Yazar "Koç, Telat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anthropogenically-Induced Ecological Risks in Lake Gala, Thrace, NW Turkey(2023) Öztura, Erdal; Koç, TelatThe aim of this study is to determine the anthropogenic effects in lake Gala in the Thrace Region and to make an ecological risk analysis as a result of these effects. Based on the multi-element analyzes of the samples collected from the lake by Grab and Core method, using ICP-MS, which is frequently used in the calculation of ecological risk in sediment pollution studies; Ecological risk analysis of lakes with statistical analyzes such as Enrichment Factor (EF), Contamination Factor (CF), Geoaccumulation Index (Igeo), Ecological Risk Index to Potential (PER), Pollution Load Index (PLI), Factor Analysis, Spearman's Correlation Analysis and Cluster Analysis has been made. According to the analysis results, very high contamination observed in Hg and high contamination values observed in Mn pose a remarkable threat to the ecosystem. We conclude that the lake is exposed to intense anthropogenic pressure due to agricultural wastes, industrial pollutants, domestic wastes and pollutants from transportation vehicles.Öğe BÖLGESEL İKLİM VERİLERİNE GÖRE KAZDAĞI VE YAKIN ÇEVRESİNDE OLASI SICAKLIK DEĞİŞİKLİKLERİ (2000-2099)(2017) Hepbilgin, Berna; Koç, TelatKazdağı sahip olduğu doğal zenginlik, kuzey ve güney yamacında farklı iklim, doğal ve sosyal yaşamın gelişmiş olması yönüyle iklim değişikliği araştırmaları açısından önem arz eder. Bu çalışmada Kazdağı ve yakın çevresinde 2099 yılına kadar sıcaklıklardaki olası değişikliklerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. İklim değişikliği kavramının iki temel bileşeninden biri olan sıcaklık değişimlerinin tespitiyle çalışma alanının doğal ve sosyal zenginliğinde meydana gelebilecek yıkıma karşı önlemler alınabilmesi ve çalışma bulgularının bu zenginliğin sürdürülebilirliğine katkı sağlayacağı beklenmektedir. Araştırma kapsamında Kazdağı ve yakın çevresinde belirlenen istasyonların referans dönemine (1971-2000) ait yıllık ortalama sıcaklık değerleri kullanılmıştır. Ayrıca Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından üretilen bölgesel iklim modeli verilerinden 2016-2040; 2041-2070 ve 2071-2099 dönemlerinin yıllık ortalama sıcaklık anomalileri kullanılmıştır. Anomali değerlerinin referans döneminden başlamak üzere bir sonraki dönem sıcaklık değerleri üzerine eklenmesiyle dönem sonlarının istasyon konumlarındaki sıcaklık değerleri elde edilmiştir. Ardından bu değerler deniz seviyesine indirgenerek Coğrafi Bilgi Sistemleri yardımıyla Kazdağı topografyasına 10mx10m boyutunda modellenerek analiz edilmiştir. RCP 4.5 senaryo bulgularına göre referans döneminde toplam alanın %86’sı 10-16 0C arasında yıllık ortalama sıcaklıklara sahipken, 2099 yılında sahanın %80’i 16-220C arasında sıcaklık değerlerine sahip olmuştur. RCP 8.5 senaryo bulgularına göre ise referans döneminde sahanın %86’sı 10-16 0C sıcaklık aralığında iken, 2099 yılında sahanın %82’si 16-22 0C arasında sıcaklıklara sahip olmuştur.Öğe BÖLGESEL SICAKLIK VE YAĞIŞ VERİLERİNE GÖRE KAZDAĞI VE YAKIN ÇEVRESİNİN İKLİMİNDE ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİKLER (2000-2099)(2018) Hepbilgin, Berna; Koç, Telatİklim değişikliği çağımızın önemli bir çevresel sorunudur. İklimdeki değişim süreci devam ettiği için iklim değişikliğinin potansiyel etkileri net olarak anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte daha bölgesel ve yerel ölçeklerde iklim araştırmaları hızlanmıştır. Bu araştırmada Kazdağı ve yakın çevresinin ikliminde 2099 yılına kadar meydana gelebilecek değişiklikler araştırılmıştır. Kazdağı, konumu, uzanışı, yükseltisi, sahip olduğu doğal varlığı ile üzerindeki tüm beşeri faaliyetleri şekillendirmesi ve bölgenin su kaynağı durumunda olması açısından önemli bir araştırma alanıdır. İklim tiplerinin Kazdağı’ndaki güncel dağılışı ve yaşanacak iklim değişikliklerinin bilinmiyor olması problem olarak algılanmıştır. İklim değişikliklerinin sahadaki su bilançosunu, biyolojik çeşitliliği ve sosyo-ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Bu nedenle çalışmanın sahadaki doğal ve beşeri kaynakların sürdürülebilirliğine ve planlama çalışmalarına bilimsel bir katkı sağlayacağı beklenmektedir. İklim değişiklikleri Erinç, Emberger ve De-Martonne indislerine göre CBS programı yardımıyla analiz edilmiştir. 2000-2099 yılları arasında Erinç iklim sınıflandırmasına göre, çok nemli iklim alanları %86 oranında; nemli alanlar %47 ve yarı nemli iklim alanı %12 oranında küçülmüştür. Yarı kurak iklim alanları ise %7348 genişlemiştir. Emberger iklim sınıflandırmasına göre, yağışlı Akdeniz iklim alanı %463 genişlemiş, az yağışlı Akdeniz ve yarı kurak Akdeniz iklim alanı ise sırasıyla %11 ve %93 oranlarında daralmıştır. DeMartonne iklim sınıflandırmasına göre, nemli iklim alanları %35 daralmış, yarı kurak alanlar ise %73 genişlemiştir. Sonuçlara göre sahada kuraklaşmanın yaşanacağı beklenmektedir.Öğe Çanakkale Boğazı Doğusunda Arazi Kullanım Uygunluğunun Yerleşme Açısından Analizi(2015) Çavuş, Canan Zehra; Koç, TelatBu araştırma, Çanakkale Boğazı doğu kıyısında, yerleşim alanları başta olmak üzere toplam 1279 km2' lik bir alanda, yerleşime uygunluk analizi gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Doğal çevre bileşenlerini dikkate alarak yerleşime uygunluğun analiz edilmesi ilkesine dayanan çalışmada Çok Ölçütlü Karar Analizlerinden (ÇÖKA) biri olan Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) yöntemi kullanılmıştır. AHS yöntemi ile elde edilen ağırlıkların Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile entegrasyonu ise ağırlıklı doğrusal kombinasyon tekniği ile gerçekleştirilmiştir. Farklı aşamalarda elde edilen ve sentezlenen sonuçlara göre; araştırma alanının tümünde yerleşim açısından uygun alanların oranı %7.2 (91.8 km2), orta derecede uygun olan alanların oranı %12.7 (162.8 km2), az derecede uygun alanların oranı %2.9 (37.3 km2) ve yerleşime uygun olmayan alanların oranı ise %77.2 (987.1 km2) olarak belirlenmiştir. Analiz sonuçlarına dayanarak oluşturulan öneri haritasında; eğimin ve yükselti seviyesinin azaldığı, nitelikli orman alanlarının olduğu, tarımsal etkinliklerin sürdürüldüğü, içmekullanma suyu kaynaklarının etkilendiği ve tarımsal açıdan sulama alanlarına sahip kesimlerin yerleşim açısından uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Mevcut yerleşimlerdeki ve ikinci konutlardaki mekansal büyümenin, büyük oranda kıyıya paralel uzanan ormanlık alanları ve tarım arazilerini tahrip ederek gerçekleştiği belirlenmiştir.Öğe Çanakkale çevresinde fark edilmeyen tehlike: kuraklık(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2006-03) Koç, Telat[No Abstract Available]Öğe Çanakkale ve Kepez Yerleşmelerinde Sulu Tarım Alanları Kentleşme İlişkisi(2014) Özel, A. Esra Cengiz; Çavuş, Canan Zehra; Koç, TelatPlanlama çalışmalarında korunması ve geliştirilmesi önem taşıyan sulu tarım alanları, \"sulu mutlak tarım alanı\" olarak da ifade edilmektedir. Bu araziler, üretim potansiyellerinin yüksek olması nedeniyle tarım alanları içinde özel önem verilen alanlardır. Günümüzde giderek artan nüfus ve buna bağlı gelişen konut ihtiyacı olgusu değerli tarım alanlarının da imara açılması tehlikesini beraberinde getirmiştir. Çalışma; Çanakkale kent merkezine 15 km mesafedeki Atikhisar Barajı'nın suladığı tarım alanlarının, Çanakkale ve Kepez yerleşmelerinin mekansal büyüme süreci nedeniyle, kaybını ele almaktadır. Ayrıca, dünyada ve Türkiye'de pek çok kentin ortak sorunu olan sulanan tarım arazilerinin imara açılması, yürürlükte olan yasa ve yönetmelikler kapsamında ele alınmıştır. Araştırmada sulanan alanlar ile Çanakkale ve Kepez kentlerinde imar dönemlerine göre büyüme süreci, bu süreç ile birlikte kayba uğrayan sulanan tarım alanları Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ile belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, Atikhisar Barajı'na ait 43,67 km² sulama alanının 16,54 km² (%37,87)'sinin yerleşim amaçlı olarak imarlı alanlara dönüştüğünü göstermektedir. 2012 yılı itibari ile 33.91 km²'ye ulaşan imarlı alanların da %48,78'inin sulu tarım alanları üzerinde yer aldığı sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Climate classification in Turkey: a case study evaluating Holdridge life zones(Springer, 2021) Tekin, Mehmet Kadri; Tatlı, Hasan; Koç, TelatThe Holdridge life zone (HLZ) method is applied to map potential vegetation types in Turkey. The HLZ map is compared to a map of actual vegetation in order to assess the degradation status of vegetation in Turkey. Data required to identify HLZ classes are provided by the General Directorate of Meteorology, while the current vegetation status is estimated with data provided by the General Directorate of Forestry. After weather data are cleaned and missing values are replaced, the HLZ type is estimated for each station, and then thematic maps are created using the ArcGIS software. The study reveals that there are 12 HLZ types in Turkey. The three dominant types are as follows: cool temperate steppe, warm temperate dry forest, and cool temperate moist forest. In regions where physical geographical controls change in short distances, the biodiversity is greater, and linked to this, the HLZ diversity also appears to be greater. Comparing the identified life zones to the actual vegetation, in some areas, remarkable mismatches can be found. Although, in some regions, the life zone type is consistent with the land cover type, in some narrow areas, the potential vegetation does not reflect features of the current vegetation cover. Considering limitations and capabilities of the assessment approach used in this study, we think that the incompatibility between actual and modelled vegetation types in the eastern region of Turkey is caused by the intensive landscape use. The goal of this research is to support future bioclimatic studies and land use management strategies.Öğe HadGEM2-ES/RegCM4.3.4 küresel/bölgesel model verilerine göre Kaz Dağı ve yakın çevresinin yağışlarında olası değişiklikler(2017) Hepbilgin, Berna; Koç, Telat2071-2099) yıllık ortalama yağış anomali değerleri kullanılmış- tır. Böylece Kazdağı ve yakın çevresindeki yağışların yüzyılın so- nuna kadar nasıl değişim göstereceğinin öngörüsü sağlanmıştır. Bu çalışmanın bulgu ve sonuçları öncelikle yüzyılın sonuna kadar sahanın yağış miktarlarındaki değişiklikleri ve bu değişik- liklerin etkilerinin anlaşılmasını sağlayacaktır. İkinci olarak, bazı iklim indislerine uygulanarak sahanın iklim değişikliğinin analiz edilmesine temel oluşturacaktır. Son olarak, muhtemel iklim değişikliğiyle Kazdağı'ndaki ağaç formasyonunun dağılış alan- larındaki değişimin ortaya konulması ve değerlendirilmesine katkı sağlayacaktır. Kazdağı, sahip olduğu çok çeşitli ve endemik türler ile zengin biyoçeşitliliğe sahiptir. Bunun yanında Akdeniz ve Karadeniz ik- liminin geçiş hattında bulunmaktadır. Bundan dolayı kuzey ve güney yamacında iklim özellikleri birbirinden farklıdır. Güney yamaçta baskın olarak kurakçıl türler bulunur; fakat yamacın sahip olduğu topograŞk yapının özelliği olarak çok sayıda mikro iklim alanı doğmuştur. Bu nedenle güney yamaçta lokal olarak nemcil türlerin varlığı doğal ortamı zenginleştiren bir faktördür. Kazdağı'nın doruk kesiminde iklimsel geçiş türleri; kuzey yama- cında ise kuzeyli hava kütlelerine açıklık nedeniyle daha nemcil türler bulunmaktadır. Bu itibarla, Kazdağı ve yakın çevresinde yıllık ortalama yağışlardaki olası değişikliklerinin tespit edilmesi önem arz etmektedir. Gelecek dönemlere ait iklim projeksiyonları yapmak ve çeşitli zorlamalara karşı iklim sisteminin vereceği yanıtı öngörmek için kullanılabilen en iyi araç çeşitli senaryolara göre geliştirilmiş iklim modelleridir. Senaryo, olması öngörülen olayın resmidir. RCP 4.5 bir denge senaryosudur ve sera gazı salımlarına yönelik tüm stratejik ve teknolojik önlemlerle 2100 yılına kadar toplam ışınımsal zorlamanın 4.5 W/m2değerine ulaşacağını ve daha sonrasında bu değerde kararlılık göstereceğini tasvir eder. RCP 8.5 ise sera gazı salımlarında sürekli bir artış temel alarak ışı- nımsal zorlamanın 2100 itibariyle 8.5 W/m2değerine ulaşacaÖğe İklim Değişikliğinin Kazdağı ve Yakın Çevresindeki Ağaç Formasyon Alanlarına Öngöru?len Etkileri(2019) Hepbilgin, Berna; Koç, Telatİklim değişikliği projeksiyonları yardımıyla iklim değişikliğinin Gu?ney Marmara Bölu?mu?nde bölgenin önemli bitki potansiyelini oluşturan Kazdağı ve çevresindeki orman alanlarına nasıl yansıyacağı bu çalışmanın temel problemini oluşturmaktadır. Çalışmada sıcaklık ve yağış verileri kullanıldı. Du?zenlenmiş veriler 10x10 m hu?cresel merkezler için enterpolasyon işlemi ardından Kazdağı’nın gerçek yu?kselti noktalarına modellenerek yeni sıcaklık ve yağış değerleri elde edildi. Bu değerler kullanılarak CBS ortamında Erinç, De-Martonne ve Emberger indisleri ile mekânsal analiz gerçekleştirildi ve Kazdağı’nın bu u?ç iklim sınıflandırmasına göre iklim haritaları elde edildi. Çalışmanın ikinci ayağında Orman Amenajman Planları yardımıyla Kazdağı orman formasyonlarını oluşturan ağaç tu?rleri temelde kuraklık ve nemlilik ihtiyaçlarına göre sınıflandırıldı. Böylece nemcil, kurakçıl, nemcil baskın ancak kurakçıl tu?rleri de ihtiva eden geçiş ve tu?r sayısı fazla olduğu ve amenajman planlarında tu?r ayrımı olmadığı için saf meşe ve karışık meşe alanları olarak formasyon dağılış haritaları elde edildi. Son olarak elde edilen formasyon alanları ile tu?m iklim haritaları çakıştırılarak formasyon alanları içine du?şen iklim alanlarındaki değişimler tespit edildi. Bulgulara göre, tu?m formasyon alanlarında, tu?m iklim sınıflandırmalarına göre Kazdağı’nda kurak ve yarı kurak iklim alanları genişlerken yarı nemli, nemli/az yağışlı, yağışlı iklim alanları önemli ölçu?de daralmaktadır. Kötu?mser senaryo verilerine göre ise değişim benzer fakat daha belirgindir.Öğe İnegöl (Bursa) havzasında hava kalitesinin fiziki ortam ile ilişkisi(2021) İskan, Semra; Koç, TelatBu çalışma, son yıllarda insan sağlığını etkileyecek boyuta ulaşan İnegöl’ün (Bursa) hava kirliliği sorunlarını araştırıyor. İnegöl havzasında hava kalitesinin bozulmasının neden ve sonuçları bakımından yeterli çalışma olmaması, sürdürülebilir kullanım açısından bilimsel sorun olarak tanımlan mıştır. Sunulan araştırmada, İnegöl yerleşmesinin etkileşim alanı da dikkate alınarak, Kasım- Aralık 2016 ile Ocak- Şubat 2017 kış (soğuk) döneminden hareketle, hava kalitesi özelliklerini belirleyerek, bu durumu şekillendiren fiziki ortam özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Hava kalitesini incelemek için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan kirletici maddeler olarak belirlenen PM10 ve SO2 verileri alınmış ve havza üzerinde dört farklı yükseltiye(284 m, 316 m, 426 m, 827 m) sıcaklık ölçme istasyonu kurulmuştur. Elde edilen sıcaklık verileriyle, havza üzerinde terselmenin geliştiği tespit edilmiştir. Hava tipine bağlı olarak gelişen bu terselmelerin, topografyanın da etkisiyle daha da güçlendiği sonucuna ulaşılmıştır. İnegöl havzasında, hava kalitesinin şekillenmesinde kaynaktan çıkan kirletici miktarının yanı sıra fiziki ortam özellikleri de belirleyici olmaktadır. Buna ek olarak İnegöl yerleşmesinin, havza tabanına kurulmuş olması, hava kalitesinin düşük olmasına ortam hazırlayan etmen olarak dikkat çekmektedir. Bu nedenle belirlenen sorunun çözümü için öncelikle arazi kullanımı ve planlamasında, fiziki ortamın özelliklerinin dikkate alınmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır.Öğe Kaz Dağı kuzey kesiminin (Bayramiç-Çanakkale) jeomorfolojisi(2007) Koç, TelatKaz Dağı; Ege ve Marmara bölgeleri sınırındaki konumu, kıyıdan 1774 m lik göreli yükselti farkı ile hemen dikkat çeken bir yer şeklidir. Kaz Dağı yerşekli özellikleri ile yörede doğal ve sosyal ortam özelliklerinin şekillenmesinde belirleyici olmuştur. Bu çalışmada Kaz Dağı’nın, az araştırılmış, kuzey kesiminin yerşekli özellikleri ele alınmıştır. Kaz Dağı kuzeyinin şekillenmesi Miyosen sonlarından başlayan gelişmelerin sonucudur. Bununla birlikte Kaz Dağı’nın dağ özelliğini kazanması ve bugünkü göreli yükseltisine çıkması genç tektonik hareketlerin eseridir. Kaz Dağı kuzeyi çok kökenli (polijenik) ve çok dönemli (polisilklik) gelişmelerin ürünüdür.Öğe Kaz Dağı’nda Yüzeye Gelen Güneş Enerjisinin Dağılışında Topografyanın Etkisi(2011) Koç, Telat; Kesmen, EnginYersistemi bileşenleri arasındaki etkileşim ve bu sürecin oluşturduğu özellikler alan/zaman boyutlarında önemli farklıklar göstermektedir. Yersistemi içinde alansal farklılaşma temelde güneş enerjisinin alana (yatay/dikey) ve zamana dağılışıyla gerçekleşmektedir. Bu çalışmada yersistemini bütün diğer alt sistemleriyle bileşenlerini kontrol eden güneş enerjisinin, Kaz Dağı örneğinden hareketle, topografyanın etkisiyle alansal değişimin/dağılışının belirlenmesi amaçlandı. Böylece yersistemi içinde enerji döngüsündeki farklılaşma aracılığıyla, bütün döngüler ve süreçlerin alansal farklılaşmasıyla, ekosistemin özellik kazanması ve beraberinde yersisteminin yerel özelliklerinin şekillenmesinin belirlenmesi için bilimsel temel oluşturulmaya çalışıldı. Kaz Dağı’nda yüzeyin aldığı güneş enerjisi temelde bakı etkenine, ikincil olarak da eğim özelliklerine bağlı olarak farklılaşmaktadır. Kaz Dağı’nda, topografyanın etkisiyle, yüzeyin aldığı enerjinin kısa mesafelerde değişmesinin alanda belirlenen tür çeşitliliği ve zenginliğinin temel kaynağı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmayla Kaz Dağı’ndaki doğal/sosyal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve geliştirilmesi için öncelikle her konumda yüzeyin aldığı enerjinin bilinmesi ihtiyacı hazırlanan aylık haritalarla karşılanmaya çalışıldı. Kaz Dağı için geliştirilen ve uygulanan yöntemin her alanda uygulanabileceği ve kaynak kullanımı konusunda karar vermede katkısı olacağı düşünülmektedir.Öğe Kuzeybatı Anadolu'da hava tipleri(Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2008) Koç, Telat[No Abstract Available]Öğe Türkiye’nin yağış toplamı ve yoğunluğu dizilerindeki değişikliklerin ve eğilimlerin zamansal ve alansal çözümlemesi(2007) Türkeş, Murat; Koç, Telat; Sarış, FaizeÇalışmada, Türkiye’deki 111 istasyonun yıllık ve mevsimlik yağış toplamı ve yağış yoğunluğu dizilerindeki uzun süreli değişiklikler ve eğilimler, zaman ve alandaki özellikleri dikkate alınarak çözümlendi. Yağış verilerinin homojenliği Kruskal-Wallis türdeşlik sınaması, yağış toplamı ve yoğunluğu dizilerindeki eğilimler ise, Mann-Kendall sıra ilişki katsayısı sınaması yöntemleri ile incelendi. Makalenin başlıca bulguları şöyle özetlenebilir: (1) Yıllık toplam yağışlarda ve yağış yoğunluğu tutarlarında belirgin olan azalma eğilimleri, Akdeniz ve Karadeniz yağış rejimi bölgelerinde daha kuvvetlidir. (2) Kış mevsimi toplam yağışlarında belirgin bir azalma (kuraklaşma) eğilimi bulunmasına karşın, ilkbahar, yaz ve sonbahar toplam yağışlarında genel bir artış eğilimi egemendir. (3) Yağış yoğunluğu tutarları, tüm mevsimlerde bir azalma gösterme eğilimindedir ve bu azalma, toplam yağışlarda bulunan azalmadan hem alansal dağılışın tutarlılığı hem de istatistiksel anlamlılığın büyüklüğü açılarından daha kuvvetlidir. (4) Kış toplam yağışlarında gözlenen azalma eğilimi Akdeniz’de, yağış yoğunluğu tutarlarındaki azalma eğilimi ise Karadeniz yağış rejimi bölgesinde en kuvvetlidir. (5) Yağış yoğunluğundaki azalma eğilimi, yaklaşık 1950 yılından sonra kuvvetlenmiştir.