Yazar "Koşar, Şule" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A case of posterior mediastinal ganglioneuroma: the ımportance of preoperative multiplanar radiological imaging(2013) Kızıldağ, Betül; Alar, Timuçin; Karatağ, Ozan; Koşar, Şule; Akman, Tarık; Coşar, MuratGanglioneuromas are mostly seen in adolescents and young adults and they are neurogenic tumors originating from sympathetic ganglions with a be- nign histology. Although ganglioneuromas are benign, the treatment is surgical as they can cause pain or compression symptoms, can be locally aggres- sive and can lead to cord compression. We present a young adult female with a ganglioneuroma of the right posterior mediastinum who presented with lower back pain, together with the clinical features, Computed Tomography (CT) and Magnetic Resonance Imaging (MRI) findings, differential diagnosis tips and their contribution to surgical planning.Öğe Akciğer tüberkülozlu olguda stafilokok aureus’un etken olduğu lomber spinal spondilodiskitis(2013) Akman, Tarık; Alkan, Bahadır; Aras, Adem Bozkurt; Güven, Mustafa; Koşar, Şule; Kiraz, Hasan Ali; Coşar, MuratLomber spinal spondilodiskitis ender görülen fakat sıklıklahızlı seyirli genellikle başta konulan yanlış tanılarla tanısıgeciken, bu nedenle de sonuçları ciddi olabilen infeksiyon- lardır. Günümüzde tanı yöntemlerinin gelişmesi ile özel- likle manyetik rezonans görüntüleme ile spinal infeksiyontanısını koyabilmek ve tedaviyi buna göre yönlendirebilmek mümkün olmaktadır.Erken teşhiste morbidite ve mortalite oranlarının belirgin bir şekilde azaldığı bildirilmektedir. Olgumuzda olduğu gibi lomber spinal spondilodiskitis düşünülen hastalarda yapılacak cerrahi müdahale oluşabilecek kalıcı nörolojik sekelleri önleyebilmek için önemlidir. Ayrıca multidisipli- ner bir yaklaşım gerektirir. Bu makalede, primer akciğer tüberkülozlu olguda cerrahi olarak tedavi edilen bir stafilokok aureus’un etken olduğu lomber spinal spondilodiskitisli olgu sunulmuştur.Öğe Akciğerin Primer Skuamöz Hücreli Kanserlerinin Kranial Metastazları(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Akman, Tarık; Aras, Adem Bozkurt; Güven, Mustafa; Alkan, Bahadır; Kiraz, Hasan Ali; Koşar, Şule; Şen, Halil Murat; Coşar, MuratDünya sağlık örgütü (WHO) kaynaklarına göre kanser, kardiyovasküler hastalıklar sonrası en sık görülen ölüm sebebidir. Tüm kanser olguları açısından karşılaştırıldığında akciğer kanseri görülme sıklığı açısından kadın cinsiyette ikinci sırada, erkek cinsiyette ise birinci sıradadır. Akciğer kanseri olgularının en sık görülen tipi ise küçük (yulaf) hücreli tipi olup, primeri açısından kıyaslandığında ise skuamöz hücreli varyantıdır. Akciğer kanserli olguların ilk konulan tanısında % 10-14’ unda kranial metastaz görülmektedir. Metastatik lezyon açısından mukayese edildiğinde ise kranial metastazlar küçük hücreli akciğer kanserinde görülmektedir. İntrakranial olgularda % 80-85’ inde supratentoriyel yerleşim görülür. Skuamöz hücreli akciğer kanserinin davranış şekli olarak sıklıkla geç metastaz yapmakta, kranial metastazı ise nadir olarak görülmektedir.İntrakranial metastaza bağlı görülebilecek semptomlar zamam zaman bulantı, kusmanın eşlik edebildiği başağrısı, fokal nörolojik bulgular, epileptik nöbetler, serebellar fonksiyonlarda bozulmadır. Beyin metastazlarının geliştiği akciğer tümörleri radyolojik olarak genellikle apikal ve periferik yerleşimlidir.Akciğer kanserinin kranial metastazı sıklıkla semptomatik hastalarda, daha nadir olarak da tarama amaçlı çekilen diagnostik kranial BT, beyin MRG, PET- CT sırasında saptanmaktadır.Bu çalışmamızda akciğer skuamöz hücreli kanser tanısıyla takip edilen hastada, intrakranial frontal ve temporal bölgede multipl metastazları saptanan olgunun literatür eşliğinde tartışılması amaçlanmıştır.Öğe Atipik Spinal Tüberküloz: Posterior Paravertebral Yayılım(2016) Kömürcü, Erkam; Kızıldağ, Betül; Koşar, Şule; Akman, TarıkAtipik spinal tüberküloz: Posterior paravertebral yayılımErken tanı ve tedavinin prognozu dramatik bir şekilde değiştirdiği tüberküloz enfeksiyonun ekstrapulmoner bir formu olan spinal tüberküloz olguları halen önemli bir sağlık sorunudur. Tipik seyreden spinal tüberküloz olgularının erken tanı ve tedavisi sorunsuz bir şekilde yapılırken, günümüz modern görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeye rağmen atipik ilerleme gösteren spinal tüberküloz olguları yanlış tedavi nedeniyle dramatik sonuçlara yol açabilmektedir. Çalışmamızda, uyluktaki abse ve fistülden yola çıkılarak doğru tanıya ulaşılan daha önce tanımlanmamış bir paternde atipik bir yayılım göstererek eşlik eden pseudomonas koenfeksiyonu bulunan atipik spinal tüberküloz olgusunun sunulması amaçlanmıştırÖğe Büyük Hücreli Nöroendokrin Karsinomu'nun İntrakranial Metastazı-Olgu Sunumu(2015) Bozkurt, Adem Aras; Alkan, Bahadır; Şafak, Özbey; Kiraz, Hasan Ali; Koşar, Şule; Akman, Tarık; Güven, MustafaBeyin metastazları, sistemik kanserlerin iyi bilinen bir komplikasyonudur. Yetişkinlerde beyin metastazlarının en çok kaynağı akciğerlerdir. Hemisferler, beyincik, beyinsapı, hipofiz (sellar bölge), serebellopontin/internal akustik kanal ve leptomeningeal bölgeler potansiyel yayılım lokalizasyonlarıdır. Dünya Sağlık Örgütü, 2004 yılında malign akciğer tümörlerinin yeni histolojik sınıflamasını oluşturmuştur. Bu sınıflamada yer alan büyük hücreli nöroendokrin karsinom kötü prognoza sahip nadir ve agresif bir tümördür. Büyük hücreli nöroendokrin karsinom tanısında farklı immünohistokimyasal belirteçler kullanılabilir. Bu olguda; 61 yaşındaki bir erkek hastada yürürken dengesizlik ve hafif baş ağrısı şikayete neden olan, kranyal MRG' sinde sağ parietal ve sol serebellar yerleşimli metastazları olan olgu sunulmuştur. Sağ pariyetal yerleşimli tümör kranyektomi yapılarak çıkartıldı. Histopatolojik ve immünohistokimyasal bulgular büyük hücreli nöroendokrin karsinom ile uyumlu olarak değerlendirildi. Bu makalede; nadir görülen ve kötü prognoza sahip olan bu tümörlerin tanısı, yapmış olduğu metastazlar, radyolojik özellikleri, patogenezi, ve cerrahi yaklaşımları tartışılmıştırÖğe Cervico-thoracic vertebra junction's cystic schwannoma: Case report(2014) Alkan, Bahadir; O?uzalp, Hüseyin; Koşar, Şule; Ömür, Dilek; Karata?, Ozan; Akman, Tarik Muhammed; Coşar, MuratSchwannomas which are one of the nerve sheath tumors located in the spinal column intradural-extramedullary. Schwannomas are generally seen in lumbar region and rarely located in cervical and cervico-thoracic junction. Schwannomas generally have solid characteristics however cystic companents rarely accompany to the solid tumor. So, cystic schwannomas are rarely seen in cervico-thoracic junction. In this report; we present a 59 year old female patient with C7-Th1 intradural extramedullar cystic schwannoma which complaints with pain and paresthesia at the left upper extremity. The lesion was extirpated with posterolateral approach. The histopathologic and immunohistochemical result of the patient was schwannoma. We also discussed radiological and pathological features and surgical approaches of the schwannomas.Öğe Epidural abscess due to a mycobacterium tuberculosis strain with primary resistance to isoniazid and etiiambutol(2012) Şener, Alper; AkçAli, Alper; Karata?, Ozan; Koşar, Şule; De?irmenci, Yildiz; Akman, TarikTuberculosis is primarily characterized by pulmonary involvement, however, one third of the cases exhibit extrapulmonary tuberculosis. In this report, a case of epidural abscess due to Mycobacterium tuberculosis with primary resistance to isoniazid and ethambutol was presented. A 57-year-old male patient was admitted to emergency service with ten days history of weakness in legs, disability of walking and fever. Neurological examination revealed paraplegia of lower extremities, numbness distal to T2 disc level and hyperactivity of deep tendon reflexes indicating transverse myelitis. Laboratory findings were as follows; ESR: 74 mm/hour, CRP: 22 g/L, ALT: 42 lU/L, AST: 45 lU/L and white blood cell count 23.000/mm' (45% polymorphonuclear leukocyte, 45% lymphocyte, 10% monocyte). Spinal magnetic resonance imaging showed a fusiform abscess localized at anterior epidural space and extending along levels of C5-6 and C6-7. The longitudinal dimension of the abscess was 3 cm. The lesion was hypoin-tense on T1 and hyperintense on T2 weighted MRI images with prominent rim shaped contrast enhancement on contrast-enhanced T1 -weighted images. At fourth day of hospitalization the patient underwent neurosurgical management. M.tuberculosis was isolated from the cultures of operation material by Mycobacteria Growth Incubator Tube system (MGIT, BBL; BD, USA) on the 12 th day. The isolate was found susceptible to streptomycin and rifampisin, but resistant to isoniazid and ethambutol. The treatment was initiated with rifampicin 600 mg/day, pyrazinamid 2 g/day, ethambutol 1.5 g/day and levofloxacin 500 mg/day. At the end of second month levofloxacin 500 mg/day and rifampisin 600 mg/day combination was sustained and total treatment period was planned as nine months. As far as the national literature was considered, this was the first case of extrapulmonary tuberculosis with primary resistance to isoniazid and ethambutol.Öğe İzoniazid ve etambutole primer dirençli Mycobacterium tuberculosis 'e bağlı epidural apse(2012) Şener, Alper; Akçalı, Alper; Karatağ, Ozan; Koşar, Şule; Değirmenci, Yıldız; Akman, TarıkTüberküloz, özgül olarak akciğer tutulumunun ön planda olduğu bir enfeksiyon olmakla birlikte, ol- guların yaklaşık üçte birinde akciğer dışı tutulum ortaya çıkmaktadır. Bu raporda, primer izoniazid ve etambutol direnci tespit edilen Mycobacterium tuberculosis in neden olduğu epidural apseli bir olgu su- nulmaktadır. Elli yedi yaşında erkek hasta, 10 gündür devam eden bacaklarda güçsüzlük, yürüyememe ve ateş şikayetleriyle acil servise başvurmuştur. Nörolojik muayenede alt ekstremite paraplejik, torakal iki- den distali anestezik ve derin tendon refleksleri hiperaktif bulunan hasta transvers miyelit tanısıyla yatırıl- mıştır. Laboratuvar tetkiklerinde; ESH: 74 mm/saat, CRP: 22 g/L, ALT: 42 IU/L, AST: 45 IU/L ve beyaz kü- re sayısı 23.000/mm 3 (%45 polimorfonükleer lökosit, %45 lenfosit, %10 monosit) olarak saptanmıştır. Spinal manyetik rezonans görüntülemede; C5-6 ve C6-7 vertebra seviyelerinde, anterior epidural mesa- fede lokalize, korda bası oluşturan, T1 hipointens T2 hiperintens, kontrastlı T1 imajlarda periferik rim tar- zında kontrastlanma gösteren, kraniyokaudal boyutu 3 cm, oval, muntazam sınırlı epidural apse izlen- miştir. Hasta, yatışının dördüncü günü nöroşirürji bölümü tarafından opere edilmiştir. Operasyon sırasın- da alınan apse materyalinin kültüründe (Mycobacteria Growth Incubator Tube, BBL; BD, ABD) 12. günde M.tuberculosis üremiştir. İzolat, yapılan duyarlılık testlerinde rifampisine ve streptomisine duyarlı, etambutole ve izoniazide dirençli bulunmuştur. Hastaya; rifampisin 600 mg/gün, pirazinamid 2 g/gün, etambutol 1.5 g/gün ve levofloksasin 500 mg/gün şeklinde antitüberküloz tedavi başlanmıştır. İkinci ayın sonunda rifampisin 600 mg/gün ve levofloksasin 500 mg/gün kombinasyonuyla devam edilmiş ve top- lam tedavi süresi dokuz ay olarak planlanmıştır. Bu olgu, bilgilerimize göre ülkemizdeki ilk primer izoni- azide ve etambutole dirençli akciğer dışı tüberküloz olgusudurÖğe Lomber Diskektomi Sonrası Damar İçinde Dolaşan Bistüri Parçası(2014) Aras, Adem Bozkurt; Özkan, Ömer Faruk; Alar, Timuçin; Özkan, Adile; Arık, M. Kasım; Koşar, Şule; Kırılmaz, BahadırLomber diskektomi sonrası vasküler komplikasyonlar nadir görülür. Bu işlemden kaynaklanan nadir ve potansiyel olarak hayatı tehdit edici bir postoperatif komplikasyonu sunuyoruz. Yirmi yedi yaşındaki erkek hasta, lomber diskektomi işleminden 1 gün sonra, acil vasküler ünitesine başvurdu. Lomber diskektomi işlemi sonrasında bistüri parçası kırılmış ve sonrasında kaybolmuş. Hastada radyolojik incelemeler yapıldı ve kırılmış bistüri sapının sakrumun anteriorunda olduğu belirlendi. Anterior laparatomi yapıldı. Operasyon esnasında sol iliak ven içinden aniden inferior vena kavaya doğru ilerleyen kitle saptandı. Acil anjiyografi yapıldı. İşlem esnasında bistüri sapı sağ inferior pulmoner artere doğru ilerledi. Daha sonra lateral torakotomi yapılarak parçalanmış bistüri sapı çıkartıldı.Öğe Paradoxical Radiologic Progression Despite Appropriate Anti-Tuberculous Therapy(Ankara Microbiology Soc, 2012) Gönlügür, Uğur; Koşar, Şule; Mirici, ArzuClinical or radiological deterioration of tuberculosis despite appropriate anti-tuberculous therapy is defined as paradoxical response. Since identification of paradoxical response presents difficulties, this issue is not only of medical importance but also of legal importance. In this report, a tuberculosis case who got worse paradoxically during the course of anti-tuberculous therapy, was presented. Human immunodeficiency virus (HIV)-negative 68-year-old male patient was admitted to the hospital with the complaints of cough, chest pain, and weight loss. Computed tomography of the chest revealed an irregular non-homogenous opacity involving the apical and posterior segments of superior lobe of the right lung. Since acid-fast bacilli were detected in the sputum sample, active pulmonary tuberculosis was diagnosed and four-drug regimen treatment (isoniazid 300 mg/day, rifampicin 600 mg/day, pyrazinamide 2 g/day, etambutole 1.5 g/day) was initiated. At the end of the first month of therapy radiological lesions increased. There was no endobronchial lesion on bronchoscopy, and no acid-fast bacilli in bronchial lavage fluid. Therapy protocol was not changed, however radiological lesions regressed gradually. It was concluded that temporary deteriorations might occur in previous pulmonary infiltrates in patients who were under appropriate anti-tuberculous therapy. The gold standard for monitorization of anti-tuberculous therapy is microbiological methods rather than the radiological ones. Comorbid conditions, drug reactions, patient compliance and treatment failure are important parameters in the differential diagnosis. This case was presented to emphasize the importance of tuberculosis which is still prevalent in Turkey.Öğe Suprakondiler proses sendromunda MRG bulguları(2014) Kızıldağ, Betül; Yıldız, Yavuz; Koşar, Şule; Kömürcü, Erkam; Dağıstan, Emine; Canan, ArzuHumerus distal kesiminde anteromediyal yüzeyde gelişengaga şeklinde kemik çıkıntı suprakondiler spur ya daproçes olarak adlandırılır. Çoğu kez medial epikondileinsersiyosu olan Struthers ligamanı ile sonlanmaktadırHumerus distalinde insan türünde yaklaşık %0.1 -2.7 sıklı kla gözlenen bu konjenital anatomik varyasyon diğer n edenlerle çekilen radyogramlarda rastlantısal olarak saptanır. Suprakondiler proses kırılması ya da damar sinir bas ısına yol açması sonucunda nadiren semptomatik halegelmektedir. Suprakondiler prosesle ilişkili sinir tuzakla nma sendromunun klinik ve elektromyelografi bulgularıyanında manyetik rezonans (MR) görünümünün bilinmesi,ayırıcı tanı ve tedaviyi yönlendirme açısından faydalı ol acaktır. Suprakondile r proses sendromlu olguların MRbulguları literatürde az tanımlanmıştır.Bu sunumda 25yaşında kol ağrısı şikayeti ile ortopedi kliniğine baş vuranve direkt grafi ve MR bulguları eşliğinde tanısı konan su prakondiler proses sendromlu olgunun klinik ve radyo lojikbulguları, ayırıcı tanıdaki ipuçları, tedavi yaklaşımı literatüreşliğinde tartışılacaktır.Öğe Uygun antitüberküloz tedaviye rağmen paradoks radyolojik progresyon(2012) Gönlügür, Uğur; Koşar, Şule; Mirici, Nihal ArzuTüberkülozlu hastalarda, tedavinin başlamasından sonra, önceki lezyonlarda klinik veya radyolojik olarak kötüleşme görülmesi ya da yeni lezyonların ortaya çıkmasına paradoks yanıt adı verilmektedir. Paradoks yanıtın tanımlanmasındaki zorluklar nedeniyle, bu konu sadece tıbbi değil hukuki açıdan da önem taşımaktadır. Bu raporda, antitüberküloz tedavi esnasında paradoks kötüleşme gösteren bir olgu sunulmaktadır. İnsan immünyetmezlik virusu (HIV) negatif olan 68 yaşındaki bir erkek hasta, öksürük, göğüs ağrısı ve kilo kaybı şikayetiyle başvurmuştur. Toraks bilgisayarlı tomografide sağ akciğer üst lobun apikal ve posterior segmentlerini tutan düzensiz sınırlı homojen olmayan bir opasite saptanmıştır. Balgam örneğinde aside dirençli basil (ARB) varlığının saptanması üzerine, eş zamanlı başka bir hastalığı olmayan olguya aktif akciğer tüberkülozu tanısı konulmuş ve dörtlü tedavi (izoniazid 300 mg/gün, rifampisin 600 mg/gün, pirazinamid 2 g/gün, etambutol 1.5 g/gün) başlanmıştır. Tedavinin birinci ayının sonunda radyolojik lezyonlarda artış gözlenmiş; bronkoskopide endobronşiyal lezyon izlenmemiştir. Bronşiyal lavaj sıvısında ARB saptanmamıştır. Tedavi protokolü değiştirilmemiş ancak radyolojik lezyonlar tedrici olarak gerileme göstermiştir. Sonuç olarak, uygun antitüberküloz tedavi alan olgularda önceki pulmoner infiltras- yonlarda geçici bir kötüleşme ortaya çıkabileceği ve takipte altın standardın, radyolojik değil mikrobiyolojik yöntemler olduğu akılda tutulmalıdır. Ayırıcı tanıda, eş zamanlı hastalık varlığı, ilaç reaksiyonu, hasta uyumsuzluğu ve tedavi başarısızlığı dikkate alınmalıdır. Bu olgu, tüberkülozun ülkemizdeki yaygınlığı nedeniyle konunun önemini bir kez daha vurgulamak amacıyla sunulmuştur.