osman MuratDini plüralizm günümüz din felsefesinin en canlı ve tartışmalı konularından biridir. Bunun nedeni kısmen de olsa din felsefesinin uygulandığı ve öğretildiği çevrenin artan bir şekilde çok kültürlü, çok inançlı, çok dinli bir ortama dönüşmesidir. 21. yüzyılın başları değişik dini geleneklerin farklı teolojilerinin dini plüralizmin meydan okumasına şahitlik ettiği bir dönem olmuştur. Dolayısıyla, dini plüralizm bir şekilde bütün teolojilerin ilgilenmek ve baş etmek durumunda olduğu bir olgudur. Bu makale dinlerdeki hakikat ve kurtuluş fikrinden hareketle dini plüralizm meselesine ışık tutmayı ve küreselleşme kapsamında metafiziksel dini plüralizmin nihai amacına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.Öğe Ortaçağ Felsefesi Nasıl Çalışılmalı(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-10-04) Strauss, Leo; Özkan, Abdullah (çev.)[No Abstract Available]Öğe Pietizm: Kökenleri, Temel Özellikleri ve Gelişimi(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2018-10-04) Deniz, Osman MuratPietizm Hıristiyan düşünce tarihi içerisinde anlaşılması en güç hareketlerden birisidir. Pietizmin mahiyeti ve değeri konusundaki tartışma sürse de, modern Protestan teolojinin pietist değerleri ve inançları içinde barındırdığı yaygın bir kabuldür. Pietizmin, Kant, Hegel ve Kierkegaard gibi pek çok filozofu etkilediği de tartışma götürmez bir olgudur. Bu makalede pietizmin tarihi kökenleri, temel özellikleri ve gelişimi gösterilmeye ve öne çıkan pietistler tanıtılmaya çalışılacaktır.Öğe Farklı Bölümlerde Okuyan Üniversite Öğrencilerinde Özgecilik ve Dini Tutum İlişkisi (***)(Theosophia Dergisi, 2020-12) Düzgüner, Sevde; Sevinç, KenanSosyal bilimlerin diğer dallarında olduğu gibi psikoloji alanında da özgecilikle ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Sosyal psikoloji, pozitif psikoloji ve din psikolojisinin kesişim noktasında yer alan özgecilik, insanın kendini değil de diğer insanı öncelemesi üzerine kuruludur. Sosyal ilişkilere dair bir yol haritası sunan dinler ise özgeci davranışı yüceltir. Bu nedenle özgecilik ile dine bağlılık arasında doğal bir ilişki olduğu kabul edilmiştir. Bu makalede, özgecilik ile dini tutum arasındaki ilişki, farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri üzerinden incelenmiştir. 334 lisans öğrencinin katıldığı araştırmada Ümmet, Ekşi ve Otrar (2013) tarafından geliştirilen Özgecilik Ölçeği ile Ok (2011) tarafından geliştirilen Dini Tutum Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucunda dindarlık düzeyi ile özgecilik düzeyi arasında pozitif yönde anlamlı bir korelasyon olduğu (r=,360, p<,001) tespit edilmiştir. Bölümler arası karşılaştırma yapıldığında, özgecilik düzeyi en düşük bölüm psikoloji (3,76), en yüksek bölüm ise ilahiyat (4,08) olarak tespit edilmiştir. İlahiyatı sırasıyla sağlık alanı (3,98) ve sosyal ve beşeri bilimler alanları (3,93) takip etmektedir. LSD testi sonuçlarına göre, psikoloji ile ilahiyat, sağlık alanı ve sosyal ve beşeri bilimler alanları arasındaki fark anlamlıdır. Alt boyutlar bakımından analiz yapıldığında, “gönüllü faaliyetlere katılım”, “maddi yardım”, “travmatik durumlarda yardım” ve “fiziksel güce dayalı yardım” alt boyutlarında bölümler arasında anlamlı fark tespit edilmiştir. Diğer üç alt boyutta böyle bir fark görülmemiştir. “Travmatik durumlarda yardım” alt boyutunda en yüksek puan sosyal ve beşeri bilimler alanına aitken, diğer tüm alt boyutlarda en yüksek puan ilahiyat alanına aittir.Öğe Son devir Osmanlı düşüncesinde ahlak(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2012-10) Kımter, Nurten[No Abstract Available]Öğe Mâtüridi’de dini çoğulculuk(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2012-10) Deniz, Osman Murat[No Abstract Available]











