Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Toroslu, Tolgahan" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Comparison of Different Treatment Methods for Idiopathic Sudden Sensorineural Hearing Loss
    (Galenos Publ House, 2018) Toroslu, Tolgahan; Erdogan, Halil; Caglar, Ozge; Guclu, Oguz; Derekoy, Fevzi Sefa
    Objective: To evaluate the effectiveness of different therapies for idiopathic sudden sensorineural hearing loss and prognostic factors, and determine the most successful treatment according to the audiogram type and time from onset to treatment. Methods: A total of 90 cases from February 2009 to January 2015 were classified under Group I oral treatment (methylprednisolone, acyclovir, betahistine-dihydrochloride, and vitamin B12); Group II oral treatment + intratympanic steroids (ITS); Group III oral treatment + hyperbaric oxygen; and Group IV only ITS. A pure tone average (PTA) improvement of less than 10 dB was assessed as noimprovement, a PTA of 10 dB or more or a 10% or more increase in the speech discrimination score (SDS) as partial improvement, and a hearing threshold within 10 dB and SDS within 5%-10% of the unaffected ear as full improvement. Results: Overall, 32.2% patients showed full and 28.9% showed partial improvement, whereas 38.9% showed no improvement. There was no significant difference in terms of mean hearing gain between the different treatment methods. As the degree of hearing loss and time from onset to treatment increased, improvement worsened (p<0.05). Descending audiogram had lower mean hearing gains compared to other groups (p=0.014). There was no significant effect of age, sex, tinnitus and/or vertigo, and systemic disease on treatment success (p>0.05). Conclusion: The most important factors affecting prognosis were the time from onset to treatment, hearing loss severity, and audiogram type. Only ITS avoided side effects and reduced hospitalization. ITS in the first two weeks, followed by hyperbaric oxygen were considered as the treatment priority.
  • [ X ]
    Öğe
    Congenital Hairy Polyp of the Nasopharynx
    (Derman Medical Publ, 2014) Kara, Medine; Toroslu, Tolgahan; Guclu, Oguz; Derekoy, Fevzi Sefa
    This study presents a rare congenital nasopharynx lesion in an infant with feeding difficulties and respiratory distress. A two-month old girl with wheezing and difficulty feeding had a pedicular polypoid mass hanging from the nasopharynx posterior to the tongue completely removed. Histopathological investigation of the lesion reported a hairy polyp. Patients with complaints of respiratory distress and feeding difficulties in the early newborn period should be considered for a diagnosis of hairy polyp and diagnosis should include endoscopic examination.
  • [ X ]
    Öğe
    İdiopatik ani işitme kayıplarında sistemik steroid, intratimpanik steroid ve hiperbarik oksijen tedavisinin etkinliklerinin karşılaştırılması
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2016) Toroslu, Tolgahan; Dereköy, Fevzi Sefa
    Amaç : Ani işitme kaybı (AİK), yıllık insidansı yaklaşık 5-20/100.000 olan, hastayı rahatsız eden otolojik bir acildir. İnsanın sosyal hayatında önemli bir duyusu olan işitmenin kaybıyla anksiyeteye neden olmaktadır. Olguların büyük çoğunluğunda etyoloji bilinmemektedir ve tedavide fikir birliği yoktur. Bu çalışmada, prognozu etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi, klasik sistemik tedavinin yanısıra, intratimpanik steroidin kümülatif tedavi dahilinde ya da tek başına etkinliğinin incelenmesi ve hastanemiz Sualtı Hekimliği Ve Hiperbarik Tıp Bölümü'nde AİK nedeniyle tedavi edilen olguların işitme kazançları değerlendirilerek bu tedavi yöntemlerinin etkinliğinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Yöntem : Çalışmaya Şubat 2009 ile Ocak 2015 tarihleri arasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Polikliniği'ne ani işitme kaybı şikayetiyle başvuran, işitme kaybını açıklayacak diğer nörootolojik patolojiler açısından değerlendirildikten sonra idiopatik ani sensörinöral işitme kaybı saptanan olgular dahil edildi. Tedavisi düzenlenen olguların haftalık takiplerle işitmesi değerlendirildi. Hastanın öyküsü, risk faktörleri ve muhtemel hastalıklarına yönelik labaratuar incelemeleri yapıldı. Pontoserebellar köşe patolojilerinin ekartasyonu açısından tüm olgular Gadolinyumlu Kulak MR ile incelendi. Hastalar demografik özellikleri, AİK'ya eşlik eden vertigo ve/veya tinnitus, tanı konmuş sistemik hastalık varlığı, saf ses ortalamasındaki işitme kazançları, 2012'de Amerikan Otolaringoloji - Baş ve Boyun Cerrahisi Akademisi (AAO-HNS)'nin yayınladığı AİK klinik uygulama klavuzuna göre iyileşme durumu, işitme kaybının derecesi, odyogram tipi ve tedaviye başlama süresine göre tedavi başarısı ve iyileşme durumu değerlendirildi. Başlangıç ve kurtarma tedavisinde kullanılan yöntemlerin başarısı incelendi. Ayrıca özellikle tutulan frekanslar ve tedaviye başlama süresi temelinde en başarılı tedavi yöntemleri belirlenmiştir. Bulgular : İdiopatik AİK nedeniyle tedavisi ve takibi sağlanan 90 olgu çalışmaya dahil edildi. Olguların yaşları 14 ile 81 arasında değişmekte olup ortalaması 46.83 yıldır. Olguların % 54.44 'ü (n=49) erkek, % 45.55' i (n=41) kadındır. Dört farklı tedavi yöntemi sonucunda ortalama 17,35 dB işitme kazancı sağlandı. AİK klinik uygulama klavuzuna göre 29 hastada (%32.2) tam, 26 hastada (%28.9) kısmi iyileşme sağlanırken, 35 hastada (%38.9) iyileşme olmadı. Tedavi yöntemlerinin sağladığı ortalama işitme kazançları arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p=0.678). İşitme kaybının şiddeti arttıkça tam iyileşme oranının istatistiksel açıdan anlamlı şekilde azaldığı saptandı (p= 0.0). Alçak frekanslardaki ortalama işitme kazancının istatistiksel açıdan anlamlı şekilde daha yüksek olduğu saptandı (p= 0,018). Alçak frekanslardaki işitme kaybının en yüksek tam iyileşme oranına sahip olduğu, yüksek frekansların ise iyileşmenin yokluğu açısından en yüksek orana sahip olduğu değerlendirildi (p=0.0). Tedaviye başlama süresi arttıkça tedavi başarısının azaldığı saptandı (p=0,008). Tedaviye başlama süresi kısaldıkça tam iyileşme artarken, iyileşmenin olmadığı olgu sayısının istatistiksel açıdan anlamlı şekilde azaldığı izlendi (p= 0.039). Hasta yaşı ve cinsiyetin tedavi başarısını etkilemediği değerlendirildi. Tinnitus ve/veya vertigonun AİK'a eşlik etmesi ve sistemik hastalık varlığının ortalama işitme kazancını etkilemediği istatistiksel olarak saptandı. Farklı zaman dilimleri ve odyogram tipleri için dört tedavi yönteminin sağladığı işitme kazançları arasında anlamlı fark saptanmadı. Başlangıç tedavisi için uygulanan dört farklı tedavi yöntemi arasında ortalama işitme kazancı ve iyileşme durumu açısından anlamlı istatistiksel fark saptanmadı (p = 0.963, 0.625). Kurtarma amacıyla hiperbarik oksijen uygulanan olgularda ortalama 20.3 dB, intratimpanik steroid uygulananlarda 7 dB işitme kazancı saptandı. Hiperbarik oksijenin saf ses ortalama kazancının ve tam iyileşme oranının daha fazla olduğu görülürken olgu sayısının az olması nedeniyle istatistiksel açıdan anlamlı fark saptanmadı (p= 0.182, 0.460). Sonuç: Çalışmamızda, AİK tedavisinde kullanılan farklı tedavi yöntemlerinin etkinliğinin benzer olduğu izlenmiştir. En önemli prognostik faktörler; işitme kaybının şiddeti, odyogram tipi ve tedaviye başlama süresi olarak değerlendirilmiştir. Sadece intratimpanik steroid uygulanan hastalarda diğer üç tedavi yöntemine benzer sonuçlar elde edilmiştir. Bu nedenle sistemik tedavinin kontrendike olduğu olguların yanısıra ilaç kullanımına uyumun zayıf olduğu hastalarda, sistemik hastalık varlığında, çoklu ilaç kullanımı olan hastalar vb. durumlarda bu tedavi şekli AİK için başlangıç veya kurtarma tedavisi olarak tercih edilebilmektedir. Ayrıca çalışmamızın verileri ve klinik deneyimimiz ışığında kurtarma tedavisinde hiperbarik oksijenin daha ön planda olduğu değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler: Ani işitme kaybı, intratimpanik steroid, hiperbarik oksijen
  • [ X ]
    Öğe
    Investigation of the effects of chronic hypertrophic adenotonsillitis on olfaction and quality of life
    (Deomed Publ, Istanbul, 2013) Guclu, Oguz; Yazici, Ibrahim; Toroslu, Tolgahan; Derekoy, Fevzi Sefa
    Objective: To investigate the effects of the chronic hypertrophic adenotonsillitis on olfaction and quality of life. Methods: Pediatric patients, aged 7-8 years, were prospectively included in three groups; Group I-Adenotonsillar diseases (n=15), Group II-Control (n=15) and Group III-Postoperative group (n=15). Patients were evaluated with the Sniffin' Sticks 12 item smell identification test and obstructive sleep disorder-6 (OSD-6) quality of life survey. Results: Total smell identification (SI) scores were 6.93 +/- 1.75 in the adenotonsillar disease, 8.73 +/- 1.10 in the control and 7.67 +/- 1.59 in the postoperative groups, respectively. Total SI score in the adenotonsillar disease group was significantly lower than the control group (p<0.05). The postoperative group SI scores were higher, but not at the level of the control group. Total OSD-6 scores were 18.80 +/- 4.75 for the adenotonsillar disease, 5.20 +/- 2.40 for the control and 5.07 +/- 2.02 for the postoperative groups, respectively. The adenotonsillar disease group score was significantly higher than the scores of the other two groups (p<0.05). Conclusion: Adenotonsillar diseases affect both quality of life and smell function. Six months after surgery quality of life reaches normal standards. Smell function is observed to have partially recovered by the sixth month. This situation may be due to obstructive symptoms resolving in the early postoperative period, while symptoms related to mucosal or inflammatory pathologies recover more slowly.
  • [ X ]
    Öğe
    Rhino-orbito-cerebral mucormycosis: two case reports in the light of the literature
    (2015) Kara, Medine; Erdoğan, Halil; Toroslu, Tolgahan; Akçalı, Alper; Tatman Okun, Müşerref; Reşorlu, Mustafa; Dereköy, Fevzi S.efa
    Rhino-orbito-cerebral mucormycosis is an acute onset and often fatal disease. Risk factors include uncontrolled diabetes mellitus, hematological malignancies, and long-term corticosteroid use. Early diagnosis and treatment are important. The underlying causes should be treated, surgical debridement should be performed and appropriate antifungal drugs should be given. In this article, we report two diabetic ketoacidosis patients who developed rhino-orbito-cerebral mucormycosis and were treated with surgical debridement and amphotericin B therapy.
  • [ X ]
    Öğe
    Rino-orbito-serebral mukormikozis: Literatür eşliğinde iki olgu sunumu
    (2015) Kara, Medine; Erdoğan, Halil; Toroslu, Tolgahan; Akçalı, Alper; Tatman, Müşerref Okun; Reşorlu, Mustafa; Dereköy, Fevzi Sefa
    Rino-orbito-serebral mukormikozis akut başlayan ve sıklıkla ölümcül olan bir hastalıktır. Risk faktörleri arasında kontrolsüz diyabetesmellitus, hematolojik maligniteler ve uzun süreli kortikosteroid kullanımı yer alır. Erken tanı ve tedavi önemlidir. Altta yatan nedenlertedavi edilmeli, cerrahi debridman yapılmalı ve uygun antifungal ilaçlar verilmelidir. Bu yazıda rino-orbito-serebral mukormikozis gelişen,cerrahi debridman ve amfoterisin B terapisi ile tedavi edilen iki diyabetik ketoasidoz hastası sunuldu.
  • [ X ]
    Öğe
    Tükürük bezi hastalığı olan hastaların demografik özellikleri ve ince iğne aspirasyon biyopsisinin önemi
    (2015) Dereköy, Fevzi Sefa; Toroslu, Tolgahan; Güçlü, Oğuz; Muratlı, Aslı; Tekin, Kazım; Kara, Medine
    Amaç: Bu çalışmada baş ve boyun bölgesinde tükürük bezlerindelezyonları olan hastaların demografik ve histopatolojik özellikleriaraştırıldı ve ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB)nin güvenilirliğideğerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Ocak 2008 - Temmuz 2013 tarihleri arasındatanısı konulan 43 tükürük bezi hastasının (27 erkek, 16 kadın; ort.yaş 48 yıl; dağılım 6-79 yıl) dosyaları retrospektif olarak incelendi.Hastaların yaşı, cinsiyeti, lezyon yerleşim yeri ve histopatolojik tanılarıkaydedildi. Ameliyat öncesi İİAB ile ameliyat sonrası histopatolojiktanılar arasındaki korelasyon değerlendirildi. Bulgular: Olguların 11i (%26) kronik siyaloadenit, biri (%2)Sjögren sendromu, 24ü (%56) benign tükürük bezi tümörü veyedisi (%16) malign tükürük bezi tümörü idi. Tükürük bezitümörü olan hastaların 21i erkek (%68), 10u kadındı (%32).Benign tükürük bezi lezyonu saptanan hastaların altısı erkek(%50), altısı kadın (%50) idi. Lezyonların 24ü (%56) parotiste,13ü (%30) submandibüler bezde ve altısı (%14) minör tükürükbezinde yerleşmiş idi. A meliyat öncesinde 30 hastaya İİA B yapıldı.İnce iğne aspirasyon biyopsisinin duyarlılığı %80, özgüllüğü %92,pozitif öngördürücü değeri %66, negatif öngördürücü değeri%95 ve doğruluk oranı %90 idi. Tüm olguların %72sindeneoplastik patoloji görülürken, %28inde non-neoplastik tükürükbezi hastalığı bulundu. Neoplastik olgular en sık parotiste, non- neoplastik hastalıklar ise submandibüler bezde yerleşimliydi.Neoplazili olguların %77si benign, %23ü malign patolojiyesahipti. Genel olarak tüm tükürük bezi patolojilerinde erkekcinsiyeti yüksek oranda görülürken, non-neoplastik olgulardacinsiyet farkı yoktu. Sonuç: Güvenilir, düşük maliyetli ve kolay uygulanabilir minimalinvaziv bir test olan İİAB ile saptanan yüksek duyarlılık ve özgüllükdeğerleri bu tekniğin tükürük bezi kitlesi ile başvuran hastaların ilkdeğerlendirmesinde kullanılabileceğini göstermektedir.

| Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim