Evaluating Femicide Rates Through Hofstede Cultural Dimensions

Abstract

This paper aims to analyse the relationship between Hofstede Cultural Dimensions and cross sectional femicide rates, which have recently received increasing coverage in the media and lead to fundamental changes in laws all across the world. In our study, which includes a subset of femicide rates acquired from world health organization, we use regular Ordinary Least Squares (OLS) analyses, covering 47 countries, we find that femicide rates have no correlation with masculinity, but interestingly have a positive correlation with “Power Distance” and “Collectivism”, and to a certain degree, “Uncertainty Avoidance”, systematically explaining at least 37% of femicides across the world. The lack of any correlation with masculinity rules out a systematic gender-based violence against females though a significant amount of non-systematic male violence against females certainly does exist. We theorize that societies with a strong social hierarchical order, particularly supported by collectivistic behaviour, tend to be harsher and less tolerant of uncertainty and aberrant behaviour, punishing and sometimes killing their members although cultural structure alone cannot be the definitive cause of femicides, which most likely stems from rapid and inorganic institutional changes.

Bu makale, son zamanlarda medya gündeminde yer eden ve temel kanun değişikliklerine zemin hazırlayan kadın cinayetleri (yatay kesit verileri) ile Hostede Kültür Boyutları arası ilişkileri analiz etmeyi amaçlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütünden elde edilen veriler ve 47 ülkeyi kapsayan ve standard En Küçük Kareler yöntemini kullandığımız çalışmamızda, erkeksilik oranı ile kadın cinayetleri arasında hiçbir korelasyon bulanamazken, “Güç Mesafesi”, “Kollektivizm” ve kısmen de “Belirsizlikten Kaçınma” boyutlarıyla pozitif bir ilişki saptanmış ve bu ilişki, kadın cinayetlerinin dünya çapında %37’sini sistematik olarak açıklayabilmektedir. Erkeksilik ile hiçbir korelasyonun dahi var olmaması, kadınlara karşı cinsiyete bağlı sistematik bir şiddet ihtimalini geçersiz kılmaktaysa da bu, kadınlara karşı sistematik olmayan erkek şiddeti yoktur anlamına gelmemektedir. Ortaya koyduğumuz kurama göre, her ne kadar kültürel yapı tek başına kadın cinayetlerini açıklamada yetersiz olsa da, güçlü sosyal hiyerarşik ve özellikle kolektivist yapıdaki toplumlar, sapkın gördükleri bireyleri cezalandırmada daha sert ve tahammülsüzce davranmakta hatta bazen öldürmektedirler. Diğer yandan kadın cinayetlerinin, daha ziyade, hızlı ve toplumsal karşılığı olmayan kurumsal değişiklikler sonucu ortaya çıktığı görülmektedir.