Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bolat, Tuncay" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Eleştiride İnce Görmek: Mikro Eleştiri
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2017-10-30) Bolat, Tuncay
    [No Abstract Available]
  • [ X ]
    Öğe
    Mustafa Çiftçi’nin Hikâyelerinin Tematik Olarak Değerlendirilmesi
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2020) Bolat, Tuncay
    Mustafa Çiftci, son dönem Türk hikâyeciliğinin öne çıkan isimlerindendir. Yazarın Adem’in Kekliği ve Chopin (2012) Bozkırda Altmışaltı (2014), Ah Mercimeğim (2017) adlı üç hikâye kitabı mevcuttur. Bu üç kitaplık birikim, yazarın hikâyeciliği hakkında fikir verebilecek mahiyettedir. Bu makalede öncelikle Çiftci’nin hikâyeciliğinin öne çıkan yönlerine temas edilmiştir. Bu bağlamda yazarın dili kullanma biçimi, anlatıcı tasarrufu, hikâyelerin temel mekânı olan taşraya yaklaşımı ve konuşma/ sohbet üslubu üzerinde durulmuştur. Sözlü anlatım mantığının hâkim olduğu Mustafa Çiftci hikâyelerinde karakter anlatıcının daha çok tercih edildiği görülür. Anlatıcının dış-öyküsel olduğu hikâyelerde ise karakterle kendilerini ifade etmeleri için geniş bir alan açılmıştır. Okuyucusundan yazılı bir metni takip eden birinden ziyade karşısındakini dinleyen bir insan gibi davranmasını bekleyen bu hikâyeler; yazma bilincinin, psikolojik tahlillerin, dar zamanların hâkim olduğu yakın dönem Türk hikâye geleneğinden ayrılır. Çiftci, taşraya yaklaşımı yönüyle de özgün bir yerde durur. Buradaki özgünlük, taşranın dışarıdan bir gözle izlenmiyor olmasıdır. Çiftci’nin karakterleri ve anlatıcıları taşraya bakmaz; onun içinde yaşarlar. Taşradaki insanların temel sorunlarından biri “geçim sıkıntısı”dır. Dolayısyla yoksulluk, Çiftci’nin hikâyesini besleyen ana temalardan biridir. Çoğunluğu bir aile atmosferi içinde geçen hikâyelerde ataerkil iktidarın sembolü olarak beliren babanın oğlu/evladı ile sorunlu ilişkisi de yarattığı çatışma ile hikâye üretmeye elverişli bir konu olarak öne çıkar. Taşra yaşamının sıradanlığını kırması ve cemiyetin yoğun denetiminden kısa süreliğine de olsa kaçama imkânı tanıyan sevda/aşk da yazarın yoğun olarak ele aldığı bir temadır. Hikâyelerin çoğunda aşkın önünde büyük engeller bulunur ve genellikle kavuşma gerçekleşmez. Aşkta kavuşamamanın, aile içinde iletişimsizlik ve sevgisizliğin, gündelik hayatta ise yoksulluğun belirgin olarak öne çıkması, Mustafa Çiftci hikâyesinin itici gücünün yokluk ve eksiklik olduğunu gösterir.
  • [ X ]
    Öğe
    Mustafa Çiftci’nin “Elif, Tina, Tolga” Hikâyesine Merkez-Çevre Karşıtlığı Bağlamında Bir Bakış
    (Mehmet Ali YOLCU, 2021) Bolat, Tuncay
    Osmanlı-Türk modernleşmesi, başlangıcından itibaren güçlü bir Doğu-Batı çatışması içinde ilerlemiştir. Bu çatışma, Tanzimat sonrası Türk edebiyatının da ana konularından biri olmuştur. Osmanlı döneminde gelenekle modernliği uzlaştırma çabası ön plandadır. Cumhuriyet’in ilanıyla modernleşme, devrimci bir kimlik kazanır. Fakat devletin kendini Batılı bir ulus devlet olarak sunması, geniş halk kitlelerinin yaşamında belirleyici olan geleneği ortadan kaldırmaya yetmez. Devrimler, merkezdeki eğitimli kadrolar arasında ve büyük şehirlerde benimsense de nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran taşrada açık ya da örtük bir dirençle karşılaşır. Merkez ve çevre/taşra arasındaki bu fark, Osmanlı-Türk modernleşmesinin temel çatışması olan Doğu-Batı farklılığının yeni bir görünümüdür. Son dönem Türk edebiyatında sohbet üslubu ve özgün taşra yaklaşımıyla öne çıkan Mustafa Çiftci’nin “Elif, Tina, Tolga” hikâyesi, Cumhuriyet döneminde oluşan ve günümüzde anlamını yitirmiş olan bu merkez-çevre karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Bir kısmı Türkiye’nin taşrasında, bir kısmı ise dünyanın önemli merkezlerinden Londra’da geçen hikâye, Çiftci’nin mekân bağlamında taşranın sınırlarını aşmayan diğer metinlerinden ayrı bir noktada durmaktadır. Bu makalede öncelikle Doğu-Batı çatışmasının merkez-çevre karşıtlığına eviriliş süreci üzerinde durulmuş; ardından 2000’li yıllarda değişen merkez-çevre ilişkileri içinde yazarın konumuna temas edilmiştir. Sonrasında “Elif, Tina, Tolga” hikâyesi, merkez-çevre, Doğu-Batı ve oryantalizmin farklı görünümleri bağlamında analiz edilmiştir
  • [ X ]
    Öğe
    MUSTAFA KUTLU’NUN TAHİR SAMİ BEY’İN ÖZEL HAYATI HİKÂYESİNİN METİNSEL ARKA PLANI
    (Türk Edebiyatı Vakfı, 2021) Bolat, Tuncay
    Metinlerarasılık, her metnin kendinden önceki metinlerle ilişkili olduğu esasına dayanır. Gerçeğe duydukları güvensizlikle eski metinlere yönelen postmodern yazarlar, metin- lerasılığa büyük bir meşruiyet kazandırmıştır. Son dönem Türk hikâyeciliğinde kendine özgü bir yer edinmiş olan Mustafa Kutlu, postmodernizmin düşünsel yönüne karşıdır. Bununla birlikte o da postmodernizmin edebiyatın sınırlarını genişletmesinden fayda- lanmış; üstkurmaca ve metinlerarasılığı yoğun biçimde kullanmıştır. Metinlerarasılığa gelenek ve kendi edebî geçmişi ile bağ kurma anlamını yükleyen yazar, Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı adlı hikâyesini etkilendiği dört metne göndermeler ve anıştırmalar yaparak kurmuştur. Bu yazıda Kutlu’nun adı geçen hikâyesinin metinsel arka planı iki aşamada ele alınmaktadır. Söz konusu hikâye, üstkurmaca kullanımı ve anlatıcı söylemi açısın- dan Ahmet Mithat’ın Müşahedat romanı ve Sait Faik’in “Birahanedeki Adam” hikâyesi ile karşılaştırılmıştır. Ardından Tahir Sami Bey’in hayat hikâyesi ile Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanları arasındaki benzerlikler irdelenmiştir. Bu karşılaştırmalı okuma ile Mustafa Kutlu’nun metinlerasılığa yüklediği işlev ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır
  • [ X ]
    Öğe
    MUSTAFA KUTLU’NUN TAHİR SAMİ BEY’İN ÖZEL HAYATIHİKÂYESİNİN METİNSEL ARKA PLANI
    (2021) Bolat, Tuncay
    Metinlerarasılık, her metnin kendinden önceki metinlerle ilişkili olduğu esasına dayanır.Gerçeğe duydukları güvensizlikle eski metinlere yönelen postmodern yazarlar, metin lerasılığa büyük bir meşruiyet kazandırmıştır. Son dönem Türk hikâyeciliğinde kendineözgü bir yer edinmiş olan Mustafa Kutlu, postmodernizmin düşünsel yönüne karşıdır.Bununla birlikte o da postmodernizmin edebiyatın sınırlarını genişletmesinden fayda lanmış; üstkurmaca ve metinlerarasılığı yoğun biçimde kullanmıştır. Metinlerarasılığagelenek ve kendi edebî geçmişi ile bağ kurma anlamını yükleyen yazar, Tahir Sami Bey’inÖzel Hayatı adlı hikâyesini etkilendiği dört metne göndermeler ve anıştırmalar yaparakkurmuştur. Bu yazıda Kutlu’nun adı geçen hikâyesinin metinsel arka planı iki aşamadaele alınmaktadır. Söz konusu hikâye, üstkurmaca kullanımı ve anlatıcı söylemi açısın dan Ahmet Mithat’ın Müşahedat romanı ve Sait Faik’in “Birahanedeki Adam” hikâyesiile karşılaştırılmıştır. Ardından Tahir Sami Bey’in hayat hikâyesi ile Ahmet Hamdi Tanpı nar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanlarıarasındaki benzerlikler irdelenmiştir. Bu karşılaştırmalı okuma ile Mustafa Kutlu’nunmetinlerasılığa yüklediği işlev ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    Sabahattin Ali’nin “Beyaz Bir Gemi” ve “Bahtiyar Köpek” Hikâyelerine Yansıyan Sanat Anlayışı
    (2021) Bolat, Tuncay
    Bir yazarın sanat görüşünün doğru kavranması, eserlerinin anlaşılmasında büyük öneme sahiptir. Yazarlar, sanat görüşlerini doğrudan ve dolaylı biçimlerde ifade ederler. Kimi kurmaca eserler, yaratıcısının sanat görüşünü yansıtma noktasında diğer eserlerinden daha önde durabilir. Türk edebiyatının en çok okunan yazarlarından olan Sabahattin Ali’nin birçok hikâyesinde toplumsal duyarlılık başlangıçtan itibaren belirleyici bir unsur olmuştur. Yazar 1944’ten sonra kaleme aldığı eserlerinde belirgin biçimde politik meselelere yoğunlaşmıştır. Yazarın bu tavrı 1948’deki ölümüne dek devam etmiştir. Sırça Köşk (1947) kitabı, onun son ve en muhalif dönemine ait hikâyelerden oluşmaktadır. Bu kitaptaki hikâyeler, yazarın sanatının ulaştığı nihai noktayı göstermesi bakımından önemlidir. Daha önce romantizmin ve eleştirel gerçekçiliğin etkisi altındaki yazar, bu kitabında büyük oranda toplumcu gerçekçi bir sanatçı tavrı sergilemiştir. Her zaman sanatta toplumsal fayda fikrinden yana olan Sabahattin Ali, Sırça Köşk’te eleştirinin ötesine geçerek sınıfsız toplum yapısını idealize eder. Adı geçen kitaptaki “Beyaz Bir Gemi” ve “Bahtiyar Köpek” hikâyeleri, onun karşı olduğu ve savunduğu sanat anlayışlarını temsil eden metinler olarak öne çıkarlar. Bu yazıda, toplumcu gerçekçiliğin kavram ve yöntemlerinden faydalanılarak söz konusu iki hikâye analiz edilmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada resim ve edebiyat odaklı kurmaca metinlerinden hareketle yazarın sanat görüşü hakkında çıkarımlarda bulunulmuştur
  • [ X ]
    Öğe
    TARİH-İDEOLOJİ-KURMACA BAĞLAMINDA ŞEYH BEDREDDİN
    (2021) Bolat, Tuncay
    [Abstract Not Available]
  • [ X ]
    Öğe
    TARİH-İDEOLOJİ-KURMACA BAĞLAMINDA ŞEYH BEDREDDİN
    (Türk Edebiyatı Vakfı, 2021) Bolat, Tuncay
    Tarih ve edebiyat arasındaki ilişki her zaman karma- şık bir yapı arz etmiştir. Aristo, Poetika’da tarihle kur- macanın sınırlarını belirlemek adına “[t]arihçi daha çok gerçekten olanı, ozansa olabilir olanı anlatır” (Aristote- les, 1993: 31) demiştir.
  • [ X ]
    Öğe
    Türk edebiyatında yeraltı romanı üzerinde bir araştırma: 1990-2000
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2013) Bolat, Tuncay; Gülendam, Ramazan
    Yeraltı edebiyatının Batı edebiyatındaki temelleri pikaresk ve gotik romana kadar dayandırılabilmektedir. Yeraltı edebiyatı, ülkemizde daha çok Chuck Palahniuk, Jean Genet, Charles Bukowski, William S. Burroughs ve Jack Kerouac gibi isimlerle tanınmaktadır. Yeraltı edebiyatı, Türkiye?de 1980 tarihinden sonra yaşanan hızlı siyasî ve toplumsal dönüşümün etkisiyle belirgin bir tavır hâlini almaya başlamıştır. Bu tarihten sonra rock, punk, hippi gibi geleneksel politik görüşlerden farklı bir karşı duruşa sahip olan alt kültür hareketlerinin geniş bir ifade alanı bulması, fanzinlerin sayılarında hızlı bir yükselişin yaşanması, küresel kapitalizmin ezici etkilerinin kendisini göstermeye başlaması ve suç, şiddet, cinsellik, bağımlılık gibi temaların aykırı bir tarzda edebiyatın içine girmeye başlamasıyla Türkiye?de de yeraltı edebiyatı olarak nitelenebilecek eserler verilmeye başlamıştır. 1990?a kadar belli bir birikime ulaşmış olan yeraltı edebiyatının, 1990?lı yıllardan itibaren roman türünde örnekleri de görünmeye başlamıştır. Bu çalışmada 1990 yılından itibaren ülkemizde ilk örnekleri verilmeye başlayan yeraltı romanlarının 2000?e kadar geçen on yıllık süreçte nasıl bir görünüm sergiledikleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Aralarında Metin Kaçan, Hakan Günday ve Hikmet Temel Akarsu gibi tanınmış yazarların eserlerinin de yer aldığı on beş yeraltı romanı, ayırt edici özellikleri yönüyle detaylı olarak ele alınmış ve 1990-2000 yılları arasında yazılmış yeraltı romanlarıyla ilgili genel bir değerlendirme yapılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yeraltı, Yeraltı Edebiyatı, Aykırı Edebiyat, Fanzin, Karşı Çıkış.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türk romanında üstkurmaca (1980-2000)
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2019) Bolat, Tuncay; Karakoç, K. İrfan
    Üstkurmaca, 1980 sonrası Türk romanının en çok başvurulan tekniklerinden biridir. Üstkurmacanın kavramsallaşması yeni olsa da uygulamaları oldukça eskidir. Don Kişot (1605-1615), Tristram Shandy (1760), Müşahedat (1891) gibi erken örnekler, bugünkü üstkurmaca anlayışından farklı duyarlılıklarla yazılmış olsalar da, birer kaynak eser konumundadır. Modernist romanlarda üstkurmaca, yabancılaştırma efekti yaratmak için kullanılır. Bu yolla okur, metnin estetik kimliği üzerinde düşünmeye sevk edilir. Postmodern romanlarda ise üstkurmaca yoluyla dış dünyanın gerçekliğinin tartışmaya açıldığı görülür. Ayrıca tüm üstkurmacalarda türün arkeolojisini yapmaya yönelik eleştirel bir dil ve içerik mevcuttur. Bu çalışmada öncelikle gerçeklik, gerçekçilik ve üstkurmaca kavramlarının genel çerçevesi çizilmiştir. Ardından Ahmet Mithat Efendi, Fatma Aliye, Ahmet Hamdi Tanpınar, Falih Rıfkı Atay, Haldun Taner ve Oğuz Atay'dan seçilen metinler incelenerek üstkurmacanın 1980 öncesindeki durumu hakkında genel bir kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır. Meselenin 1980 sonrasına bakan yönü ise üç ayrı bölümde ele alınmıştır. Öncelikle Peride Celal, Adalet Ağaoğlu, Selim İleri, Erhan Bener, Aslı Erdoğan, Burhan Günel ve Nedim Gürsel gibi üstkurmacayı "roman içinde roman yazma" formu bağlamında kullanan romancılar üzerinde durulmuştur. Bu kısım için seçilen metinler gerçekçi, modernist ve postmodern özellikleri aynı anda barındırmaları yönüyle bir geçiş dönemi eseri kimliği taşır. Daha sonra Ferit Edgü, Bilge Karasu, Hasan Ali Toptaş, Ahmet Altan, Güney Dal, Orhan Pamuk, Selim İleri ve Pınar Kür'den seçilen postmodern metinler oyun, metalepsis, metinlerarasılık ve parodi kavramlarının üstkurmaca ile ilişkisi bağlamında incelenmiştir. Son olarak üstkurmacanın özgün bir alt kategorisi olan tarihsel üstkurmaca Orhan Pamuk, Emre Kongar, Adalet Ağaoğlu, Nedim Gürsel ve İhsan Oktay Anar'dan seçilen metinler üzerinden tartışma konusu yapılmıştır. Böylelikle tezde, 1980-2000 aralığına odaklanmak kaydıyla üstkurmacanın Türk edebiyatındaki genel seyri resmedilmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Üstkurmaca, Kurmaca, Gerçekçilik, Türk Romanı, Postmodernizm, Metinlerarasılık, Parodi, Metalepsis.

| Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim