dc.description.abstract | İnsanlığın varoluşundan itibaren tartıştığı en önemli konuların başında şüphesiz ruh kavramı gelir. İnsanlığın “insan olarak
varlığının devam iksiri / cevheri / unsuru olarak kabul edilen ruh kavramı gerek sosyal ve beşerî bilimlerde, gerekse bilişsel bilimler,
fizyoloji, tıp vb. alanlarda asırlardır tartışılmaktadır. Çok sınırlı olmakla birlikte, farklı kültür ve inanç havzalarında varlığı kabul edilmemekte
olan ruh kavramı, genel olarak insanlık tarihi boyunca varlığı ve fonksiyonları insanların geneli tarafından kabul görmüş,
üzerinde eserler verilmiş ve verilmeye devam etmektedir.
Canlı varlığın zihnî kabiliyetlerini ve fonksiyonlarını kuşatan ruh kavramı; akletme, karakter, duygu, şuûr / bilinç, hafıza, algı,
tefekkür, vicdan, vb. anlam tayflarını bir bütün olarak kucaklar. Farklı kültür havzası inanç ve felsefelerine göre, ruh olgusu ölümlü veya
ölümsüz (ebedî) olarak kabul edilebilmektedir.
“Canlının maddî olmayan özü, esası” olarak tanımlanabilecek olan ruh (Arapça الرُّوحُ , rûh); “can, nefes, güç” gibi anlamlara
gelmektedir. Kültürel havzalara kuşbakışı olarak göz atılacak olursa, ya bizzat ruh, ya da ruhun fonksiyonlarını içeren birbirlerine yakın
kavramlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir: Soul (İng.; séla, sawol) “merkez” anlamında; psyché (Yunanca ψυχή “nefes
alma”; “esmek, üflemek” fiil kökünden “can, ruh, bilinç” manasında olup, sôma (σῶμα; “beden”)’nın zıddı olarak “ruh ve bilinç” anlamındadır.
Nefeş (İbranice נפש ; nefeş), Nefs (Arapça النفس ; en-Nefs) kavramları da ruhun fonksiyonları bağlamında öne çıkan bazı
terimlerdir.
Klasik Felsefenin paradigma kurucu filozoflarına göre, ruh; zihin ve mantık boyutlarına sahip olmalıdır ki; insan faaliyetlerindeki
ilahî boyut tecrübe edilebilsin. Vahiy-eksenli dinî geleneklerde her canlının ruhu (anima: can/lı) olmakla bereber sadece insanın
ruhu ölümsüzdür. Hint Kültür Havzası İnançlarında ise--başta Brahmanizm ve Jainizm olmak üzere--yaşayan her varlık ruh sahibidir
(jiva, Atmân) ve bedenler sadece bu ruhun fizikî temsilidir. Kozmosa ve kozmostaki varlıklara “ruh” bahşetme--Animizm--neredeyse
dünyanın tüm coğrafyalarında geleneksel dinî inşâlardan önce insanlığın genel bir tavrı olarak görünmektedir. Bu dinî tavır ve tutum
nehirlere, dağlara, taşlara, vs. eşyaya ruh izafe etme olarak karşımız çıkmaktadır.
Öte yandan, farklı yaklaşımlar olmakla beraber, çağdaş bilime göre “bedene can veren manevî nefes” olarak kabul edilebilecek
bir olgu yoktur. Bu tavır çağdaş felsefelerin bazılarının metafiziğinde bireyin bilinç ve aklına tekabül etmek üzere “zihin”
kavramının kullanılmasına yol açacaktır.
İslam terminolojisinde ise, ruh olgusu “tam olarak tanımlanamayan, bilinemeyen şey”dir. Nitekim;
وَيَسَْٔلُونَكَ عَنِ الرُّوحِۜ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّ۪ وَمَٓا اُو۫ت۪يتُْ مِنَ الْعِلِْ اِلَّ قَل۪يلاً
Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: ‘Ruh, Rabbimin emir / düzen / iradesindedir.
Size ise pek az bilgi verilmiştir.’ (el-İsrâ’, 85)
Ruh hakkındaki varoluşsal bir soru aslında insanın özü ve özeti hakkında bir soruya karşılık gelir. Bu açıdan “can, nefes,
güç” anlamlarına gelen ruh kelimesi, terim olarak “bedenin zıddı olan; insanın mânevî özünü oluşturan, onu insan yapan ve diğer varlıklardan
ayrıştıran cevher”dir. Kelime, Kur’ân’da ana hatlarıyla dört anlamda kullanılır: (a) Canlılarda hayat kaynağı olan güç; insanın
manevî özü (el-İsrâ’, 85; el-Enbiyâ’, 91; et-Tahrîm, 12); (b) Vahiy (ve tabii iması Kur’ân) anlamında (en-Nahl, 2; el-Mü’min, 15; eş-Şûrâ,
52); (c) Vahiy meleği olan Cebrâil veya özel melek anlamında (el-Bakara, 87; Meryem, 17; eş-Şuarâ, 193; el- Meâric, 4; el-İsrâ’, 78 – 85
70; el-Kadr, 4); (d) Yaratma, yaratılış. Bu bağlam, Hz. İsa’nın “yaratılış” serüveninin de arka planını verir.
Genel görüşe göre, “varlığı canlı tutan ve bedeni yöneten cevher”, --bazılarına göre— “latîf bir cisim” olan ruh, genel
maddî özelliklerden ırak gerçek bir varlıktır ve bireye hastır. Bireye hastır; çünkü irade hürriyeti ve buna bağlı sorumluluk ruha aittir.
Bu genel açıklama ekseninde, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi organizatörlüğünde “İnsanın, İnancın ve Mekânın
İnşası-II: Değerler ve Kavramlar--Uluslararası ve Disiplinlerarası ‘Ruh Sempozyumu’ “ iki ana sütun üzerine oturmaktadır:I. SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER BAĞLAMINDA RUH TEMALARI
1.1. DİN BİLİMLERİ VE DİNLER TARİHİ EKSENİNDE RUH TEMASI
1.2. TEMEL İSLAM BİLİMLERİ EKSENİNDE RUH TEMASI
1.3. DİL, DÜŞÜNCE VE SANAT EKSENİNDE RUH TEMASI
1.4. İNSAN, TOPLUM VE TARİH EKSENİNDE RUH TEMASI
II. BİLİŞSEL BİLİMLER, TIP VE FİZYOLOJİ BAĞLAMINDA RUH TEMALARI
2.1. BİLİŞSEL BİLİMLER EKSENİNDE RUH TEMASI
2.2. TIP BİLİMLERİ EKSENİNDE RUH TEMASI
2.3. FİZYOLOJİ, BİYOLOJİ, VB. BİLİMLER EKSENİNDE RUH TEMASI
Sempozyumun ana temaları sadece bunlarla sınırlı tutulmamış, disiplinlerarası yaklaşımlara sahip tüm tebliğler Düzenleme
Kurulu tarafından değerlendirmeye alınarak geniş katılımlı uluslararası bir sempozyum programı planlanmıştır. Oldukça fazla başvuru
olan sempozyuma ancak doksan civarında yerli ve yabancı akademisyen, yazar, araştırmacının tebliğ metinleri kabul edilmiştir.
Öte yandan, yaşamakta olduğumuz küresel salgın sebebi ile yüz yüze yapmayı planladığımız sempozyum iki kez (2-3
Nisan, 2020 || Haziran, 2020) ertelenmek zorunda kalmıştır. Salgının tekrar artış göstermesi sebebiyle sempozyum 22-23 Ekim, 2020
tarihleri arasında uzaktan katılım suretiyle gerçekleştirilmiştir.
Özellikle uluslararası sempozyumların hazırlanış süreçlerinin zorluğu bilinen hususlardandır. Böylesi —on dört ayı bulan—
zorlu ve meşakkatli süreçte başta Sempozyum Düzenleme Kurulu’nun ve Sempozyum Sekretaryasının emek, çaba ve gayretleri
her şeyin üzerindedir. Bundan dolayı her şeyden önce Düzenleme Kurulu’na ve Sempozyum Sekretaryasına en kalbî takdir ve teşekkürlerimi
arz etmek isterim.
“Niyetler amellerden öncedir” hükmünce, sempozyumumuza taahhüt edilen maddî ve manevî destekler –salgın sebebiyle
kullanılamamış olsa da—niyetleri ve taahhütleri çok kıymetli ve değerliydi. Onların taahhütleri deniz feneri olup, bizlere umut ufku
çizebilme imkânı verdi…Bu yüzden sempozyumun gerek hazırlanış süreçlerinde gerekse yapılış vetirelerindeki katkı, destek, yardım
ve lojistik taahhütleri veren aşağıdaki kişi, kurum ve kuruluşlara kalbî teşekkürlerimizi bir borç addederim:
- Değerli Rektörümüz Prof. Dr. Sedat MURAT: Sürecin başından itibaren verdiği destekler ve yüz yüze yapılacağı düşüncesiyle
yurtdışından gelecek akademisyenlerin ibatesindeki katkı taahhütleri;
- Kıymetli Rektör Yrd. Prof. Dr. Suat UĞUR: Süreç içindeki kıymetli destekleri ve aydınlatıcı, ufuk açıcı ve rota çizici güzel
Açılış Konuşması;
- İlâhiyât Fakültesi Geliştirme Vakfı ve İÇDAŞ’ın iâşe ve kırtasiye taahhütleri;
- Belediyelerimizin (Çanakkale Belediye Bşk. Ülgür GÖKHAN; Ezine Belediye Bşk. Güray YÜKSEL; Lapseki Bel. Bşk. Eyüp
YILMAZ; Geyikli Bel. Bşk. Mevlüt ORUÇOĞLU; Biga Bel. Bşk. Bülent ERDOĞAN Beyefendilerin) iaşe ve/ya yol giderlerini ödeme taahhütleri;
- Kurumlarımızın (GESTAŞ Çanakkale İl Müdürü Mahir SEVİNÇ; Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü (v.) Cemil AGAS
Beyefendilerin) taşıma, gezi ve müze ziyaret taahhütleri.
Hayırlı, bereketli ve başarılı bir sempozyum olması dilekleriyle başladığımız bu ilim ve bilim şöleni, doksana yakın katılımcının
sempozyumumuza getirdiği boyut, ufuk, enerji ve “ruh” ile amacına ulaşmıştır. Böylesi fikir şölenini değerli ve anlamlı kılan tüm
katılımcılara—Sempozyum Düzenleme Kurula adına—kalbî teşekkürlerimizi arz ederim. | en_US |