Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Erdem, Günhan" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokard enfarktüs ve Chlamydia pneumoniae
    (2002) Ay, Mustafa; Erdem, Günhan
    Ateroskleroz ve akut miyokard enfarktüs ile Chlamydia pneumoniae türüne karşı gelişen antikorlar aracında ilişki olduğu seroepidemiyolojik çalışmalarla saptanmıştır. Son yıllarda koroner arterlerde oluşan aterom plaklarda Chlamydia pneumoniae varlığı gösterilmiştir. Bu çalışmada, 60 miyokard enfarktüslü hasta ile 30 kontrol bireyinde Chlamydia pneumoniae taşıyıcılığı araştırılmıştır. Hasta ve kontrol grubunu oluşturan bireylerden alınan serum örneklerinde, Chlamydia pneumoniae IgG antikorları, ELISA yöntemi ile belirlenmiştir. Ayrıca çalışına grubunu oluşturan bireylere bir anket uygulanarak, kişilere ait yaşam tarzı ve belirli alışkanlıklar ile Chlamydia pneumoniae taşıyıcılığı arasında bir bağlantı olup olmadığı da incelenmiştir. Sonuçlara göre, kontrol bireylerinden 16'sında (%53) pozitif, 14 'ünde (%47) negatif sonuç saptanırken, 39 hasta bireyde (%78) pozitif, 11 'inde de (%22) negatif sonuç tespit edilmiştir. Kontrol ve hasta bireyler arasındaki farklılığın istatistiksel olarak önemli olduğu saptanmıştır (p<0.05).
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokart infarktüsü için olası iki risk faktörü: Chlamydia pneumoniae taşıyıcılığı ve apolipopotein E polimorfizmi
    (2003) Ay, Mustafa; Erdem, Günhan
    Son yıllarda, koroner arterlerde oluşan ve akut miyokart infarktüsü (AMI) patogenezinde önemli rol oynayan aterom plaklarda, Chlamydia pneumoniae türünün varlığı sero-epidemiyolojik araştırmalarla gösterilmiştir. Üzerinde durulan diğer önemli risk faktörlerini ise içinde apolipoprotein E geninin (APOE) de yer aldığı genetik elementler oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı, AMI geçiren kişilerde C. pneumoniae taşıyıcılığı ile APOE polimorfizmi arasındaki olası bir korelasyonun varlığının araştırılmasıdır. Bireylerden alınan serum örneklerinde, C. pneumoniae IgG antikorları ELISA ile belirlenmiştir. APOE polimorfizmleri, RFLP tekniği kullanılarak saptanmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, APOE allel tipleri ve C. pneumoniae taşıyıcılığı arasında istatistiksel olarak önemli bir ilişkinin olmadığı görülmüştür.
  • [ X ]
    Öğe
    Çanakkale Devlet Hastanesi kan vericilerinde hepatit B virüsü, hepatit C virüsü, insan immunyetmezlik virüsü ve sifiliz seropozitifliğinin değerlendirilmesi
    (2004) Oldacay, Mehmet; Oldacay, Sevil; Erdem, Günhan
    Transfüzyon yoluyla bulaşan infeksiyonların önlenmesi için verici kanlarında araştırılması zorunlu olan Hepatit B Virusu (HBV), Hepatit C Virusu (HCV), İnsan İmmunyetmezlik Virusu (HIV) ve sifiliz antikorlarının Çanakkale yöresindeki seroprevalansını saptamak amacıyla 1999 ve 2002 yılları arasında Çanakkale Devlet Hastanesi Kan Merkezi'ne başvuran kan vericilerinde bu belirteçlerin sıklığı retrospektif olarak araştırılmıştır. HBsAg, anti-HCV ve anti-HIV testleri mikro-ELISA; sifiliz antikorları da Rapid Plasma Reagent (RPR) yöntemi ile araştırılmıştır. 1999 yılına ait 861 serum örneğinin %3.14'ünde HBsAg ve %0.81'inde anti-HCV olumluluğu saptanırken, anti-HIV ve RPR olumluluğu saptanmamıştır. 2000 yılına ait 1102 serum örneğinin %3.72'sinde HBsAg, %1.09'unda anti-HCV ve %0.27'sinde RPR olumluluğu saptanmıştır. 2001 yılına ait 1103 serum örneğinde HBsAg, anti-HCV ve RPR olumluluk oranları sırasıyla %2.72, %0.18 ve %0.45'dir. 2002 yılına ait 1391 serum örneğindeki HBsAg, anti-HCV ve RPR olumluluk oranları ise sırasıyla %1.07, %0.07 ve %0.43 olarak saptanmıştır. 2000, 2001 ve 2002 yıllarında anti-HIV olumluluğu saptanmamıştır. HBsAg ve anti-HCV seropozitiflikleri açısından yıllar arasında istatistiksel olarak önemli farklılıklar bulunmuştur (p<0.01). Kan transfüzyonuna bağlı infeksiyon hastalıklarının prevalansının azaltılmasında en önemli öğe, kan merkezi personelinin eğitimi ve kaliteli verici seçimidir.
  • [ X ]
    Öğe
    Değişik hasta gruplarında HBsAg, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV prevalansları
    (2002) Gümüşova, Okur Semra; Oldacay, Mehmet; Erdem, Günhan
    Bu çalışmada, 1843'ü bayan olan 4127 hastada HBsAg, anti-HBs, anti-HCV ve anti-HIV pozitifliği tayini ELISA testi ile yapılmıştır. Sonuç olarak HBsAg, anti-HBs ve anti-HCV pozitiflik oranları sırasıyla %6.08 %31.7 ve %2.01 olarak belirlenirken, hiçbir hastada anti-HIV pozitifliği gözlenemeıniştir. HBsAg, %35.9 anti-HBs ve %1.4 anti-HCV saptanırken, 2284 erkekte ise %7.1 HBsAg ve anti-HCV prevalanslarının erkek hastalarda, bayanlara göre daha yüksek olduğu görülmüştür.
  • [ X ]
    Öğe
    The effect of electromagnetic fields on oxidative DNA damage
    (2003) İşler, Serkan; Erdem, Günhan
    Günümüzdeki birçok çalışma, elektromanyetik alanın biyolojik etkilerinin araştırılması üzerinde odaklanmıştırr. Elektromanyetik alanın biyolojik etkilerinin bazı türlerinin gösterilmiş olmasına rağmen, bu etkilerin moleküler mekanizmaları henüz açıklanamamıştır. Bazı epidemiyolojik çalışmalar, 50-60 Hz dolayındaki düşük düzeyli elektromanyetik alana maruz kalmanın yüksek gerilim hatlarına yakın yaşamakta olan çocuklarda veya elektromanyetik alana maruz kalarak çalışanlarda görülen lösemi gibi kanser vakalarını kapsayan hastalıklara ilişkin riski artırdığını öne sürerken, bazı çalışmalar ise elektromanyetik alan maruziyetinin serbest radikal konsantrasyonunu ve serbest radikallerin izlenebilirliğini artırabileceğini ileri sürmüştür. Elektromanyetik alanın radikal çifti rekombinasyonunu etkilediği bilinmektedir ve bu da, hücrelerdeki oksijene dayalı serbest radikal konsantrasyonunu artırabilir. Bu çalışmada, askorbik asit oksidasyonu ile oksidatif stres oluşturulmuş ve 50 Hz, 0.3 mT düzeyindeki elektromanyetik alanın, oksidatif DNA hasarı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, oldukça düşük frekanslı elektromanyetik alanın, oksidatif stresin DNA hasarı üzerindeki etkisini artırdığını göstermifl ve önceki araştırmalardan elde edilen, elektromanyetik alanın serbest radikal konsantrasyonu ve yarı ömrü üzerindeki artırıcı etkisine dair düşünceleri desteklemiştir.
  • [ X ]
    Öğe
    Tüberkülozlu hastalarda HLA antijenlerinin dağılımı
    (2004) Oldacay, Sevil; Erdem, Günhan
    Bu çalışmanın amacı, tüberkülozda HLA antijenlerinin dağılımını saptamak idi. Akciğer tüberkülozlu 25 olgunun HLA-A, -B, -C , -DR ve -DQ lokus antijenlerinin dağılımı 100 sağlıklı kontrolün HLA antijenleri ile karşılaştırmıştır. HLA antijen tipleri Terasaki'nin mikrolenfositotoksisite testi ile saptanmıştır. Akciğer tüberkülozu olgularında HLA-A19, A25 ve Cw4 antijenlerinin frekansında anlamlı bir artış gözlenirken, HLA-Bw4, Bw6 ve DR52 antijen frekanslarında ise azalma bulunmuştur. Antijenler ile hastalıklar arasındaki ilişkiyi ortaya koyabilmek için geniş gruplar üzerinde çalışılması gerekmektedir.

| Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim