Yazar "Topaloğlu, Naci" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A case with short stature, growth hormone deficiency and 46, XX, XQ27-qter deletion(Medical Sciences University of Teheran, 2017) Yıldırım, Şule; Topaloğlu, Naci; Tekin, Mustafa; Sılan, FatmaWe report a case of 11-year-old girl with growth retardation and 46, XX, Xq27-qter deletion. The endocrinologic evaluation revealed growth hormone deficiency. In karyotype analysis 46, XX, Xq27-qter deletion was determined. The deletion of terminal region of chromosome 27 is most commonly being detected during the evaluation of infertility, premature ovarian insufficiency or in screening for fragile X carrier status. To our knowledge, this is the first reported case with 46, XX, Xq27-qter deletion and growth hormone deficiency. Furthermore, this case might facilitate future search for candidate genes involved in growth hormone deficiency. © 2017 Tehran University of Medical Sciences. All rights reserved.Öğe Akut Gastroenteritli Çocuklarda Rotavirüs Sıklığı(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Tekin, Mustafa; Topaloğlu, Naci; Yıldırım, Şule; Binnetoğlu, Köksal; Kaymaz, Nazan; Aylanç, Hakan; Battal, Fatih; Vural, Ahmet; Başer, EsraViral gastroenteritlerin ve özellikle rotavirüse bağlı ishallerin epidemiyolojik ve klinik özelliklerinin takip edilmesi ve buna göre korunma ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesi önemlidir. Bu nedenle biz de kliniğimize akut ishal nedeniyle başvuran olgularda rota virüs ishallerini araştırdık. 2011-2013 tarihleri arasında ÇOMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi çocuk polikliniği ve acil servisine akut ishal nedeniyle baş vuran ve dışkı örnekleri incelenen 263 olgunun hastane kayıt verileri geriye dönük olarak tarandı. Dışkı örnekleri, kalitatif monoklonal antikorlarla kaplanmış kromatografik immunoassay yöntemi ile çalışan ticari bir test kiti (Rota-Adeno Virus Combo Test Device, Ecotest, Çin) ile incelenmişti. Toplam 263 akut ishalli olgu dosyası incelendi. Rota antijen pozitifliği bütün olguların 62’sinde (%23,6) saptandı. 2 yaş altı çocuklarda sıklık %34,5 olarak saptandı. Rota pozitifliğinin mevsimlere göre sıklığı sırasıyla ilkbaharda %27,8, yazın %14,6, sonbaharda %26,3 ve kışın %21,4 idi. Sonuç olarak akut ishalli olgu yönetimi yaşa ve mevsime göre yapılmalıdır. Bu tür ishalli olgularda gerekirse hızlı tanı testleri kullanılarak gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılmalıdır.Öğe Anjiomatoid Fibröz Histiositom(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Güven, Mustafa; Topaloğlu, Naci; Aras, Adem Bozkurt; Şen, Halil Murat; Reşorlu, Mustafa; Coşar, MuratAnjiomatoid fibröz histiositom nadir görülen bir yumuşak doku tümörüdür. Düşük grade malign potansiyele sahiptir. En sık görülme yerleri alt ve üst ekstremitelerdir. Ekstremiteleri gövde, boyun ve nazolabial bölge takip eder. Literatür taramasında skalpte angiomatoid fibrous histiositoma bulunan bir olgu saptanmadı. Bu sunumda oksipital yerleşimli anjiomatoid fibröz histiositom tanısı alan bir olgu literatür eşliğinde tartışıldı.Öğe Association between teething and independent walking in healthy children(2015) Kaymaz, Nazan; Yıldırım, Şule; Cevizci, Sibel; Çimen, Mehmet; Topaloğlu, Naci; Binnetoğlu, Fatih Köksal; Tekin, MustafaKaymaz N, Yıldırım Ş, Cevizci S, Çimen M, Topaloğlu N, Binnetoğlu FK, Tekin M, Özmert EN. Association between teething and independent walking in healthy children. Turk J Pediatr 2015; 57: 53-59.Developing teeth provide a reliable indication of maturation and biological age. The objective of this study was to establish whether there is any association between the time of emergence of the first primary tooth and the time when independent walking occurs. A cross-sectional study was conducted with a sample of 206 healthy children (95 girls and 111 boys) aged 12 to 60 (mean: 29.79±0.66) months who were able to walk independently. The study was conducted using a questionnaire that was filled out by the parents. The first primary tooth emerged at 6.86±0.14 (min: 3–max: 13) months; the mean independent walking time was 12.58±2.15 (min: 8.50–max: 24.00) months. There was no correlation between the first teething and independent walking times (r=0.045, p=0.523). Factors such as breastfeeding status, intake of vitamins, walker usage and body mass index were found not to affect the time of either emergence of the first deciduous tooth or independent walking. To the best of our knowledge, this is the first paper in literature to have researched the relationship between the time of emergence of the first deciduous tooth and that of independent walking. It should be explained to parents that there is no relationship between the two in order to resolve anxiety when their child acquires a tooth but does not walk, or vice versaÖğe Biofeedback in the Treatment of Nocturnal Enuresis: May Be an Alternative Method of Treatment?(2015) Topaloğlu, Naci; Alan, Cabir; Ersay, Ahmet Reşit; Eren, Ali Erhan; Baştürk, Gökhan; Alan, HandanAmaç: Biofeedback, görsel, duysal ve taktil uyaranlar ile çocuğa doğru işemenin yeniden öğretilmesidir. Biofeedback disfonksiyonel işeme bozuklukları ve üriner inkontinans tedavisinde kullanılmakla birlikte enürezis nokturna tedavisinde rutin tedavi seçenekleri içinde yer almamaktadır. Amacımız enürezis noktürna tedavisinde biofeedback yönteminin etkinliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya gece idrar kaçırma şikayeti ile başvuran, 5 yaşından büyük ve 6 aydan daha uzun kuru dönem geçirmeyen 50 çocuk alındı. Hastaların yaş ortalaması 9,4±2,52 idi. Katılanların 27 (%54)'si kız, 23 (%46)'si erkekti. Hastalara biofeedback tedavisi 1 hafta ara ile 4 seans ve her seans yarım saat olacak şekilde uygulandı. Tüm hastalar aynı egzersizi evde her gün yarım saat uygulamaları tavsiye edilerek bilgilendirildi. Bulgular: Biofeedback tedavisi sonrasında idrar kaçırma sıklığının belirgin azaldığı görüldü. Erkek hastaların % 13 (3) ile kız hastaların % 11,1 (3) tedaviden fayda görmemiştir. Erkeklerin % 87'si (20) ile kız hastaların % 88,9'u (24) tedaviden fayda görmüş yani haftalık idrar kaçırma sıklığı azalmıştır. Tedavi sonrası klinik iyileşme % 88 iken tamamen kuru kalma oranı ise % 54 olarak bulunmuştur. Hastaların tedavi öncesi ve tedavi sonrası idrar kaçırma sıklığı arasında istatistiksel anlamlı fark saptandı (p<0,05). Tartışma: İlaç uygulamasına gerek olmadan oyun tarzında ailenin ve çocuğun etkin katılımıyla gerçekleştirilen biofeedback yöntemi kısa sürede yüz güldürücü sonuçlarıyla enürezis nokturna tedavisinde alternatif bir tedavi yöntemi olabileceğini düşünüyoruz.Öğe Children with urİnary tract isolated from cultures of microorganisms and antibiotic resistance rates(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2014) Aylanç, Hakan; Topaloğlu, Naci; Battal, Fatih; Yildirim, Şule; Bİnnetoğlu, Fatih Köksal; Tekİn, Mustafa; Tekİn, Satı ZeynepUrinary tract infections (UTI) are one of the most common infections in childhood. Resistance is a major problem due to common use of wide-spectrum antibiotics. In the present study we aimed to identify the pathogens of UTI in our clinic and define the resistance pattern of these pathogens.We scanned the urinary cultures and antibiograms of the children applied to our outpatient clinic between August 2011 and December 2013. Urinary cultures of 217 children were studied. Of the 217 studied children 176 (81.1%) were girls and 4 (18.9%) were boys. Of the 52 patients under one year 38 (73%) were girls and 14 (27%) were boys. The age of the cases were between 0.01 and 17.80 decimal years (mean: 5.6). The pathogens were E. Coli in 64.1%, Klebsiella spp. İn 16.1%, Pseudomonas aeruginosa in 6.5%, Enterococcus spp in 4.6%, Enterobacter spp in 3.2%, Proteus spp in 2.8%, Staphylococcus spp. İn 1.9%, Streptococcus spp in 1%. there was a high resistance against ampicillin, amoxicillin-clavulanate and trimethoprin-sulfamethoxazole. The present study proved the importance of culture and antibiogram. Until antibiogram results oral cephalosporins can be used as a first line empirical treatment. If the antibiogram could not be done regional resistance status should be known for the succesful treatment. © 2014, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.Öğe Çocukların vücut ağırlığı ve görünümleri ile iştahları hakkındaki ebeveyn değerlendirmelerinin nesnel ölçütlerle ilişkisi?(2014) Peker, Emel; Topaloğlu, Naci; Şahin, Erkan Melih; Eşsizoğlu, Ertan; Uludağı, Ayşegül; Güngör, Selen; Ağaoğlu, HasretAmaç: Ebeveynlerin çoğunun çocuklarının vücut ağırlığı ya daiştahları ile ilgili endişelerinin olması çok yaygın bir durumdur. Hekimler ebeveynlerin çocukları hakkındaki yargılarına güvenmezler.Bu çalışmada ebeveynlerin, çocuklarının vücut ağırlığı ve görünümleri hakkındaki görsel algısı ile iştahları hakkındaki yargılarının,çocuklarının ve kendilerinin beden kitle indeksi (BKİ) gibi nesnelölçütlerle karşılaştırmalı olarak incelenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp FakültesiEğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve HastalıklarıPolikliniğine Ocak-Şubat 2012 tarihleri arasında herhangi biryakınma ile başvuran, ortalama yaşları 6,4±2,8 (2-14 yaş arası)olan 150 çocuk ile anne veya babaları çalışmaya alındı. Ebeveyn ve çocukların BKİ değerleri ile çocukların yaşa göre BKİpersentilleri hesaplandı. Ebeveynlerden, çocuklarının iştahınınasıl değerlendirdikleri sorulup, çocuklarının görünümünüyaş grupları ve cinsiyete göre beden gelişimi için hazırlanmışzayıftan obeze değişen 7 setlik resimlerden uygun bulduklarıylaeşleştirmeleri istendi.Bulgular: Çocukların gerçek BKİ persentil aralıklarıyla karşılaştırıldığında, ebeveynlerin görseller üzerinden yaptığı eşleştirmelerde 55 (%36,7) çocuğun olduğundan daha zayıf değer-lendirildiği görüldü. İki değerlendirme arasındaki fark ebeveynlerinveya çocuğun cinsiyetine göre farklılık oluşturmuyordu ve çocuğunyaşı, ebeveyn eğitimi veya BKİ değeri ile korele değildi.Sonu ç: Ebeveynlerin çocuklarının vücut ağırlığı ve iştahı hakkındaki algıları ve değerlendirmeleri çocuğun durumunu nesnelolarak yansıtmamaktadır. Ebeveynlerle çocukların vücut ağırlığı veiştahları hakkında konuşmak çocuk sağlığı danışmanlığının temelparçalarından biri haline getirilmelidir.Öğe Does Glp-2 have a protective effect on cerebral ischemia/reperfusion model?(2015) Topaloğlu, Naci; Memi, Gülsün; Kaner, Tuncay; Deniz, Mustafa; Şahin, Önder; Güven, Mustafa; Coşar, MuratAbstract: Background/aim: To investigate the neuroprotective effects of glucagon-like peptide 2 (Glp-2), which increases cerebral blood flow, on the hippocampal complex after cerebral ischemia/reperfusion (I/R) injury in rats. Materials and methods: Animals were randomized into 4 groups: sham, I/R + 0.9% NaCl, I/R + pre-Glp-2, and I/R + post-Glp-2. Cerebral ischemia was performed via the occlusion of the bilateral internal carotid artery for 40 min and continued with a reperfusion process. At the end of 6 h of reperfusion, animals were decapitated in all groups and brain tissues were removed. Malondialdehyde (MDA) and natural intracellular antioxidant glutathione (GSH) levels and myeloperoxidase (MPO) activities were measured in the left hippocampal tissue. The right hippocampal tissues of all group members were taken for histopathologic study. Results: MDA levels and MPO activities increased from Group I to Group II and decreased from Group II to Groups III and IV. On the other hand, GSH levels were not significantly different among the groups. The number of apoptotic hippocampal tissue cells increased from Group I to Group II and decreased from Group II to Groups III and IV. Conclusion: Our preliminary study revealed that Glp-2 treatment may decrease oxidative damage from I/R in cerebral tissue.Öğe Early detection of myocardial deformation by 2D speckle tracking echocardiography in normotensive obese children and adolescents(2015) Binnetoğlu, Fatih Köksal; Yıldırım, Şule; Topaloğlu, Naci; Tekin, Mustafa; Kaymaz, Nazan; Aylanç, Hakan; Karakurt, HasanObjective: To evaluate the left venticular myocardial deformation parameters in normotensive obese children and adolescents by using 2-D speckle tracking echocardiography. Methods: This observational cross-sectional study included 69 children and adolescents (aged between 10-18), 38 were normotensive obese and 31 were normal weighted. All children underwent detailed two- dimentional, Doppler and two-dimentional speckle tracking echocardiography. Student t-test, Mann-Whitney U test, chi-square test and Pearson s correlation were used in statistical analysis. Multiple linear regression analysis was used the determine independent variables on global longitudinal strain (GLS). Results: While in normal limits, diastolic blood pressure was significantly higher in obese group. Left ventricular end-diastolic diameter (LVDd) and end-systolic diameter (LVDs), interventricular septal thickness (IVSd), left ventricular posterior wall thickness (LPWD) and left ventricular mass index (LVM)/height2.7 were significantly higher in obese group compared to healthy peers (p=0.004, p=0.011, p<0.001, p=0.001, p<0.001) respectively. Obese subjects had reduced global longitudinal strain (GLS) values (p=0.001). Multiple linear regression analysis using the stepwise method were performed to assess the independent variables (age, body mass index, insulin resistance, systolic blood pressure, diastolic blood pressure, left ventricular diameters and LVM index (g/m2.7) affecting the dependent variable GLS. GLS was found significantly correlated with body mass index (BMI) (β:0.440, p:0.001; 95% CI: 0.104-0.311). Conclusion: Left ventricular strain parameters obtained by two dimentional speckle tracking echocardiography were diminished in obese children compared to normal subjects indicating that obesity in childhood is linked to decreased myocardial deformation even in the absence of comorbidities in early stages. (Anatolian J Cardiol 2015; 15: 151-7)Öğe Effect of infant feeding on epicardial fat thickness in normal weighted children(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2015) Yildirim, Şule; Binnetoğlu, Fatih Köksal; Aylanç, Hakan; Battal, Fatih; Tekin, Mustafa; Kaymaz, Nazan; Topaloğlu, NaciEFT is an independent predictor of coronary artery disease and closely associated with increased risk of metabolic syndrome and cardiovascular complications. This study aimed to evaluate the effect of breastfeeding on EFT thickness in normal-weighted children to predict the increased risk of coronary artery disease. This study included 84 normal weighted children (aged between 5-10 years), who admitted to pediatric cardiology department from October 2013 to March 2014. The patients were divided into 3 groups according to the feeding regimen in the first 6 months of year. Group 1 consisted of children who were exclusively breastfed in the first 6 months (n: 45). Group 2 consisted of children who were fed with both breast milk and formula (n: 37) and the Group 3 included children who only fed with formula (n: 2). Transthoracic echocardiography was performed and epicardial fat tissue measured. EFT was statistically lower in Group 1 compared to Group 2. EFT was highest in Group 3. The children who breastfed for longer time had low EFT thickness and this correlation was statistically significant (r= -0,457, p<0,001). In conclusion echocardiographically measured EFT thickness is low in breastfed children compared to formula-fed children. © 2015, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.Öğe Left ventrİcular noncompaction and ventricular tachycardia diagnosed at preparticipatİon screening(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2015) Binnetoğlu, Fatih Köksal; Yildirim, Şule; Karadeniz, Cem; Topaloğlu, Naci; Tuzcu, Volkan; Kaymaz, NazanLeft ventricular noncompaction is a rare genetic cardiomyopathy which is characterized by excessive trabeculated and spongioform left ventricule. Heart failure, thromboembolism including stroke, ventricular arrhythmia and Wolf Parkinson White Syndrome are the main complications. In this study we present a patient with arrhythmia diagnosed during preparticipation screening and succesfully treated with radiofrequency ablation and flecainide. © 2015, Anatolian Journal of Clinical Investigation. All rights reserved.Öğe Multi-vitamin intake during pregnancy: Is it a causative factor for childhood obesity?(2015) Topaloğlu, Naci; Uysal, Ahmet; Tekin, Mustafa; Yıldırım, Şule; Binnetoğlu, Köksal; Kaymaz, Nazan; Aylanç, HakanAmaç: Çalışmamız, gebelikte multivitamin kullanımının çocukluk çağı obezitesinde nedenlerden biri olup olmadığını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma prospektif vaka kontrol çalışmasıdır. İlk gruba VKIinegöre obez tanısı konmuş 50 çocuk, ikinci gruba ise sağlıklı 50 çocuk alındı.Prematüreler, mental retardasyonu olanlar, kronik hastalığı olanlar, sendro-mik çocuklar ve sorulara yeterli cevap veremeyenler çalışmaya dahil edilmedi.Çalışma annelerin anket formlarını doldurması ile gerçekleştirildi. Vücut ağırlığı ve boy gibi antropometrik ölçümler aynı araştırmacı tarafından yürütüldü.Bulgular: Obez gruptaki çocukların yaş ortalamaları 10,34±3,68 yıl iken kontrol grubundakilerin 8,88 ± 3,96 yıl idi. İki grup arasında doğum şekli, doğumhafası, doğum ağırlığı açısından istatistiksel olarak fark yoktu. Obez ve kontrol grundaki çocukların annelerinin multivitamin kullanması açısından aralarında bir fark yoktu. Tartışma: Çalışmamızda gebelikte multi-vitamin desteğinin çocukluk çağı obezitesi üzerine etkili olmadığı bulunmuştur. Konuyla alakalı daha büyük ve detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Prenatal maternal risk factors for infantile colic(2015) Kaymaz, Nazan; Yıldırım, Şule; Topaloğlu, Naci; Gencer, Meryem; Binnetoğlu, Fatih K.öksal; Tekin, Mustafa; Sürecek, Fahime E.rdemAIM: To examine maternal prenatal risk factors for infantile colic (IC).; METHODS: Mothers were asked to complete a standard pre-coded questionnaire form. Inclusion in the study consisted of four criteria. The case group comprised healthy children with infantile colic according to Wessel's definition. The control group comprised healthy children with no history of IC. Prenatal period characteristics of mothers were examined to determine associations with IC.; RESULTS: Children with mothers who had prophylactic iron supplementation therapy during pregnancy suffered more from IC. Postpartum depression was found to be more frequent in the case group than in the control group. Gynaecological history, including suffering from migraine, presence of any premenstrual symptoms, dysmenorrhea and high pre-pregnancy body mass index, was associated with development of IC.; CONCLUSION: Pre-gestational gynaecological complaints and pregnancy characteristics may point to IC. These characteristics should be investigated and families should be informed.Öğe Prolonged pacifier usage in infancy does not cause eating behavior problem later(2015) Kaymaz, Nazan; Yıldırım, Şule; Cevizci, Sibel; Bulur, Nurcan; Topaloğlu, Naci; Binnetoğlu, Fatih Köksal; Tekin, MustafaKaymaz N, Yıldırım Ş, Cevizci S, Bulur N, Topaloğlu N, Binnetoğlu FK, Tekin M, Kılıç M, Özmert EN. Prolonged pacifier usage in infancy does not cause eating behavior problem later. Turk J Pediatr 2015; 57: 487-491.The objective of this study conducted in children aged 3-7 years was to determine whether pacifier use during infancy is associated with eating problems in later periods. A total of 85 children (55.2 ±12.3 months) admitted to hospital with eating problems and with no organic pathology in scans, and 97 healthy children (52.24±10.97 months) without eating problems, were assigned to case and control groups, respectively. Eating problems were classified into five groups and investigated via a questionnaire. The presence of eating problems was analyzed for association with pacifier use. There was no significant difference between the two groups in terms of pacifier use (chi-square test: 0.141, p=0.707), and pacifier use is not related to a poor appetite in later periods. Pediatric healthcare providers and parents should be informed with regard to the subject.Öğe Protective role of Proanthocyanidin in experimental ovarian torsion(Tehran University of Medical Sciences, 2015) Yildirim, Şule; Topaloğlu, Naci; Tekin, Mustafa; Küçük, Adem; Erdem, Havva; Erbaş, Mesut; Yildirim, AhmetBackground: Proanthocyanidin is a potent bioactive antioxidant naturally occurring in grape seed and acts as reactive oxygen species (ROS) scavenger. The aim of this study was to investigate the effects of proanthocyanidinin in experimental ovarian torsion injury. Methods: Twenty four rats were randomly divided into three groups (n=8). Group 1: the laparotomy group, group 2: ovarian torsion group, and group 3: intervention group administered proanthocyanidinin of 50 mg/kg before bilateral ovarian ischemia and reperfusion. Histologic examination and scoring was done at the end of the experiment. Statistical analyses were performed using the SPSS v. 19. Results: Ovarian histopathologic findings of all three groups were significantly different in terms of hemorrhage (p<0.001), edema (p=0.001) and vascular dilatation (p<0.001). Pathologic changes induced by I/R were reduced in ovaries of rats administered proanthocyanidin, in particular, hemorrhage, edema and vascular dilatation. Conclusion: Proanthocyanidin, known as free radical scavenger and antioxidant, is protective against tissue damage induced by ischemia and/or ischemia/reperfusion in rat ovaries.Öğe Serous cystadenoma in 12 years old girl presenting with severe anemia(2014) Tekin, Mustafa; Küçük, Adem; Yıldırım, Şule; Topaloğlu, Naci; Arık, Muhammed Kasım; Kızıldağ, Betül12 yaşında kız hasta 8 aydır demir tedavisine ramen devam eden anemi ve son 3 aydır karın ağrısı yakınmasıile başvurdu. Hastanın muayenesinde sağ lomber bölgede kitle palpe edildi. Ultrasonografi ve manyetik fizikrezonans görüntülemede hemen hemen tüm orta hattı dolduran ve intraabdominal organları lateral eve yukarıiten büyük kistik bir kitle varlığı Kitle başarılı bir şeklide çıkarıldı ve patolojik olarak seröz rapor edildi.kistadenomla uyumlu idi. Adölesan kızlarda en sık anemi etyolojisi demir eksikliği olsa da bu yaş grubundada tedavi öncesi etyolojik araştırma yapmak önemlidir.Öğe The Characteristics of Non-Diabetic Mothers with Macrosomic Newborns(2016) Kaymaz, Nazan; Cevizci, Sibel; Yıldırım, Şule; Aylanç, Hakan; Bulur, Nurcan; Gencer, Meryem; Topaloğlu, NaciGiriş: Fetal makrozomi heterojen etiyolojik faktörlere sahip bir durumdur ve sıklığı son yıllarda giderek artmaktadır. Birçok makrozomik bebek belli bir risk faktörü olmaksızın doğar ve makrozominin doğru tahmini tek bir risk faktörü ile öngörülemez. Bu çalışmanın amacı makrozomik bebek doğuran diyabeti olmayan sağlıklı annelerin özelliklerini araştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Bu olgu-kontrol çalışması Mardin Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'nde izlenmiş ve doğum yapmış 291 sağlıklı gebe kadından oluşmaktadır. Çalışmaya dahil edilme kriterleri (a) doğum ağırlığını etkileyecek hastalık veya durum olmaması, (b) normal sağlıklı gebelik ve (c) 37-42 hafta arası yapısal defekti olmayan tekiz bebek doğurma idi. Dört bin gr üzeri doğum ağırlığı makrozomi olarak tanımlandı. Çalışma grubu ikiye ayrıldı; grup 1 4,000 gr altı doğum ağırlığı ve grup 2 4,000 gr üzeri doğum ağırlığı. Anne ve bebek özelliklerinin makrozomi ile ilişkisi olup olmadığı incelendi. Bulgular: Lojistik regresyon analizi sonuçlarına göre makrozomik bebek sahibi olma riskleri erkek cinsiyet [odds oranı (OR) 3,39, %95 güven aralığı (GA): 2,010-5,211; p<0,001], anne yaşının 35 üstü olması (OR 2,25, %95 GA: 1,919-4,005; p=0,026) ve gestasyon haftasının 40 üstünde olması (OR 1,72, %95 GA: 1,103-2,949; p=0,009) olarak bulundu. Sonuç: Glikoz intoleransı olmadığı durumlarda makrozomik bebek sahibi olma ile ilişkili çeşitli faktörler bulunmaktadır. Makrozominin olası komplikasyonları açısından bu risk faktörleri bilinmelidir ve risk faktörlerine sahip anneler bilgilendirilmelidir.Öğe The protective effect of syringic acid on ischemia injury in rat brain(2015) Güven, Mustafa; Aras, Adem Bozkurt; Topaloğlu, Naci; Özkan, Adile; Şen, Halil Murat; Kalkan, Yıldıray; Okuyucu, AliBackground/aim: Brain ischemia and treatment are important topics in neurological science. Free oxygen radicals and inflammation formed after ischemia are accepted as the most significant causes of damage. Currently there are studies on many chemopreventive agents to prevent cerebral ischemia damage. Our aim is to research the preventive effect of the active ingredient in syringic acid, previously unstudied, on oxidative damage in cerebral ischemia. Materials and methods: The rats were randomly divided into 4 groups: control group (no medication or surgical procedure), sham group (artery occlusion), artery occlusion + syringic acid group sacrificed at 6 h, and artery occlusion + syringic acid group sacrificed at 24 h. Obtained brain tissue from the right hemisphere was investigated histopathologically and for tissue biochemistry. Results: Superoxide dismutase and nuclear respiratory factor 1 values decreased after ischemia and they increased after syringic acid treatment, while increased malondialdehyde levels after ischemia were reduced after treatment. Caspase-3 and caspase-9 values increased after ischemia and decreased after treatment; this reduction was more pronounced at 24 h. Conclusion: Our study revealed that syringic acid treatment in cerebral ischemia reduced oxidative stress and neuronal degeneration. In the light of the biochemical and histopathologic results of the present study, we think that syringic acid treatment may be an alternative treatment method.Öğe Topikal steroid kullanımına bağlı iyatrojenik adrenokortikal yetmezlik(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2013-06) Tekin, Mustafa; Topaloğlu, Naci; Yıldırım, Şule; Binnetoğlu, Köksal Fatih; Kaymaz, Nazan; Aylanç, Hakan; Battal, Fatih; Aşık, Zuhal[No Abstract Available]Öğe Türkiye’nin batısında solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda alternatif tedavi uygulamaları(2013) Topaloğlu, Naci; Yıldırım, Şule; Tekin, Mustafa; Uludağ, Ayşegül; Özgen, KenanGirifl: Toplumlar arası farklılıklar ve uygulamalar ne olursa olsun her geçen gün alternatif tedavilere eğilimin arttığı bilinmektedir. Bu çalışmada bölgemizde solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle çocuklara uygulanan alternatif tedavilerin ve ailelerin bu tedaviler hakkındaki düşüncelerinin saptanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Ekim 2011-Şubat 2012 tarihleri arasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Genel Polikliniğine; ateş, öksürük, boğaz ağrısı, hırıltı gibi şikâyetlerle başvurup üst veya alt solunum yolu enfeksiyonu tanısı alan 214 çocuk ve ebeveyni alındı. Bulgular: Ebeveynlerin %93,7’si değişen sıklıklarda ilaç dışı uygulamalardan faydalanmakta idi. Ailelerin alternatif uygulamaları %62,7 ilaç tedavisinden önce, %28,7 ilaçlarla birlikte, %6,7 ilaçlarla cevap alınamazsa, %1,9 hiç kullanmadıkları görüldü. En sık yapılan uygulamaların öksürüğü azaltmak için sade bal verilmesi (%30,6) ve ateşi düşürmek için ılık duş uygulaması (%48,1) olduğu belirlendi. Ailelerin bu uygulamalarla ilgili bilgi kaynakları %69,4 oranında akrabalar ve aile bireyleri idi. Alternatif tedavi uygulamaları ile ilgili bilgi alınmak istenen kaynak olarak ise %84,5 ile doktor ve hemşire gibi sağlık çalışanları gösterildi. Eğitim durumu ile ilaç dışı uygulama sıklığı arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı. Ancak bilgi edinilmek istenen kaynak eğitim durumuna göre değişiklik göstermiyordu. Sonuç: Çocuk sağlığı ve hastalıkları hekimlerinin ve hemşirelerinin alternatif tedaviler hakkında bilgi edinip ailelere doğru yaklaşımlar hakkında yardımcı olmaları gerektiğini düşünüyoruz.