Yazar "Ertem, Şenay Bengin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A Case of Prenatally Diagnosed Arthrogryposis Multiplex Congenita(Düzce Üniversitesi, 2025) Ertem, Şenay Bengin; Demir, Süreyya Sarıdaş; Reşorlu, Mustafa; Kılın, Seda AtmacaArthrogryposis multiplex congenita (AMC) is a clinical entity characterized by reduced fetal movements (fetal akinesia), fetal growth restriction (FGR), joint contractures (arthrogryposis), facial anomalies, lung developmental delay (pulmonary hypoplasia), and other developmental abnormalities. It is accepted that this condition is a description of a group of abnormalities resulting from reduced fetal movements rather than a true diagnosis or a specific syndrome. In many arthrogryposis cases, the etiology has not yet been determined. Prenatal diagnosis of AMC is critical for providing adequate counseling to families. When a fetus with multiple congenital contractures is detected on prenatal ultrasound (US), management of the pregnant woman should be undertaken by a multidisciplinary team. In this report, a case of AMC detected in the prenatal period, together with US and fetal magnetic resonance imaging (MRI) findings, was presentedÖğe Acil Servise Başvuran Hastalarda Pulmoner Bt Anjiografi Tetkikinin Tanı Verimliliğinin Değerlendirilmesi(2022) Ertem, Şenay Bengin; Aylanç, Nilüfer; Daş, Murat; Bardakçı, OkanAmaç: Acil servislerde ileri görüntüleme yöntemleri giderek artan oranlarda kullanılmaya başlamıştır. Bu hızlı artış beraberinde; hem söz konusu görüntüleme yöntemlerinin tanı verimliliğinin düşük olması olasılığını; hem de bu metotlara bağlı gelişebilecek olası zararları gündeme getirmiştir. Bu konuda acil servislerde pulmoner bilgisayarlı tomografi anjiografi (pulmoner BTA) kullanımı özellikle ön plana çıkmaktadır. Gereç ve Yöntemler: Çalışma, Ocak 2016 ile Haziran 2018 ayları arasında acil servise başvuran ve pulmoner emboli (PE) ön tanısı ile pulmoner BTA tetkiki istenen hastaların radyolojik görüntülerinin ve medikal kayıtlarının retrospektif olarak incelenmesi yöntemiyle yapıldı. Çalışma verileri SPSS 19 paket programı kullanılarak analiz edildi. Sayısal değişkenlerin karşılaştırmasında Mann Whitney U testi kategorik değişkenlerin karşılaştırmasında Ki-Kare testi kullanıldı. İstatistiksel verilerin yorumunda p<0,05 anlamlı olarak kabul edildi. Bulgular: Çalışma döneminde acil servise başvuran ve PE ön tanısı ile pulmoner BTA çekilen toplam 233 hasta tespit edildi. Hastaların 11’i artefaktlar nedeniyle çalışma dışında bırakıldılar. Geriye kalan 222 hastaya ait veriler analiz edildi. Hastaların 19’unda (%8,6) PE pozitif (Grup-1); 203 hasta (% 91,4) Pulmoner emboli negatif (Grup-2) olarak saptandı. Ayrıca PE tespit edilmeyen (Grup-2) hastalardan ikisinde (%0,9) herhangi bir patoloji izlenmedi ve normal olarak raporlandı. Her iki grupta da hastaların acil servise en sık nefes darlığı ikinci sıklıkla göğüs ağrısı, şikayetleri ile başvurdukları görüldü (Tablo-I). Sonuç: Sonuç olarak, PE ön tanısı ile istenen pulmoner BTA’nın tanısal verimliliğini, literatürle uyumlu olarak düşük (%8,6) bulduk. Tetkikin doğruluğunu ve performansını arttırmak için ileri çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Akut Apandisit Tanısında Ultrasonografi ve Bilgisayarlı Tomografinin Etkinliği(2024) Resorlu, Mustafa; Ertem, Şenay BenginSayın Editör; Gumer M ve arkadaşları tarafından kaleme alınan \"Effectiveness of Ultrasonography and Computed Tomography in the Diagnosis of Acute Appendicitis\" başlıklı araştırma makalesini ilgiyle okuduk. Harrran Ünv. Tıp Fakültesi Dergisinde 2024; 21 (1): 1, 78 – 81’ den ulaşılabilecek olan bu çalışmada ortaya konan veriler, akut apandisit tanısında ultrasonografi (USG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) gibi görüntüleme yöntemlerinin tanısal değerini ortaya koyması açısından oldukça değerlidir (1). Ultrasonografi özellikle radyasyondan korunma amacıyla gebe hastalar ve çocuklarda ön plana çıkmaktadır. USG’nin apandisit tanısında etkinliğini etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır (2). Radyoloji uzmanın tecrübesi ve cihazın özellikleri hastadan bağımsız olan faktörlerdir. Ayrıca hasta yaşı, obezite, retroçekal yerleşimli apendix ultrasonografinin duyarlılığını etkilemektedir. Yine yakın zamanlı bir çalışmada ağrı skorunun yanlış-negatif USG sonuçları ile ilişkili olduğunu göstermiştir (3). Çocuk yaş grubunda ve zayıf hastalarda batın içi yağ dokunun az olması BT değerlendirmesini zorlaştırmaktadır. Bu faktörlerin yazarların çalışması içerisinde ayrıca değerlendirilmemiş olmasını çalışmanın retrospektif yapılmasına bağlı olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca makalede perfore ve akut apandisit olgularının birlikte değerlendirilmesinin sonuçları etkileyebileceği kanısındayız. Perfore apandisitte indirek bulgular daha sık izlenebilmekle birlikte USG’ nin tanısal değerini azaltmaktadır (3). USG de yanlış pozitiflik chron hastalığı, divertikülit, omental enfarkt, meckel divertikülü, ilioçekal intussepsiyon, mezenterik adenit, mukosel, barsak duvarında kalınlaşma ve karın ağrısıyla seyreden vaskulit gibi durumlarda karşımıza çıkmaktadır. Bölgesel enflamasyonun barsak ansları ve apendiksi etkilemesi buna katkıda bulunur (4). Yazarların çalışmasında USG’de yanlış pozitifliğe sebep olacak faktörlerin sonuçlar üzerinde ne kadar etkili olduğunun tartışılmamış olmasının çalışma açısından eksiklik olduğunu düşünmekteyiz. Bu eksiklik çalışmanın retrospektif karakterde olmasından kaynaklı olabilir. Sonuç olarak biz bu yazımızda yazarların çalışmasınnda yeterince değinilmeyen ve radyoloji uzmanlarını zorlayan faktörlere dikkat çekmek istedik. SaygılarımlaÖğe An Overlooked Posttraumatic Lesion: Morel Lavallee(2020) Aylanç, Nilüfer; Ertem, Şenay Bengin; Akyürek, MustafaMorel-Lavallee is a soft tissue lesion that occurs after trauma and is seen almost rare. The patients usually refer to the clinic with a palpable mass. In addition, lesions can be detected incidentally during imaging tests performed for different reasons after trauma. While examining the soft tissue lesions of the musculoskeletal system, especially in cases with a history of trauma, the Morel-Lavallee lesion should also be thought, and ultrasonography and magnetic resonance imaging methods that have superiority in soft tissue imaging should be used. In this case report, we aim to attract attention to the fact that MLL, which can be seen rarely, should be kept in mind in cases with pain, palpable mass and a trauma history, even if the process is chronic.Öğe Could radio-morphological changes in humerus greater tuberosity be an early indicator of rotator cuff tendon injuries?(Springer Science and Business Media Deutschland GmbH, 2022) Aylanç, Nilüfer; Ertem, Şenay BenginObjectives: To reveal the possible relationship between greater tuberosity volume with rotator cuff tendon injuries. Materials and methods: In our study, the morphology of the greater tuberosity was evaluated retrospectively by using radiographs and MR images of 335 cases. While critical shoulder angle (CSA) was measured on radiographs, greater tuberosity (GT) area and volume were calculated, and also supraspinatus, infraspinatus, and teres minor tendons were evaluated, on MR images. The relationship of the measurements with the tendon injuries was analyzed statistically. Results: Among 188 female and 147 male patients, no statistically significant relationship was found between tendon injuries in terms of gender. The relationships between supra and infraspinatus tendon injuries and GT angle, area, and volume measurements were statistically significant. There was a statistically significant relationship between teres minor injury and GT angle, but no significant correlation with GT area and volume. Finally, there was no statistically significant correlation between all three tendon pathologies and CSA. Conclusion: Area, and especially volume measurements, which are morphological features of the GT, may reflect tendon damage without significant degenerative changes in the bone structure. In examinations before tendon damage progresses, GT volume is a morphological feature that needs to be evaluated and may facilitate early recognition of tendinopathies and be an early marker of rotator cuff injuries.Öğe MEDİAL MENİSKAL EKSTRÜZYON İLE DEJENERATİF ARTRİTİN NEDEN SONUÇ İLİŞKİSİ BAKIMINDAN İNCELENMESİ Investigation of the Cause-Effect Relationship Between Degenerative Arthritis and Medial Meniscal Extrusion(Yozgat Bozok University, 2020) Aylanç, Nilüfer; Ertem, Şenay BenginÖZET Amaç: Diz ekleminde önemli bir biyomekanik etkiye sahip olan menisküsün yapısal bozukluklar ile, erişkin bireylerde sık rastlanan osteoartrit süreci ile olan ilişkisinin neden-sonuç ilişkisi bakımından irdelemek. Yöntem: 46 kadın ve 48 erkekten oluşan hastalara ait 94 diz MR tetkiki retrospektif olarak gözden geçirildi. Bu olgularda medial meniskal yer değişiklikleri-ekstrüzyonlar ve aynı zamanda MR görüntülerde tibiofemoral kartilaj kalınlıkları, eklem mesafeleri ve medial menisküsü destekleyen temel ligamanlardan olan MCL’nin durumu ya da hasar dereceleri değerlendirildi ve bulgular karşılaştırıldı. Bulgular: Yaş ortalaması 47,9±12,7 olan 46 kadın ve 48 erkek hastaya ait toplamda 94 diz MR değerlendirildi. Olguların yaş ortalamaları arttıkça medial eklem aralığı ve medial menisküs ekstrüzyon (MME) derecesi arasında anlamlı korelasyon saptandı. Medial eklem mesafesi ile medial ve lateral kartilaj kalınlıkları arasında ve lateral eklem aralığı arasında pozitif korelasyon saptandı. Medial menisküs hasar derecesi arttıkça medial kartilaj kalınlıkları azalırken MME derecesi artmakta idi. Ayrıca lateral kartilaj kalınlıkları ile lateral meniskal ekstrüzyon (LME) derecesi arasında negatif korelasyon saptandı. MCL hasar derecelerine göre gruplar arasında medial ekstrüzyon (MME) açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (pÖğe Radiological Assessment of Dysbaric Osteonecrosis as a Part of Fitness-to-dive Examinations(İstanbul Training and Research Hospital, 2021) Korpınar, Şefika; Aylanç, Nilüfer; Ertem, Şenay Bengin; Reşorlu, MustafaIntroduction: It is important for professional divers and candidates to be medically and physically fit to undertake their underwater work safely. This study aimed to review the screening of dysbaric osteonecrosis (DON) using conventional radiography, which has been stated in the legislation as part of fitness-to-dive examinations, in terms of international standards and scientific facts. Methods: Data on clinical, demographic, laboratory, and radiological evaluations were retrospectively collected for 46 professional divers or candidates who were referred for fitnessto-dive examinations between 2018 and 2020. The approach of the Professional Divers Regulation to DON was compared with that of the Military Health Regulation for the Turkish Armed Forces and the Turkish Underwater Sports Federation Equipped Diving Instruction, as well as that of the legislation of United Kingdom and European Diving Technology Committee standards. Results: Forty-six divers (males: n=45; female: n=1) were enrolled in the study. Their median age was 34 (range: 18-63) years, and the mean body mass index was 25.42 kg/m2 . The prevalence of DON was 2.17% in the study group. Compared with the national and international legislations, Professional Diver Regulation was the only regulation that mandated radiological evaluation for DON in both the initial and periodic fitness-to-dive examinations. Conclusion: One of the aims of regulations is that medical fitness-to-dive standards should be evidence-based and compatible with contemporaneous clinical practice. By the 2000s, attitudes toward DON, fitness to continue diving, and compressed air work have changed in Europe. In light of the findings of the present study, we believe that it is time for a critical reappraisal of the Professional Divers Regulation.Öğe Supernumerary Testis (Polyorchidism)(Galenos Publ House, 2025) Ertem, Şenay Bengin; Reşorlu, Mustafa; Öz, Koray[No abstract available]Öğe The evaluation of fine needle aspiration biopsy results in differentiating between benign and malignant thyroid nodules(2024) Reşorlu, Mustafa; Ertekin, Yusuf Haydar; Ertem, Şenay Bengin; Kamış, Fatih; Balkir, Hasan Hüseyin; Gül, İbrahimIntroduction: Thyroid fine-needle aspiration biopsy (FNAB) has begun playing an important role in the evaluation of thyroid nodules, in addition to physical examination and imaging techniques. The purpose of this study was to evaluate the results of patients who underwent thyroid FNAB together with their demographic data, imaging findings, and follow-up compliance. Methods: Patients who underwent thyroid FNAB procedures in our hospital’s interventional radiology unit between January 2022 and May 2024 were evaluated retrospectively. Data were retrieved from patient records. Cytological results were classified as malignant, atypia of undetermined significance, benign, and non-diagnostic material. Results: Two hundred twelve solid nodules were detected in the patients who underwent biopsy, and 59 mixed nodules with a cystic component. Non-diagnostic material was reported in 51 cases at cytological examination, benign cytology in 150, atypia of undetermined significance in 53, and malignant material in 17. The incidence of non-diagnostic results was significantly higher in hypoechoic nodules and low-volume nodules. Conclusions: Thyroid FNAB is a valuable diagnostic tool due to its ease of application and provision of useful information in benign-malignant differentiation. Once it becomes capable of application by primary physicians and local state hospitals in Türkiye it will reduce delayed diagnoses, unnecessary surgical procedures, and economic burdens on social security institutions.