Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Arslan, Mehmet" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 27
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • [ X ]
    Öğe
    Akut miyokard infarktüsü ile başvuran bir COVID-19 hastasına yaklaşım
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2021) Duygu, Ali; Küçük, Uğur; Arslan, Mehmet
    Koroner arter hastalığı sıklıkla, şiddetli koroner arter daralmasına neden olan ve miyokardiyuma yetersiz kan akışına yol açan koroner aterosklerotik hastalığı ifade eder. COVID-19 pnömonisinin şiddetli endotelyal inflamasyon, mikrovasküler tromboz ve multiorgan yetmezliği ile birlikte sitokin fırtınası ile karakterizedir. COVID-19'un hem tromboz hem de miyokard hasarı üzerindeki etkileri sonucunda bu hastalarda miyokard infarktüsü sıklıkla görülmektedir. 68 yaşında erkek hasta 3-4 gün önce başlayan göğüste baskı hissi, nefes darlığı, el ve kollarda uyuşma şikayetleri ile acil servise başvurdu. Kardiyak troponin değerleri sırasıyla 560 ve 680 ng/L (üst sınır: 14 ng/L) idi. Toraks bilgisayarlı tomografi görüntüleri viral pnömoni ile uyumlu olduğu için hasta akut koroner sendrom ve COVID-19 pnömonisi ön tanılarıyla yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Medikal tedavi sonrası aynı gün kardiyojenik şok gelişince hasta koroner anjiyografi laboratuvarına alındı. Kardiyojenik şoklu hastada ilişkili tüm arterlere girişim düşüncesiyle lezyonlarına stent implante edildi. Şu anda, miyokardiyal hasarın sadece hastalık şiddetinin bir belirteci olup olmadığı veya COVID-19 morbidite ve mortalitesine doğrudan katkıda bulunup bulunmadığı belirsizliğini korumaktadır. Olgumuzda olduğu gibi troponin birçok COVID-19 hastasında limit değerleri aşmaktadır. Bu artış; miyokardit, akut koroner sendrom ve enfeksiyon gibi nedenlere sekonder olabilir ve bu nedenle ihmal edilebilir. Troponin yükselmesi olan ve akut klinik instabilite belirtileri olmayan hastalar (EKG değişiklikleri, ağrının tekrarlaması) öncelikle konservatif bir yaklaşımla tedavi edilebilir. COVID19 ve akut koroner sendrom tanısıyla kardiyojenik şok birlikteliğinde primer perkütan girişim yaptığımız hastamızda ekokardiyografi, EKG, klinik ve kardiyak enzim kombinasyonu ile merkezimizin multidisipliner yaklaşımından bahsederek bu sunumla başvuran hastaların tedavi uygulamalarına katkı sağlamaya çalıştık
  • [ X ]
    Öğe
    Are psychiatric outpatients assessed for smoking?
    (Duzce Univ, 2017) Ertekin, Hulya; Aydin, Memduha; Arslan, Mehmet; Ertekin, Yusuf Haydar; Eren, Ibrahim
    Objectives: The presence of psychiatric disorder is not obstacle for the treatment to quit smoking; however this treatment is not preferred among primary purposes in these patients. We aimed to investigate use of tobacco, whether asked their smoking habit by a psychiatrist, the request of patients who smoke to quit smoking, whether they can get help from the psychiatric outpatient clinic of knowledge about smoking cessation and Addiction and Treatment of Smoking training of the psychiatrists effects on query of smoking status. Methods: This study was conducted at Outpatient Clinic of the Beyhekim Department of Psychiatry at Konya Education and Research Hospital between June and July 2013. Five-item questionnaire was administered to all participants after the examination in the first phase.. The outpatient clinic doctors were not informed about the questionnaire during examination because of alteration their interrogation of smoking. In September 2013, Addiction and Treatment of Smoking training were given to the psychiatrists doctors working in this study. In the second phase of this study, same questionnaire was administrated to patients of these trained doctors.. Results: 51.1% of participants were smokers. In the first phase of the study, doctors from the 18.3% (n=40) and 53.5% (n = 95) in the second phase had questioned smoking of patients. After training seminar the rate to question of doctors had significantly increased (p<0.001). % 37.9 of participants (n=69) wanted to quit smoking. % 46.9 of participants (n=186) knew that they can get help from the psychiatric outpatient clinic for smoking cessation. Conclusion: Chance to get rid of smoking addiction should be offered to patients in psychiatric outpatient clinics. Working to increase the knowledge of psychiatrics on this subject should be made.
  • [ X ]
    Öğe
    Association of abnormal coronary sinus reflux with coronary slow flow and importance of the Thebesian valve
    (Elsevier Ireland Ltd, 2020) Aksit, Ercan; Barutcu, Ahmet; Sehitoglu, Muserref Hilal; Kirilmaz, Bahadir; Arslan, Mehmet; Gazi, Emine; Tok, Ozge Ozden
    Background: The relationship between coronary slow flow (CSF) and coronary sinus (CS) reflux has not been previously studied. This study aimed to investigate the relationship between CSF and CS reflux and Thebesian valve presence as well as the relationship between CS reflux and serum annexin-V and ICAM-1 levels. Methods: In this case-control study, patients were divided into two groups: CSF (n = 13) and control (n = 7) groups. CS flow parameters and Thebesian valve presence were evaluated by cardiac magnetic resonance (CMR). Moreover, serum ICAM-1 and annexin-V levels were measured. Results: Regurgitation volume and regurgitation fraction, indicators of reflux flow in CS, were higher in the CSF group than in the control group (p = 0.039 and p = 0.019). Fewer Thebesian valves were observed in the CSF group than in the control group (p = 0.022). Furthermore, a positive correlation was found between regurgitation volume and regurgitation fraction and serum annexin-V and ICAM-1 levels (r = 0.813, p < 0.001 and r = 0.996, p < 0.001; r = 0.817, p < 0.001 and r = 0.993, p < 0.001, respectively). Conclusions: This study revealed the significant relationship between CSF and reflux flow in CS. The fact that the patients in the CSF group have fewer Thebesian valves suggests the importance of the valve in preventing backward flow from the coronary vein. A positive correlation between serum ICAM-1 and annexin-V levels with regurgitation volume and regurgitation fraction indicates that after a certain threshold, CS reflux should be considered an abnormal condition. (C) 2020 Elsevier B.V. All rights reserved.
  • [ X ]
    Öğe
    BELARUS'UN COĞRAFİ KONUMU VE FİZİKİ COĞRAFYA ÖZELLİKLERİ
    (2014) Atasoy, Emin; Çalışkan, Vedat; Galay, Elena; Arslan, Mehmet
    Avrupa Birliği'nin doğu sınırlarında bulunan Belarus, Türkiye'ye coğrafi mesafe bakımından uzak bir ülke değildir. Ancak ekonomik, ticari, kültürel karşılıklı ilişkilerin henüz belirli bir olgunluğa erişmemiş olması nedeniyle ülkemizde bilinirliği yüksek olmayan bir Slav ülkesidir. Türkiye'deki ulusal literatürde de Belarus ile ilgili araştırmalar yok denecek kadar azdır. Kuşkusuz bu değerlendirme eski Sovyet mekânından doğan birçok ülke ve çeşitli statülerdeki idari yönetimler için yapılabilir. Bu nedenle ülkemizde coğrafya biliminin yapacağı en önemli katkı alanlarından birisi de ülke tanıtımları oluşturmaktadır. Üstelik hızla değişen dünya koşullarına koşut olarak ülkelerin beşeri coğrafya özellikleri de oldukça dinamik ve değişkendir. Bu bakımdan Türkiye'de coğrafyacıların belirli aralıklarla yenileyecekleri ülke tanıtım çalışmalarına büyük ihtiyaç vardır. Küresel dünyanın sürekli değişen, fırsat ve olanaklarını izleyebilmek; uluslararası ekonomik, ticari, kültürel, politik ilişkilerde yeni beliren olanakları değerlendirebilmek için güncel veriler ve değerlendirmeler içeren ülke tanıtımları giderek önem kazanmaktadır. Çalışmanın başlıca amacı, Belarus'un coğrafi konum özelliklerini ve bunun jeopolitik-jeoekonomik yansımalarını irdeleyerek Belarus'un öne çıkan temel coğrafi özelliklerini tanıtmaktır. Çalışmada Belarus'un temel doğal ortam özelliklerinin yanı sıra, bu ülkeyi farklılaştıran karakteristik özellikler tartışılmıştır.
  • [ X ]
    Öğe
    Beyaz küre alt tipleri oranının supraventriküler taşikardili hastalarda değerlendirilmesi: Retrospektif kohort çalışma
    (Fatih BAŞAK, 2019) Küçük, Uğur; Arslan, Mehmet
    Amaç: Nötrofil/lenfosit oranı (NLO), monosit/lenfosit oranı (MLO) ve lenfosif/monosit oranı (LMO) yeni kardiyovasküler risk belirleyicileri olarak değerlendirilmiştir. Inflammation has been demonstrated to be associated with various types of arrhythmia. Bu çalışmadaki amacımız geriye dönük olarak supraventriküler taşikardi (SVT) tanılı hastalarda NLO, LMO ve MLO ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.Yöntemler: Çalışmamız 18 yaş ve üzerinde, Aralık 2017- Aralık 2018 tarihleri arasında kliniğimizde takip edilen 59 hastayı içermektedir. Hastaların 33 tanesi çarpıntı tanısı konmuş ablasyon için yatış verdiğimiz hastalar olup, diğer 26 tanesi noninvaziv yöntemlerle ritm bozukluğu tanısı konulamayan fakat çarpıntı şikayetleri devam eden kesin tanısını koyabilmek için elektrofizyolojik çalışma (EPS) yaptığımız hastalardan oluşmaktadır. Tüm hastalardan işlem öncesi hemogram ölçümü için kan örneği alındı. NLO değeri nötrofil sayısının lenfosit sayısına oranı, MLO değeri monosit sayısının lenfosit sayısına oranı ve LMO değeri lenfosit sayısının monosit sayısına oranı olarak hesaplandı. Ayrıca SVT tanısı mevcut hastalarımıza tedavi amaçlı; hem de noninvaziv yöntemlerle tanısı konulamayan çarpıntı hastalarına tanı ve tedavi amaçlı EPS yapıldı. Bulgular: Çalışmaya SVT'li 33 hasta ve EPS sonucu normal olan 26 tane sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Hematolojik parametreler karşılaştırıldığında NLO (1,96 (0,69) 103/μL karşı 2,17 (1,28) 103/μL, p=0,42) istatiksel olarak anlamlı değildi. Bir diğer parametrelerde hem MLO iki grup arasında (0,25 (0,09) 103/μL karşı 0,22 (0,08) 103/μL, p=0,19) hem de LMO iki grup arasında istatiksel olarak anlamlı değildi. (4,38 (1,37) 103/μL karşı 4,64 (1,45) 103/μL, p=0,49).Sonuç: Yaptığımız çalışmada NLO, LMO ve MLO değerlerinin SVT’nin varlığı için kullanılabilir gösterge olmadıklarını göstermiş olduk
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bilim ve Sanat Merkezlerinde Yürütülen Proje Çalışmalarına İlişkin Öğrenci Görüşlerinin Değerlendirilmesi
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019-09-29) Nacaroğlu, Oğuzhan; Arslan, Mehmet
    Bu araştırmada Bilim ve Sanat Merkezleri’nde yürütülen proje çalışmalarına ilişkin öğrenci görüşlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi desenlerinden fenomenoloji deseni kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan bir Bilim ve Sanat Merkezi’nde öğrenim gören, ulusal ve uluslararası proje çalışmalarına katılmış ve çeşitli başarılar elde etmiş beş özel yetenekli öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak yarı yapılandırılmış görüşme kullanılmıştır. Görüşme formunun hazırlanmasında uzman görüşüne başvurulmuştur. Veri analizinde içerik analizi yürütülmüş olup elde edilen veriler doğrultusunda kodlar, kategoriler ve temalar oluşturulmuştur. Katılımcılar, Bilim ve Sanat Merkezi’nde yürütülen proje çalışmalarının özgün olduğunu ve problem çözme becerilerini geliştirme, işbirliğini ve özgüveni arttırma gibi birçok faydası olduğunu ifade etmişlerdir. Bununla birlikte katılımcılar proje çalışmalarında; konu belirleme, süreç, rapor yazma, jüri üyeleri, projelerin sunumu ve malzemeye ulaşma açısından birçok problemlerle karşılaştıklarını da belirtmişlerdir. Katılımcıların belirtikleri problemlere yönelik çözüm önerileri; bilimselliğe dikkat edilerek alan yazının detaylı taranması, farklı alanlarda çalışmalar yürüten kişilerden jüri üyelerinin seçilmesi, üniversitelerin ve diğer kurumların proje çalışmalarına destek vermesi yönündedir. Bu değerlendirmeler ışığında, proje çalışmalarının yoğun olarak yürütüldüğü Bilim ve Sanat Merkezleri’nde öğrenim gören öğrencilere proje çalışmalarına yönelik belli dönemlerde eğitimlerin verilmesi önem arz etmektedir. Ayrıca, üniversitelerin proje çalışmaları yapan Bilim ve Sanat Merkezi öğrencilerine malzeme temini ve bilgi paylaşımı yönünden gerekli desteği vermesi önerilmektedir
  • [ X ]
    Öğe
    Biological weed control
    (Elsevier, 2018) Uludağ, Ahmet; Uremis, Ilhan; Arslan, Mehmet
    The biological approach, as an integral part of integrated and sustainable weed control approaches, has an increasing importance and consideration due to increasing environmental and anthropogenic problems. Successful weed control through use of biological agents has a background of more than a couple of centuries. In this chapter, we started with a more classical way of biological approach to introduce arthropods, mainly insects, followed by examples of redistribution of local arthropods. In the bioherbicide section, we have focused on formulated natural products and formulations. Biological weed control faces problems such as inadequacy of finance, some side effects, and conflicting views. However, biological methods are expected to provide more promising weed control practices in the future. © 2018 Elsevier Inc. All rights reserved.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Birinci Dünya Harbinde Çanakkale cephesine asker alım işlemleri ve askerlerin cepheye intikalleri
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2015) Arslan, Mehmet
    Balkan Harbi’nden yenik ayrılan Osmanlı Devleti, Almanya’nın yardımlarıyla Ordu içerisinde yenileşme hareketlerini gerçekleştirirken, Avrupa ülkelerindeki silahlanma yarışı, Avusturya-Macaristan veliahdının öldürülmesiyle I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine neden oldu. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla beraber Osmanlı Devleti, seferberliğini ilan etti ve seferberliğe uygun olarak Ordunun kuruluş teşkilâtlanmasını yeniden düzenledi. Çıkarılan Mükellefiyet-i Askeriye Kanun-ı Muvakkati ile askerlik hizmetinin yerine getirilmesinde uygulanacak kriterler belirlendi. Bunun yanı sıra 13 Kolordu Asker Alma Bölgesi oluşturuldu. Yapılan düzenlemeler neticesinde siah altına alınan yükümlüler, askerlik şubelerinden, depo denilen eğitim merkezlerine gönderilip, buralarda askeri eğitimlerini aldıktan sonra, menzil müfettişlikleri vasıtasıyla, Çanakkale Cephesi’ne belirlenen güzergâhlar üzerinden sevk edildi.
  • [ X ]
    Öğe
    Çanakkale Muharebeleri esnasında Osmanlı Devleti'nde asker alma hizmeti ve askerlik şubeleri
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2014) Arslan, Mehmet; Erat, Muhammet
    Balkan Savaşı'ndan yenik ayrılan Osmanlı Devleti, Almanya'nın yardımlarıyla Ordu içerisinde yenileşme hareketlerini gerçekleştirirken, Avrupa ülkelerindeki silahlanma yarışı, Avusturya-Macaristan veliahdının öldürülmesiyle I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesine neden oldu. I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla beraber Osmanlı Devleti, seferberliğini ilan etti ve seferberliğe uygun olarak ordunun kuruluş teşkilâtlanmasını yeniden düzenledi. Çıkarılan Mükellefiyet-i Askeriye Kanûn-ı Muvakkati ile askerlik hizmetinin yerine getirilmesinde uygulanacak kriterler belirlendi. Bunun yanı sıra 13 kolordu asker alma bölgesi oluşturuldu. Yapılan düzenlemeler neticesinde silahaltı'na alınan yükümlüler, askerlik şubelerinden, depo denilen eğitim merkezlerine gönderilip, buralarda askeri eğitimlerini aldıktan sonra, menzil müfettişlikleri vasıtasıyla, Çanakkale Cephesi'ne belirlenen güzergâhlar üzerinden sevk edildi.
  • [ X ]
    Öğe
    Could ARNI have an Effect on LV Fibrosis and Inflammatory Parameters in an Experimental Autoimmune Myocarditis Model?
    (2022) Duygu, Ali; Gazi, Emine; Deveci, Bülent; Arslan, Mehmet; Öztopuz, Özlem; Adalı, Yasemen
    Objectives: The aim of this study is to investigate the efficacy of sacubitril-valsartan treatment in the early period of\rExperimental Autoimmune Myocarditis (EAM) model, under the perspective of fibrosis and inflammatory cytokines.\rMethods: The study was performed using 18 rats in three groups of EAM (n=6), EAM treatment (n=6) and control (n=6).\rEAM was induced by footpad injections of porcine cardiac myosin and Complete Freund’s Adjuvant (CFA). The EAM group\rwas not given any medical care. 20 mg/kg sacubitril-valsartan was given to EAM treatment (marked as treatment) group\rtwice a day beginning from the 21st day to the 42nd day. No procedure was applied to the control group. Histopathological,\rbiochemical and RT-PCR analyses were performed on the heart tissues taken after the 42nd day of sacrificing.\rResults: Significant congestion, fibrosis, and cellular changes were observed in the EAM and treatment groups. There was\r50% less severe fibrosis,which is 3rd degree, in the Treatment group compared to EAM. Severe congestion rate was lower\rin the treatment group compared to EAM; with the percentage of 16,6% to 50%. Though the average values of treatment\rgroup were lower than EAM group, there was obvious difference in TNF ?, TGF ?1 and NT-proBNP levels (p>0.05) between\rthe EAM and the treatment groups. There was no significant difference in IL-6 levels between the three groups.\rConclusion: In view of findings, the treatment of ARNI in acute autoimmune myocarditis may be promising on cardiac\rrisk markers (cytokine, BNP values) and fibrosis parameters. Studies to be conducted in high-numbered groups will\rreveal more statistical significance.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Developing a Visual Perception Scale (VPS) for preschool children: validity and reliability study
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2015) Kalkan, Abdullah; Arslan, Mehmet
    The purpose of this study is to develop a valid and reliable assessment tool designed to determine visual perception levels of preschool children (age 4-5-6). Construct validity of the scale has been identified through explanatory factor analysis (EFA) while expert opinion has been employed for the content and face validity of the scale. The reliability of the scale has been calculated through checking the significance of Cronbach alpha internal consistency coefficient, corrected item-total correlation, and group item means of the top and bottom 27% in the t-test. Cronbach alpha reliability coefficient of VPS is .84. The results of EFA have revealed that the scale has three factors and that these factors can explain 46.73% of the total variance. Based on the contents of the items, these factors have been given the names of differentiation, figure-ground perception, and matching. Cronbach alpha coefficients of differentiation, figure-ground perception, and matching are .84, .84, and.75 respectively. According to corrected item-total correlation in t-test, all items have been noted to significantly vary between the top and bottom 27% (p<.001). Following the test/re-test reliability study, pretest/posttest Pearson Moments Correlation coefficient has been identified to be .74 (r>.70), and the significance between the two assessments has been noted to be p=.00 (p< .01).
  • [ X ]
    Öğe
    Evaluation of the effect of coronary slow flow phenomenon on cardiac functions
    (Bayrakol Medical Publisher, 2022) Barutcu, Ahmet; Aksit, Ercan; Arslan, Mehmet; Tok, Oezge Oezden; Kuecuek, Ugur
    Aim: Although coronary slow flow phenomenon (CSFP) is seen in 2% of patients undergoing coronary angiography, its clinical significance and impact on ventricular function remain controversial. Cardiac magnetic resonance imaging (CMR) is the gold standard for evaluating ventricular function and volumes. In this study, we aimed to assess the impact of CSF on ventricular function using CMR-based deformation imaging.Material and Methods: This is a cross-sectional study. Twenty-two people were included in the study. Patients with structural heart disease and secondary coronary slow flow were excluded. Twelve subjects with CSFP and 10 subjects with normal flow and normal cardiac function were compared by CMR and CMR strain.Results: Left ventricle (LV) and right ventricle (RV) functions and volumes were similar. There was no difference between CMR strains in both groups. Furthermore, there was no correlation between age and heart function in patients with CSF.Discussion: CSF has no or limited impact on cardiac functions. Further long-term prospective studies should be carried out to establish the impact and significance of CSF in patients with CSF.
  • [ X ]
    Öğe
    Evaluation of the hematologic indices in patients with thyrotoxicosis with distinct etiologies: a case-control study
    (2021) Çetin, Ece Ünal; Kamış, Fatih; Karakılıç, Ersen; Arslan, Mehmet; Beyazit, Yavuz
    Aim: Thyrotoxicosis is a clinical state of inappropriately high levels of free T4 (thyroxine) and/or free T3 (tri-iodothyronine)in the body caused by distinct etiologies including Graves’ disease (GD), subacute thyroiditis (SAT), toxic adenoma and toxicmultinodular goiter (TMNG). Simple hematologic indices such as neutrophil/lymphocyte ratio (NLR), platelet/lymphocyteratio (PLR) and mean platelet volume (MPV) have increasingly been mentioned as measures of presence and severity ofthyrotoxicosis. In this study, we aimed to analyze whether there is a link between these peripheral blood parameters and thepresence of thyrotoxicosis.Material and Method: A total of 46 GD, 46 TMNG, 39 TA and 45 SAT patients and 45 healthy controls were included.Laboratory parameters and NLR, PLR, and MPV values were recorded from peripheral blood complete blood cell counts foreach patient.Results: This study showed that NLR and PLR levels are elevated in patients with SAT in comparison with other thyrotoxicpatient groups and controls. The post hoc analysis of comparison of NLR and PLR in each study groups revealed that NLRand PLR were statistically different in the SAT group in comparison to the GD, TMNG, TA, and healthy controls. A significantdecrease in the level of MPV was demonstrated in thyrotoxicosis patients (p<0.001).Conclusion: NLR, PLR and MPV that is routinely and automatically calculated from complete blood count plays an importantdiagnostic role in thyrotoxicosis.
  • [ X ]
    Öğe
    Identification of Fusarium graminearum and Fusarium culmorum Isolates via Conventional and Molecular Methods
    (Istanbul University Press, 2022) Yuksektepe, Beliz; Sefer, Ozlem; Varol, Gulin Inci; Teker, Tugba; Arslan, Mehmet; Cetin, Busra Nur; Mert, Figen
    Objective: Fusarium spp. cause Fusarium head blight (FHB) and crown rot (CR) diseases. They also have harmful effects on animal and human health through their mycotoxins. Within the scope of this study, F. graminearum and F. culmorum isolates were purified from wheat ears and stalks contaminated with phytopathogens, which had been collected from various regions of Turkey, were identified and characterized by conventional and molecular methods. Materials and Methods: Sixty-eight Fusarium samples were isolated by single spore analysis and classified according to their macroconidia shape and size. Morphologically characterized samples were verified by amplification of SCAR markers. Their mating types (MAT) and chemotypes were also determined through polymerase chain reaction (PCR). Results: Thirty-eight F. graminearum and 30 F. culmorum isolates were identified via amplification of UBC85 and OPT18 SCAR markers, respectively. All isolates were determined as trichothecene producers by amplification of the tri5 gene. All F. graminarum isolates carry both MAT-1 and MAT-2 loci, whereas 7 of F. culmorum isolates were also determined as MAT-1 and 23 of them as MAT-2 mating types. Deoxynivalenol production capacity of all isolates was identified by tri13 amplification for chemotype determination. Conclusion: Routine monitoring of phytopathogens and their mycotoxin levels is a requirement since their annual levels may vary depending on environmental factors. This work provides knowledge about the distribution of Fusarium spp. leading to FHB and CR in different regions of Turkey between 2010 and 2020. Also, their chemotypes were demonstrated. Our studies will contribute to disease profiling and it is the first step in disease management. © 2022 Revista Mexicana de Ciencias Forestales. All rights reserved.
  • [ X ]
    Öğe
    Koroner arter hastalığında epikardiyal yağ doku indeksinin araştırılması
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2022) Arslan, Mehmet; Akşit, Ercan; Bozkurt, Hasan; Korkmazer, Başak; Şahin, Erkan Melih
    Amaç: Epikardiyal yağ dokusu (EYD) kalınlığı ile koroner arter hastalığı (KAH) arasındaki ilişki birçok çalışmaya konu olmuştur. Aralarındaki ilişki gösterilmiş fakat elde edilen sonuçların geniş bir aralıkta olması nedeniyle risk belirteci olarak belirli sınır değer gösterilememiştir. Çalışmamızda EYD kalınlığı vücut yağ oranı, vücut kitle indeksi (VKİ) gibi antropometrik ölçümlere orantılayarak daha hassas bir KAH risk belirteci elde etmeyi hedefledik. Yöntem: Çalışmada KAH grubuna 40 kişi, kontrol grubuna 25 kişi alınmıştır. Biyoempedans cihazı kullanılarak katılımcıların vücut yağ oranı ve yağ dağılımları analiz edilmiştir. EYD kalınlığı transtorasik ekokardiyografi ile parasternal uzun eksenden elde edilmiştir. EYD kalınlığının antropometrik ölçümlere olan oranı ile elde edilen indeksler koroner arter hastalığı olan ve olmayan katılımcılar arasında karşılaştırılmıştır. Bulgular: EYD kalınlığı KAH gurubunda 6.09±0.9 mm, kontrol grubunda ise 5.61±1 mm olarak ölçüldü (p=0.049). EYD kalınlığı için %76.3 duyarlılık ve %59.3 özgüllük değerleri elde edildi (AUC=0.688, %95 CI 0.549-0.826). EYD kalınlığı/VKİ oranı için duyarlılık %78.4 ve özgüllük %60.7 idi (AUC=0.744; %95 CI 0.617- 0.871). EYD kalınlığı/vücut yağ oranı için %81.6 duyarlılık ve %66.7 özgüllük elde edildi (AUC=0.846; %95 CI 0.742-0.950). Sonuç: EYD kalınlığı, VKİ veya vücut yağ oranıyla birlikte daha hassas bir risk belirteci olarak kullanılabilir
  • [ X ]
    Öğe
    Mikrovasküler hastaliğin miyokard perfüzyon sintigrafisi ve speckle tracking ekokardiyografi ile değerlendirilmesi
    (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, 2019) Arslan, Mehmet; Barutçu, Ahmet
    Amaç: Mikrovasküler hastalık tanısında 2D speckle tracking ekokardiyografinin etkinliği ve bu hasta grubundaki iskemi tespitinde miyokard perfüzyon sintigrafisi (MPS) ile karşılaştırılması. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya kararlı anjina pektoris ön tanısıyla tetkik edilip MPS'de iskemi saptanan ve yapılan koroner anjiografide non-obsrüktif KAH (<%50 darlık) izlenen 40 (25'i kadın, yaş:58,85±9,73) hasta dahil edildi. Tüm hastalarda 2D speckle tracking ekokardiyografi yöntemiyle strain analizi yapıldı. 17 LV miokard segmenti için longitudinal strain ölçüldü. LV segmentleri MPS sonuçlarına göre iskemik ve iskemik olmayan segmentler olarak gruplandırıldı ve karşılaştırıldı. Bulgular: iskemi saptanan segmentlerin ortalama longitudinal strain değerleri %-20,24±6,00, iskemi saptanmayan segmentlerin ise %-20,11±6,46 olarak bulundu ve istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmedi (p>0,05) . Cinsiyet, hipertansiyon, diabetes mellitus, hiperlipidemi, hipertrigliseridemiye göre yapılan alt grup analizlerinde de iskemik olan ve olmayan segmentler arasında longitudinal strain açısından fark olmadı izlendi. Sonuç: Mikrovasküler hastalık tanısında speckle tracking ile yapılan sol ventikül 2D longitudinal strain analizinin yeterli olmadığı sonucu bulundu. Yine bu hasta grubunda STE MPS ile saptanan iskemiyi tespit edememektedir. Bu tekniğin daha büyük çalışmalarla da değerlendirilmesi gerekmektedir. Anahtar sözcükler: mikrovasküler hastalık, miyokard perfüzyon sintigrafisi, speckle tracking ekokardiyografi, longitudinal strain
  • [ X ]
    Öğe
    Non-obstruktif Koroner Arter Hasta Grubunda Miyokardiyal İskeminin Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi ve Speckle Tracking Ekokardiyografi ile Değerlendirilmesi
    (Eskişehir Şehir Hastanesi, 2022) Arslan, Mehmet; Barutçu, Ahmet; Arslan, Şeyda Ferah; Duygu, Ali
    Giriş: 2D speckle tracking ekokardiyografi ile yapılan strain analizinin ciddi koroner arter hastalığı tanısında kullanılabileceği diğer çalışmalarla gösterilmiştir. Bu çalışmada amaç, miyokard Perfüzyon Sintigrafisi (MPS) pozitif olan fakat ciddi koroner arter hastalığı (KAH) olmayan hasta grubunda, 2D speckle tracking ekokardiyografinin etkinliği değerlendirmektir. Yöntemler: Çalışmaya kararlı anjina pektoris ön tanısıyla tetkik edilip MPS‟de iskemi saptanan ve yapılan koroner anjiografide non-obsrüktif KAH (<%50 darlık) izlenen 40 (25‟i kadın, yaş:58,85±9,73) hasta dahil edildi. Tüm hastalarda 2D speckle tracking ekokardiyografi yöntemiyle strain analizi yapıldı. 17 LV miyokard segmenti için longitudinal strain ölçüldü. Sol ventrikül segmentleri MPS sonuçlarına göre iskemik ve iskemik olmayan segmentler olarak gruplandırıldı ve elde edilen 680 segmentin strain parametreleri karşılaştırıldı. Bulgular: İskemi saptanan segmentlerin ortalama longitudinal strain değerleri % -20,24±6,00, iskemi saptanmayan segmentlerin ise %-20,11±6,46 olarak bulundu ve istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmedi (p>0,05). Cinsiyet, hipertansiyon, diabetes mellitus, hiperlipidemi, hipertrigliseridemiye göre yapılan alt grup analizlerinde de iskemik olan ve olmayan segmentler arasında longitudinal strain açısından fark olmadığı izlendi. Sonuç: Ciddi koroner arter hastalığı olmayan hasta grubunda MPS pozitif olan segmentler ile MPS negatif olan segmentler açısından sol ventrikül 2D longitudinal strain analizinde stain parametreleri arasında fark olmadığı izlendi. Daha önceki çalışmalar da göz önüne alındığında 2D strain analizi MPS ile kombine olarak kullanılarak böbrek yetmezliği, şüpheli MPS pozitifliği, gibi özel durumlarda gereksiz koroner anjiografiden kaçınılmasını sağlayabiliriz
  • [ X ]
    Öğe
    Orman Bölge Müdürlükleri Açık Artırmalı Satışlarına Katılan Alıcıların Beklentileri: Marmara Bölgesi Örneği
    (Hüseyin Barış TECİMEN, 2020) Yılmaz, Tülay; Köse, Murat; Arslan, Mehmet; Okan, Taner; Köse, Coşkun
    Bu çalışmada, Devlet Orman İşletmelerinden odun hammaddesi satın alan müşterilerin odun tedarik sürecine ilişkin beklentilerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla İstanbul, Bursa, Sakarya ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüklerinden açık artırmalı satışlar kapsamında odun hammaddesi satın alan 265 alıcı ile yüz yüze görüşme tekniği öncelikli olmak üzere anket çalışması yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler tanımlayıcı istatistiklerle değerlendirilmiştir. Çalışma alanında açık artırmalı satışlara Bu çalışmada, Devlet Orman İşletmelerinden odun hammaddesi satın alan müşterilerin odun tedarik sürecine ilişkin beklentilerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla İstanbul, Bursa, Sakarya ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüklerinden açık artırmalı satışlar kapsamında odun hammaddesi satın alan 265 alıcı ile yüz yüze görüşme tekniği öncelikli olmak üzere anket çalışması yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler tanımlayıcı istatistiklerle değerlendirilmiştir. Çalışma alanında açık artırmalı satışlara katılan firmaların on altı farklı ilde faaliyet gösterdiği, firmaların yaklaşık olarak yarısının şahıs ve aile firması olduğu, firmaların %65’inin birincil imalat sanayinde, %35’inin ikincil imalat sanayinde faaliyet gösterdiği belirlenmiştir. Firmaların, endüstriyel odun hammaddesi talebini karşıladıkları kaynaklara bakıldığında ilk sırada OGM Piyasa Satışları gelmektedir. Alıcılar tüm OBM’leri itibariyle en fazla karaçam, kayın ve göknar ağaç türlerini en fazla tercih etmektedirler. Açık artırmalı satışlarda ürün çeşidi olarak en fazla talep edilen %78 oranında tomruk olmuştur. Alıcılar hammadde fiyatlarını ve dikili satış uygulamalarını olumsuz yönde değerlendirmektedir
  • [ X ]
    Öğe
    Orman Bölge Müdürlükleri açık artırmalı satışlarına katılanalıcıların beklentileri: Marmara Bölgesi örneği
    (2020) Yılmaz, Tülay; Köse, Murat; Arslan, Mehmet; Okan, Taner; Köse, Coşkun
    Bu çalışmada, Devlet Orman İşletmelerinden odun hammaddesi satın alan müşterilerin odun tedarik sürecineilişkin beklentilerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla veriler, İstanbul, Bursa, Sakarya ve ÇanakkaleOrman Bölge Müdürlüklerinden açık artırmalı satışlar kapsamında odun hammaddesi satın alan 265 alıcı ileöncelikle yüz yüze görüşme yapılmak suretiyle anket tekniğinden yararlanılarak toplanmıştır. Çalışmada eldeedilen veriler tanımlayıcı istatistiklerden frekanslar ve yüzde oranları ile değerlendirilmiştir. Çalışmada, açıkartırmalı satışlara katılan firmaların on altı farklı ilde faaliyet gösterdiği, yaklaşık olarak yarısının şahıs ve ailefirması olduğu, %65’inin birincil imalat sanayinde, %35’inin ise ikincil imalat sanayinde faaliyet gösterdiğibelirlenmiştir. Firmaların, endüstriyel odun hammaddesi talebini karşıladıkları kaynaklara bakıldığında ilk sıradaOGM Piyasa Satışları gelmektedir. Tüm OBM’lerine bakıldığında alıcılar genellikle karaçam, kayın ve göknar ağaç türlerini tercih etmektedirler. Açık artırmalı satışlarda ürün çeşidi olarak en fazla talep edilen %78 oranındatomruk olmuştur. Alıcılar hammadde fiyatlarını ve dikili satış uygulamalarını olumsuz yönde değerlendirmektedir.
  • [ X ]
    Öğe
    P dalga dispersiyonu ve P dalgası süresi parametrelerinin CHA2DS2-VASc Skoru ile bağımsız ilişkisi
    (2022) Deveci, Bülent; Arslan, Mehmet; Bozkurt, Hasan
    Amaç: Atriyal fibrilasyon, yüksek inme riski mortalitesini de kapsayan,belirgin şekilde morbiditeyle ilişkilendirilen yaygın bir bozukluktur. Atriyum direnç süresinin kısalması ve iletim hızının düşürülmesi gibi \"atriyal yeniden şekillendirme\" denilen atriyal yapısal ve elektrofizyolojik değişiklikler, kalıcılığını artırır. Bu hasta grubunda: klinik tedavi kılavuzları antikoagülasyonu önemle tavsiye etmektedir. Bu öneriler, yayımlanmış şemalara dayanmaktadır. Ayrıca çok sayıda çalışma, p-dispersiyonu ve p-dalga süresi parametrelerinin atriyalfibrilasyon riski ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Biz burada, CHA2DS2-VASc değeri ile P dalgası dispersiyon parametreleri arasındaki ilişkiyi inceleyeceğiz. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya toplam 257 hasta dahil edilmiş olup hastalara ait CHADS ve CHA2DS2-VASc değerleri, tıbbi geçmişleri, kullandıkları ilaçlar ve sosyal güvenlik kurumu raporlarından elde edilmiştir. Dışlama kriteri olarak; kalp kapak hastalığı ve amiodarone, meksiletin kullanımı belirlendi. Maksimum (pmax) ve minimum (pmin) P-dalgası sürelerinin yanı sıra P-dalgası dispersiyonu, birden fazla farklı yüzey EKG uçlarından kaydedilen maksimum ve minimum P- dalgası süresi arasındaki fark olarak tanımlandı. Bulgular: Katılımcıların %29,2’si kadın, yaş ortalamaları 60,76±15,42; CHA2DS2-VASc skorları ise 3,20±1,91’di. P-dalgası parametrelerinin yaşla ilişkisinin olmadığı görülmüştür. P-ortalama, P-maksimumve P-dispersiyonunun CHADS ile çok zayıf düzeyde; P-ortalama ve P-maksimum süresinin CHA2DS2-VASc Score ile çok zayıf düzeyde korelasyon gösterdiği bulunmuştur (p<0,05). SVO öyküsü olan hasta grubunda P dalga dispersiyonu, öyküsü olmayan hasta grubuna göre istatistiksel açıdan anlamlı derecede düşüktür (p<0,001). Sonuçlar: P-dalgası dispersiyonu ve P-dalgası süreç parametreleri CHA2DS2-VASc değeri ile çok zayıf düzeyde ilişkiliydi. Bulgularımız, p-dalga süresinin CHA2DS2-VASc değerinden bağımsız olduğu sonucuna varan literatüre paraleldi. Atriyal fibrilasyonla ilişkili inme riskinin tespiti, sadece AF'nin bir fonksiyonu değil, aynı zamanda CHA2DS2-VASc değeri parametreleri ile de yapılabilir. Özellikle p dalga dispersiyonu yüksek olan hasta grubunda AF’den bağımsız olarak da CHA2DS2-VASc skoru kullanılabilir. Konuyla ilgili daha büyük örneklemli ve randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim